|
Anadolu kestane ağacı ( Castanea sativa ) Ovacık, Kemalpaşa / İzmir |
Kestane, kayıngiller ( Fagaceae ) ailesinden, kışın yaprağını döken bir orman ağacı cinsidir. Ayni adı taşıyan meyveleri yendiği için, eski çağlardan beri insanlar için önemli bir besin kaynağı olmuştur. Hatta tahıl yetişmeyen dünyanın bazı yerlerinde, unundan ekmek yapıldığı için 'fakir ekmeği', ağacına da 'ekmek ağacı' denir. Adı konusunda kesin bir bilgi olmamakla birlikte, Eski Yunanistan'daki 'Castania' şehrinden dan geldiği iddia edilir. Kuzey yarımkürenin ılıman iklim görülen yerlerinde yayılış gösteren 15 kadar türü bulunmaktadır. Günümüzde bazı ülkelerde tarımı yapılmaktadır, süs bitkisi olarak da yetiştirilir. Yurdumuzda, Anadolu kestanesi türü doğal olarak yetişmektedir.
Bilimsel adı 'Castanea sativa' olan Anadolu kestanesi, Karadeniz ve Marmara bölgelerimizin ormanlarında yoğun olarak, Ege ve Akdeniz bölgelerimiz de ise lokal olarak ( belli bir yerde ) yetişmektedir. Boyu 30 m. yi bulur, geniş ve dağınık tepeli bir ağaçtır. En çok kestane yetişen illerimiz başında Aydın gelir. İzmir, Kastamonu, Bursa ve Sinop, en çok kestane yetişen diğer illerimizdir. Kestane ağacı yüksek, serin ve güneşli yerleri sever. Tohumla ve aşı ile üretilir.
Kestane ağacı, çok dayanıklı ve uzun ömürlüdür, 1000 yıl kadar yaşıyabilir. İlkbaharda beyaz - yeşilimsi renkli çiçek açar. Erkek ve dişi çiçekler ayni ağaç üzerinde ve çoğu zaman birbirlerine yakın yerlerde bulunur. Geniş mızraksı yapraklarının kenarı testere gibi dişlidir. Sonbaharda dökülmeden önce kahverengine döner. Meyvenin diş kabuğu ( kupula ) kirpi gibi dikenlidir ( Giresun yöresinde topur denir ). İçindeki meyve ( 1 - 3 tane ) parlak kahve rengi kabukludur. Mineral bakımından ( potasyum, fosfor, magnezyum, kalsiyum, demir bulunur ) çok zengindir. Bazı hastalıkara iyi geldiği söylenir. Taze olarak, haşlanarak ve kebap yapılarak yenir. Meyvelerinden bir tür tatlı olan kestane şekeri yapılır. Ayrıca kestane balı çok değerlidir.
|
Beyaz çiçekli at kestanesi ( Aesculus hippocastaneum ) |
At kestanesi ( Aesculus ) tohumları zehirli olan , kestaneden tamamen farklı ( Sapindaceae / akçaağaçgiller familyasından ) bir bitki cinsidir. Yurdumuzda doğal olarak yetişmez, park, bahçe ve yol kenarlarına süs bitkisi olarak dikilir. Meyveleri gerçek kestaneye çok benzediği halde, yaprak ve çiçekleri çok farklıdır. Eskiden atlara yedirildiği için adına at kestanesi denir.
|
Kestane ağacı meyvesi |
Çoçukluğumda, sonbahar gelince ormanlara kestane toplamaya giderdik. Topurundan ( kupula ) ayırırken dikenleri elimize batardı. Yine de ormana gitmeyi, kestane toplamayı severdim. Bir kısmı, kışın yemek için ipe dizilerek kurutulurdu. Okula giderken çantamıza konurdu.Babam akşam yerken mutlaka bize bir kaç tane kestane hikayesi anlatırdı.
Halk arasında yakınlarını küçümseyenler için söylenen, 'Kestane kabuğundan çıkmiş da, kabuğunu beğenmemiş', atata sözü, kabuğu dikenli olduğunu için söylenmiştir.
