|
Ağaç Dede ( Hikaye ) |
Ağaç Dede'ye ilk gittiğimde ilkokul üçüncü sınıfa gidiyordum. Aynı zamanda öğretmenim olan babam, teneke kutular içinde yetiştirdiği ağaç fidanlarını dikmeye giderken annemi, beni ve Ali'yi de yanında götürmüştü.Ali, mahallede devamlı gelip gittiğimiz en yakın komşumuzun oğluydu, aynı sınftaydık.
Ağaç Dede köye fazla uzak değildi ama yolu dik ve bozuk olduğundan giderken epeyce yorulmuştuk, köyün bulunduğu yere göre oldukca yüksek bir tepeydi. Ağaç Dede'den çevreyi kuşbakışı görebiliyorduk, köy adeta ayaklarımızın altında kalmıştı. O gün Ali ile beraber akşama kadar kır çiçekleri arasında koşup oynamıştık.
Buraya ilk ağaçları köye sonradan yerleşen, nereden geldiğini kimsenin bilmediği, tek başına yaşayan yaşlı bir adam dikmiş. Ölünce de vasiyeti üzerine mezarı, diktiği ağaçların altına gömülmüş. Daha sonraları köylülerin bu adamın ermiş bir zat olabileceğini söylemesi üzerine mezarı ziyaret edilmeye ve etrafına yeni ağaç dikmeye başlanmış. Zamanla gelenek haline gelen ağaç dikme, büyük bir orman oluşmasına yol açmış. Yaşlı adamın adını kimse hatırlamadığı için de ormana, onun adının anısına 'Ağaç Dede' denmeye başlamış. Ağaçları kesenlerin başına kötü bir şey gelir diye de kimse ormana dokunmamış.
Babam getirdiği çam fidanlardan birer tanesini Ali ve bana vermiş, kendi adımıza dikmemizi istemişti. Annem ilkokula kadar okumuş, babamın aksine her söylenene kolayca inanan bir insandı, fidan dikerken dilek tutmamızı söylemiş, babam duyunca çocukların kafasına böyle şeyler sokma diye anneme söylenmişti. O zamanlar daha on yaşımda olmama rağmen Ali'yi çok severdim, çocuk aklı, dilek tutarken içimden büyüyünce onunla evlenmek istediğimi geçirmiştim... Ne tesadüftür ki yıllar sonra Ali ile üniversitede tekrar karşılaşmış ve sonra da evlenmiştik. Ama ben bu anımı bir sır gibi saklamış, eşime dahi anlatmamıştım.
Bir kaç yıl sonra babamın başka bir ile tayini çıkınca köyden ayrılmıştık ama çocukluğumun geçtiği, ilkokulu okuduğum köyü ve eşimle belki de evlenmeme neden olan dilek tutuğum Ağaç Dede'yi hiç bir zaman unutmamıştım.
Yıllar sonra torunumla dilek tutuğum Ağaç Dede'ye tekrar gelmiştik. Patika yolların yerine asfalt, etrafa oteller ve turistik tesisler yapılmıştı.Yolda yıllar önce kaybettiğim annem, babam ve bir kaç yıl önce kaybetiğim eşimin hatıraları bir film şeridi gibi gözümün önünden geçiyordu.
Tek oğlumuzu trafik kazasında kaybettiğimizde torunumuz Doğa henüz bir kaç aylıktı, annesi yeniden evlenince onu biz büyütmüştük. Doğa sadece torunumuz değil aynı zamanda oğlumuz olmuştu. O da uzun bir süre bizi gerçek annesi ve babası olarak bilmişti. Adı gibi doğayı, ağaçları ve hayvanları çok seviyordu. Üniversiteye başladığı yıl eşim ölünce, hayattaki tek yaşam kaynağım haline gelmişti.
Ağaç Dede'ye gelirken torunuma nereye gittiğimizden bahsetmemiştim, o da zaten sormamıştı. Amansız bir hastalığa yakalanmıştı, doktorlar bir kaç ay ömrü olduğunu, bu nedenle her istediğini yapabileceğini söylemişti. Onun benden önce ölebileceği gerçeğine dayanamıyordum. Son bir umut aklıma çocukluğumda annem ve babamla gittiğim, dilek tutuğum Ağaç Dede gelmişti. Hayatta hiç bu kadar çaresiz kalmamıştım. Benim bile inanmakta zorlandığım bu nedenle kimseye anlatmadığım gerçekleşen dileğim yıllar sonra torunumla beni buralara tekrar getirmişti.
Ağaç Dede için anıt mezar yapılmış, etrafına bir kaç mezar daha eklenmişti.Ormanda çıkan yangını söndürmeye çalışırken ölen insanları da onun yanına gömmüşlerdi. Eşyalarımızı otele bıraktıktan sonra, yanımızda getirdiğimiz fidanları dikmek için dışarı çıkmıştık.
Bir süredir hayata küsmüş olan torunum o gün son derece neşeli görünüyordu. Ağaç Dede'ye gelmemiz korktuğumun aksine onu mutlu etmişti. Her şeyi unutmuştuk, ağaçların altında koşuyor, birlikte şarkı söylüyor, selfieler çekiyorduk. Eski mutlu günlerimize geri dönmüştük.
Ormandaki bazı ağaçlarda onları dikenlerin adı yazılıydı. Gezinirken birden bire büyük bir çam ağacının önünde durdum, yıllar önce dikerken dilek tutuğum ağaç olabilirdi. Doğa'ya bak bu ağacı dedenle ben dikmiş olabilirim dedim, merakla yüzüme baktı. Ona buraya ilk gelişimi ve dedesi ile nasıl evlendiğimizi anlattım. Çok etkilenmişti keşke dedem ölmeden önce hep beraber gelseydik dedi. Daha sonra da getirdiğimiz fidanları diktik, torunum fidan dikerken dudaklarından bir şeyler mırıldanıyordu. Ben de Ağaç Dede'ye torunumu koruması için dua ettim.
|
Ağaç Dede ( Hikaye )
|
Sabah kalktığımda Doğa kahvaltıda yoktu, bir süre sonra odasına girince masanın üzerindeki notu gördüm 'Ben Ağaç Dede' ye gidiyorum' yazıyordu. Hava çok soğuktu, gece her yere kar yağmıştı. Notu görünce oteli ayağa kaldırdım, her yerde onu aramaya başladık. Sonunda Doğa'yı bir ağacın dibinde donmuş halde bulduk...
Buraya niçin geldiğimizi anlatınca herkes çok etkilemişti. Doğa'nın mezarının ağaç dedenin yanına gömülmesi isteğimi kabuul ettiler. Torunumu hiç tanımadığım halde hayatım boyunca unutamadığım Ağaç Dede'ye emanet etmiştim.
A Kadir Bekçi
06. 06. 2020, Bahçeköy / Seferihisar.