21 Nisan 2015

İDAM CEZASI VE CEZAYİR MENEKŞESİ

Cezayir menekşesi ( Ölüm çiçeği )
İdam cezası ile bir çiçek arasında nasıl bir ilişki olduğunu  merak ettiğini tahmin ediyorum. Ancak,  ben önce idam cezası ( bana göre ceza değil )  konusundaki düşüncelerimi  açıklamak  istiyorum. Sonra da bu çiçekle ilgili yazdığım küçük  bir hikayem var, umarım beğenirsiniz.

İdam cezası, bence  sadece hukukçuları değil herkesi ilgilendirmektedir. Çünkü, burada  söz konusu olan yaşama hakkımızdır.

Öğretmen olduğum için; cezanın insan üzerindeki etkilerini az çok gözleme imkanım oldu. Kötü muammele ve korkuya dayanan bir cezanın ıslah edici bir yanı yoktur. İdam ise suçluya hiç bir şans tanımamaktadır. Halbuysa ceza yapıcı olmalıdır.
Kötü muamele ve idam  ıslah edici değildir,  intikam almaya yönelik hareketlerdir. Bu tür cezalar çağdışıdır. Bu nedenle demokratik, çağdaş  devletlerde işkence ve idam cezaları kaldırılmıştır.
İdam cezasını savunanların bunun bir çözüm olmadığını artık görmesi gerekir. Nitekim,  yapılan bütün  araştırmalar idam cezasının caydırıcı olmadığını ortaya koymaktadır.

Son zamanlarda idam cezasının tekrar gündeme getirilmesi ise,  demokrasimiz açısından son derece  düşündürücüdür. Beni asıl endişelendiren ise,  bu tür düşünenlerin toplumumuzda  artmaya başlamış olmasıdır.  İdam cezası geri gelirse,  bu suçları işleyenlerin azalacağı sanılmaktadır. Halbuki, yapılan araştırma ve istatistiklere baktığımızda bunun tersi olduğunu görüyoruz. En fazla  suçun  idam cezası olan ülkelerde işlenmekte olduğu anlaşılmaktadır.

Devletin temel görevi insanların yaşama hakkını güvence altına almaktır. Başkalarına  zarar verenlere ise engel olmak ve ıslah etmektir. Bu konuda verilecek cezalar  insan haklarına  ters düşmemelidir.

Kişiler  farklı düşünebilir, idam cezasının yararlı olacağına inanabilir.  Kendilerine yapılanların öcünün devlet tarafından alınmasını isteyebilirler.
Ancak devlet kişiler gibi duygusal hareket edemez, hukuka uygun hareket etmek zorundadır. İnsan haklarına saygılı olduğunu kabul etmiş, bu konuda uluslar arası antlaşmalara imza atmış bir ülke olarak geri dönemeyiz, dönmemeliyiz.
Sonuç olarak diyeceğim şudur şudur ki;  idam çağ dışı bir uygulamadır, ceza değildir.

Gelelim cezayir menekşesi ile idam cezası arasındaki ilişkiye. Yurdumuzda doğal ve kültür olarak yetişen cezayir menekşesi ( vinca ),   otsu ve yer örtücü  bir sarmaşıktır.  Anavatanı Avrupa ve Asya kıtasıdır. Çoğu ülkede, bizdeki gibi cezayir menekşesi adı ile tanınır.  En büyük özelliği, çiçeklerinin  insanı etkileyen   rengidir. ( Bu çiçeği daha iyi tanımak  için   burayı  tıklayabilirsiniz ).
Cezayir'in kurtuluş mücadelesini  anlatan,  bir çok şarkı sözü ve şiir yazarına ilham kaynağı olmuştur.

Bu çiçeğin idam cezası ile olan ilişkisi ise bir efsaneye dayanır. Bu efsaneye göre; eskiden idam edilecek  mahkumların yakalarına  cezayir menekşesi takılırmış. Bu nedenle cezayir menekşesi'nin bir  adı da  'ölüm çiçeği' dir.

                                                 CEZAYİR MENEKŞESİ ( Hikaye )

Kara Davut, o zamana kadar  onlarca insanı idam etmiş ünlü  bir cellattı. Bu defa ise, ilk defa  bir kadın mahkumu asacaktı. Genç kadın, doğan çocuğunu öldürdüğü için idama mahkum edilmişti. Kadın, mahkemede, çocuğun tecavüz sonucu, kendi iradesi dışında istemeden  olduğu için  öldürdüğünü söylemişti.

Henüz sabah olmamıştı, koca şehir uykudaydı, iki gardiyan mahkumu  darağacının kurulduğu avluya getirmişlerdi. Kara Davut, kadını ilk defa görüyordu,  gözleri çok güzel ve  etkileyiciydi. Kara Davut, bu gözleri sanki  daha önce de  görmüş  gibi olmuştu. Genç kadın  'Ben suçsuzum, beni asmayın', diye durmadan  ağlıyordu.