Karadeniz Bölgesi'nde yetişen kestaneler ( kuzu kestanesi ) küçük ama lezzetli olur. Ağacı ise sağlam ve suya dayanıklı olduğu için, evlerin, binanın yükünü taşıyan baba direği kestane ya da peliten ( meşe ) yapılmıştır.
Bundan 3 yıl kadar önce İzmir'in Kemalpaşa ilçesine, Teos Doğa Sporlar Grubu olarak, gezmeye ve doğa yürüyüşü yapmaya gitmiştik. Ormandaki kestane ağaçlarının sahibleri olduğu söylenince, aklıma, rahmetli babamın anlattığı hikayelerden biri gelmişti.
Osmanlılar zamanında, Uludağ'da ( Bursa ) kestane topladığı için bir çobani fena halde döverler ve topladığı kestanelerini elinden alrlar. Derdini anlatacak kimseyi bulamayan çoban hayıflanarak, 'fesimi havaya atıp yere düşünceye kadar, ah bir padişah olsam' diye dolaşırken, bunu duyan padişahın adamları çobanı yakalayıp padişahın huzuruna çıkarırlar. Padişaha, çobanın tahtında gözü olduğunu söylerler. Çobanı dinleyen padişah, onun saf biri olduğunu anlayınca tahtına oturtarak, fesini havaya at düşene kadar padişh sensin der. Çoban ne istemiş olabilir, tahmin ediniz bakalım. Fesini havaya atan çoban, Uludağdağ vakıf / serbest diye bağırır.
2003 yılında emekli olunca Seferihisar'a yerleşmiştim. Bir gün pazarda dolaşırken bir kamyonette boy boy, ince uzun sırıklar satan bir adama rastlamıştım. Merak edip bunlardan ne oluyor diye sorunca, o da bana siz nerelisiniz? diye sormuştu. Karadenizli, Giresunlu olduğumu söyleyince, alaycı bir şekilde belli oluyor demişti. Zeytin çırpmak içn kullanılırmış, daha esnek ve dayanıklı olduğu için, kestane ağacından yapılıyormuş.
Yine babamdan dinlediğim bir başka kestane hikayesi. Kestane yerken ne zaman anlatmaya kalksam bizimkiler ( ailem ), şimdi sırası değil diyerk lafı ağzıma tıkarlar. Bari sizlere anlatayım. Adamın biri yabancı bir köye misafir olmuş. Yemekten sonra kendisine ikram edilen kestane çok hoşuna gitmiş ve bu meyvenin nerde, nasıl yetiştiğini sormuş. Ormanlarda, ağaçta kendisi yetişiyor demişler. Adam bu ağacı her yere diksenize demiş.
Gece yatınca yediği kestanelerin etkisiyle ishal olan adam, tuvaleti bulamayınca her yeri batırmış. Sabahleyin kimse uyanmadan gitmek isterken ev sahibi ile karşılaşınca, o akşamki meyvesini yediğmiz ağacın adı neydi diye sormuş. Kestane ağacı deyince, onun köklerini kesin demiş. Ev sahibi, akşam her yere dikin diyordunuz deyince, gidip odaya bir bakın, der.
Eskiden sonbahar gelince ormanlardan topladığımız kestane, şimdi artık en pahalı meyveler arasında yer alıyor. Yakında kebabı, baklava gibi tane ile satılmaya başlarsa şaşmamak lazım. Kestane toplamaya gittiğimiz ormanların çoğu ise özel mülk olmuş. Artık ormanlarımıza bile giremiyoruz.
Biz hala 'Kestane kebap, yemesi sevap' demiye devam edelim. Bu gidişle başımıza daha neler gelecek bakalım! Sevgiyle kalın ağaç ve bitki severler.
|
Kestane ağacı ( Sonbahar ) |
|
Kestane ağacı çiçeği ( erkek çiçek ). |
|
Kestane ağacı çiçeği ( dişi çiçek ) |
Kaynaklar: Türkiye'nin Bütün Ağaları Ve Çalıları ( Prof. Dr. Ünal Akkemik ). Ağaçlar ve Çlılar 1 ( Prof. Dr. Ersin Yücel ). Türkiye!nin Ağaçları ( Gülnar Önay ). Türkiye'nin Ağaçları ve Çalıları ( Necati Mamıkoğlu ). Vikipedi.