Yeşil Kurbağalar / Hikaye. |
Dedemle doğa yürüyüşüne çıkmıştık. Dedem, bugün seni daha önce gitmediğimiz bir yere götüreceğim dedi. Gideceğimiz yeri çok merak ediyordum. Dedem, ben de HES yapıldıktan sonra hiç gitmedim dedi. Daha sonra da HES'in ne olduğunu anlattı. Derelerden hidroelektrik enerji elde edilmesi için yapılan santrallere kısaca HES denirmiş. Suyun boşuna akması yerine elektrik elde edilmesi için kullanılması bana mantıklı geldi. Dedem, halkın çoğunun HES'lere karşı olduğunu ama bunu ilgililerin dinlemediğini belirtti.
HES'in yapıldığı dereye geldiğimizde su çok azdı. Hatta derenin bazı yerlerinde su hiç akmıyordu, sadece yer yer durgun su birikintileri vardı. Dedem, "doğrusu bu kadarını da beklemiyordum" dedi. "Vildansızlar, her şeyi mahvetmişler, ben eskiden burada balık tutar, yüzerdim, şimdi yabani hayvanlara içecek su bile kalmamış" dedi.
Bu kadar suyun nasıl yok olduğunu anlamamıştım.
Dere yatağından yürürken, kuru yapraklara basınca çıkan ses hoşuma gidiyordu. Eskiden suların aktığı buralarda şimdi sadece çakıl taşları ve kumlar vardı. Topladığım renkli taşları, çantasına koyması için dedeme veriyordum.
Birden önümüzde bir yılan belirmişti, dedem "korkma, kurbağa avlamak için gelmiş " dedi. Yılan çalıların arasında kayboldu.
Dereden çıkmış kıyısındaki patika yolda ilerlemeye başlamıştık. Yeşil bir kurbağa yolda hareketsiz duruyordu. Dedem, kurbağayı tutu, kaçmıyordu, ya da kaçamıyordu. Dedem ölmek üzere olduğunu söyledi. Sırt çantasından çıkardığı suyu kurbağanın üzerine boşaltınca birden sıçradı, ama bir kaç adım sonra tekrar durdu.
Dedem kendi kendine yüksek sesle konuşmaya başlamıştı, çok kızmıştı, onu hiç böyle görmemiştim. "Doğanın dengesini bozdular, her şeyi mahvediyorlar, doğanın intikamı çok kötü olacak" diyordu.
Bir süre sonra, benim söylediklerinden etkilendiğimi anlamış olacak ki sesini azalttı. Daha sonra da; Doğada bir denge olduğunu, bunun insanlar tarafından bozulabileceğini, doğal olayların bir zincirin halkaları gibi olduğunu, bunlardan birinin zarar görmesi halinde zincirin yani doğanın bundan etkileyeceğini, bunun sonunda hiç tahmin bile edemeyeceğimiz çevresel felaketler olabileceğini anlatmaya başladı.
Dedemin söyledikleri beni korkutmuştu. Okulda öğretmenimiz bunlardan hiç bahsetmemişti. Dedeme, insanlar o zaman niçin doğanın dengesini bozuyor?, devletler neden onlara ceza vermiyor dedim. Dedem bir süre konuşmadan yürüdükten sonra; "Bunları biraz daha büyüdüğün zaman ancak anlayabilirsin dedi, daha yaşın bunları anlaman için çok küçük" dedi. Daha sonrada zaten çoğu şeyi devletler yapıyor, kimi kime şikayet edeceksin dedi. Dedemi ilk defa bu kadar karamsar ve düşünceli görüyordum.
Eve döndüğümüzde kafamda hala dedemin söylediği şeyler vardı. Birileri doğaya zarar veriyor, ama cezasını bütün insanlar, canlılar çekiyordu. Üstelik telafisi mümkün olmayan şeyler olabileceğini söylüyordu dedem. Bunları öğretmenime de sormaya karar verdim.
Bu sırada annemin " acıkmadın mı sen, gel dedenle yemek ye" demesini bile duymamazlıktan geldim. Problemi çözer gibi bütün aklımı bu konuya vermiştim. Annem, "ne oldu buna, her zaman eve gelir gelmez acıktım derdi" deyince, dedem olanları bir bir anlattı.
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Uyandığımda korkumdan kan ter içinde kalmıştım. Rüyamda yüzlerce kurbağa üzerime doğru geliyordu. Annem, iç şu suyu, niye o kadar çok korktun? ne gördün rüyanda diye soruyordu. Bilmiyorum, kurbağalar üzerime doğru geliyorlardı, uyandırmasaydın uçurumdan aşağı düşecektim dedim.
Annem, dedenin anlattığı yeşil kurbağalar mı dedi. Evet, ama ben onlara bir şey yapmadım dedim. Sularını ben kesmedim, doğanın dengesini ben nasıl bozacağım diye ağlarken dedem de uyanmış odama gelmişti. Sıkıca dedeme sarıldım, beni kendi yatağına götürdü, yeşil kurbağalar tekrar rüyamda bana saldırmasınlar diye o gece hiç uyumadım.
A, Kadir Bekçi
Ne güzel, etkileyici bir öykü. Ama rüyalar gerçek olmasın dedirtiyor insana.
YanıtlaSilÇocuklar için de çok etkileyici, ders verici nitelikte.
Çok teeşekkür ederim Makbule Hanım, güzel yorumunuz için, sevgiler.
SilTienes un blog muy bonito. Gracias.
YanıtlaSilÇok naziksiniz, teşekkür ederim. Blogunuz tam bana göre,yabani bitkiler özellikle ilgimi çekti.Başarılar diliyorum, Terasa.
Sil