Kara Davut, sehpaya doğru yaklaşırken genç kadının son sözleri   'Beni asma BABA, ben suçsuzum.' olmuştu. Biraz sonra hareketsiz kalan genç kadının  gözleri, şimdi çok daha etkileyici ve  ürkütücü bir hal almıştı. Adeta 'Beni suçsuz yere astınız, bunun hesabını vereceksiniz' der gibiydi.

Hiç evlenmemiş ve kimsesi olmayan bu adama ilk defa biri, üstelikt de  idam ettiği bir kadın 'baba' demişti.
Kara Davut,  bu anı bir türlü unutamıyordu,  artık genç kadının korkunç  bakışları gözünün önünden hiç gitmiyordu. Durmadan bu gözleri  daha önce nerede  gördüğünü düşünmeye başlamıştı.

Birden oturduğu yerden kalkmıştı Kara Davut,  adeta koşarak yürümeye başlamıştı, bu gözleri  nereden hatırladığını çıkarmıştı.
Hiç arkadaşı olmayan bu adam, zaman zaman bir  parka gider ve etrafını mavi çiçekli bir yer  sarmaşığın kapladığı, bir ayağı  kırık olduğu için kimsenin oturmadığı  bir kanepede oturur ve  burada bir süre vakit geçirir, etrafını  seyrederdi.  Bazen de yemek için aldığı simiti yanına gelen kedilere verirdi. İşte idam ettiği genç kadının gözleri, bu kenepenin etrafını saran sarmaşığın çiçeklerinin rengiyle tıpa tıp  aynısıydı.

Kara Davut, her zaman oturduğu parktaki  yere gelmişti.  kanepe yoktu, belki de kırık ayağını tamire götürmüşlerdi. Sarmaşık kanepenin olduğu yeri de kaplamıştı. İçinden götüreli  çok olmuş dedi.  Daha önceleri rengi güzel olduğu için dikkatini çeken bu sarmaşığın çiçekleri, baktıkca 'Beni asma baba' diye yalvaran genç kadın gözlerinin önüne geldi.  İlk defa  bir mahkumu astığına pişman olmuştu. Kendini suçlu hissediyordu, para karşılığı bir insanını canı almıştı.  Yerdeki sarmaşıktan bir dal kökledi,   kendine  'baba' diyen bu  genç kadının mezarına götürerk  dikti. Bu bir cezayir menekşesiydi.  Kara Davut, o günden sonra bir daha cellatlık yapmadı ve ölünceye kadar kızım dediği o mezarı ziyaret edip cezayir menekşelerine baktı.

A  Kadir Bekçi.


6 yorum:

  1. Efsaneler de belki ölümün korkunçluğunu çiçeklerin güzel görüntüsüyle kapamak istiyorlar. Ama olan çiçeklere oluyor belki de.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İyi ki çiçekler olmuş yoksa duygularımızı anlatmak her halde çok daha zor olurdu.

      Sil
  2. Ah ne kadar etkilendim:(
    Cezayir menekşesi gündemimdeydi. Çok da güneş aramadığını duymuştum, o nedenle bahçenin ağaç altı gölgesinde kalan yere dikmeyi düşünüyordum. Şimdi cezayir menekşesine bakışım değişti, sadece güzel bir çiçek gözüyle bakamayacağım ona, beraberinde getireceği öykülerin ağırlığına dayanabilecek miyim acaba?
    Ölüm "cezası" hakkındaki görüşlerinize katılıyorum. Böyle ceza olamaz, olmamalı.

    YanıtlaSil
  3. Bu gün çok sevdiğimiz bir çok hikaye,şiir,resim ve müzik eserini çiçeklere borçluyuz.Onlar olmasa bu mükemmel eserler yaratılamazdı.

    YanıtlaSil
  4. İdama yönelik fikirlerinizden anladığım kadarı ile şehit bir yakınınız yok. ayrıca bu yazınız 15 temmuzdan önce yazıldığı için bir anlam ifade etmiyor kaldıki fikrilerinizin isabetli olmadığı 15 temmuz ile ortaya çıkmıştır. Ayrıca, yazınız eksik. Kara davuta neden "baba" demiş? bence bu nu da yazın

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öncelikle yorumunuzu geç yayınladığım için özür dilerim. Blogger'in yaptığı bir değişiklik nedeniyle yeni farkettiğim.Farklı düşündüğünüz için yayınlamadığımı düşünebilirsiniz.Herkesin düşüncesine saygı duyuyorum. Ancak katılmıyorum, yazımda da belirttiğim gibi idamın ceza olmadığını düşünüyorum.Bundan suçluların cezalandırılmasın gibi bir anlam çıkarılmaz. Hikaye ise; tamamen benim duygu ve düşüncelerimin bir ifadesi. Beğenmemiş olabilirsiniz. Baba derken, ' Denize düşen yılana sarılır.' sözünü anlatmak istemiştim. İsmini yazsanız daha çok memnun olurdum. Sevgiyle kalınız.

      Sil

Reklam amaçlı ve bitki isteği ile ilgili yorum göndermemenizi rica ederim. Bitki, çiçek satmadığımı bir kez daha belirtmek isterim.