Sayfalar

28 Kasım 2015

YEŞİL KURBAĞALAR

Yeşil Kurbağalar 
Hikaye 
İlkokula  gidiyordum. Dedem, bugün seni Kurbağalı Dere'ye götürecem deyince, 'oley' diye  bağırmıştım, Kurbağalı  Dere'yi daha önce  görmemiştim.  Hava çok sıcaktı, dereye gelince şok olmuştuk. Dedem, 'Bu kadarını da beklemiyordum, dereyi  mahvetmişler; eskiden burada  balık tutuyordum, hayvanlara içecek su bile kalmamış, artık' dedi. Bu arada  küçük bir yılan  önümüzden geçerek  taşların arasında kayboldu.  Susuz kalan çalılar, ağaçlar  kurumaya başlamıştı.  Bir kurbağa,  belkide ölmüş olan sevgilisine  vıraklıyordu.        
Dereden çıkmış, vadinin kıyısındaki patika yolda  yürümeye başlamıştık. Yeşil bir kurbağa yolda hareketsiz  duruyordu, Dedem, ölmüş dedi. Derelere gerekli inceleme ve araştırma  yapılmadan HES yapılıyor,  burada yaşıyan canlılar  düşünülmüyor.  Onların da bizim kadar  yaşamaya  hakkı var.  Herkes doğada birbirine muhtaçtır ve  gereklidir. Doğayı korumamız gerekir dedi.     

HES'in ne olduğunu ilk kez  burada Dedem'den duymuştum. Sudan  yararlanılarak elektrik üreten tesislere kısaca  HES deniyormuş.  Sular  boşuna akmasın diye, gerekli çevre incelemesi yaplmadan kurulan bazı HES'lerin artık hiç de anlatılan gibi masum olmadığı ortaya çıkmış.  Bu tesisler yapılırken ve işletilirken çevreye verdiği zararlar ise görmemezlikten gelindiği için; Hasankeyf gibi binlerce yıllık tarihi kentlerimiz, bazı bitki türleri  ve hayvanlar  yanlış yerlere kurulan HES'ler yüzünden yok olmaktadır.  Su kaynaklarının gittikce azaldığı günümüzde, hidroelektrik enerjisi yerine  güneşten, rüzgardan elektrik elde ederek,  doğaya hayat veren, yeraltı sularını, çevresini  koruyan   derelerimizi özgür bırakmamız gerektirmektedir.   

Biraz sonra  Hidro elektrik santralinin kurulduğu  yere gelmiştik. Derenin yatağı değiştirilerek, sular yüksek bir yerden aşağı kalın  boruların içinden düşerek  santral binasına giriyordu.  Bu nedenle  derenin suyu kesilen bölümü kurumuş, burada yaşıyan canlılar ölmeye başlamıştı.    
Yeşil Kurbağalar
Hikaye 
Kapıda 'girmek yasaktır' yazdığı için santralin içerisini görememiştik. Burada, yüksekten  düşen suların sahip olduğu potansiyel enerji türibinler ve jeneretörler aracılıyla  elektrik enerjisine dönüşüyormuş.     
Dedem, derenin suyunun tamamen kesilmesine çok kızmıştı.  Yazın bu santrallerin kapatılması gerekir, bindiğimiz dalı kestiğimizi anlayınca çok geç kalınmış olacağız diye hayıflandı.   

Eve gelmiştik, gördüklerim, dedemin söyledikleri, yeşil kurbağanın ölüsü  gözümün önünden bir türlü gitmiyordu. Dedem'in, onları öldürmeye hakkımız yok, bizim kadar onların da  yaşama hakkı var, doğada herkes birbirine muhtaç ......v.b.  sözleri beni çok  etkilemişti. 
 
Babaannem, size ne oldu koyduğum poğaçayı da yememişiniz dedi. Derenin suyunun  hepsini HES'e bağlamışlar, dere kurumuş, hayvanlar ölmeye başlamış dedi, Dedem.  Babaannem, çok direndik ama bizi dinlemediler, rant  için dağlarımız, ormanlarımız, derelerimiz yok ediliyor,  gelecek nesiller bizi affetmeyecek! 

Okula gideceğim için erken yatmıştım ama bir türlü uyuyamıyordum.  Dere kuruduğu için  susuzluktan  ölen yeşil kurbağa gözümün önünden bir türlü gitmiyordu. Sonunda  uyumuştum, yüzlerce yeşil kurbağa üzerime doğru geliyordu. Babaannem beni uyandırdığında kan ter içindeydim, korkumdan  altıma işemiştim.  'Ne gördün rüyanda, niye bu kadar korktun', dedi.  Babaanneme  sarılmıştım,  yeşil kurbağalar, onların suyunu ben kesmedim dedim.  Bu arada Dedem de uyanmış  gelmişti. Bugün olanlardan  çok etkilenmiş olacak dedi. Babaannem üzerimi değiştirdikten sonra beni kendi yataklarına götürdüler.
Şimdi nerde bir bir kurbağa  görsem, çoçukluğumda yaşadığım bu anımı hatırlarım.   
                                                
Dedemden Masallar, Bahçeköy / Seferihisar. 
A Kadir Bekçi 

21 Kasım 2015

LÜBBEY'DE SONBAHAR

Lübbey,  Ödemiş / İzmir

Daha önce İzmir ilinin  Ödemiş ilçesine  bağlı bir  köy olan Lübbey,  büyük şehir yasası ile mahalle haline getirilmiş eski bir yerleşim yeridir.   Ödemiş'in merkezine  18 km mesafede bulunmaktadır. Bir turla geldiğimiz  Lübbey'de iki saat kadar kalıyoruz. 
Lübbey, Bozdağın Ödemiş ovasına bakan güney yamacında, uçurum denecek bir yerde kurulmuş, uzaktan kartal yuvasını andırıyor. 
Lübbey hakkında literatürde ciddi  bir bilgi bulamadım. 2016 yılında burada  bir belgesel çekilmiş.  Sart ile Efes arasında bulunan yol üzerinde olması, eski çağlarda da  bir yerleşim yeri olabileceğini düşündürüyor.  

Lübbey, bir söylentiye göre Lüb ve Dab  adında iki Türkmen beyi  tarafından kurulmuştur. 'Lübbey' adının da buradan geldiği söylenmektedir. Bir başka rivayet göre ise; Sardes kralının Lüb adlı oğlundan adını almıştır. 
Lübbeyliler, 1980 yılından itiberen ulaşım durumu daha iyi olan ve  o zamana kadar  yayla olarak kullandıkları Çamyayla'ya yerleşmeye başlamış.  Şimdi Lübbey'de oturan sadece birkaç  yaşlı aile kalmış.

Mevsimin sonbahar olmasının da etkisiyle, Lüpbey sokaklarını gezerken duygusal anlar yaşıyoruz. 
Bir zamanlar çoçukların, kadınların,  hayvanların dolaştığı  bu sokaklarda şimdi derin bir sessizlik var. Sokaklardan geçerken, başımıza bir şey düşer diye  korkuyoruz.
Sokaklarda, yaprakları dökülmeye başlayan  nar ve incir ağaçlarına rastlıyoruz. Vadinin karşı tarafındaki  ormanların ağaçlar rengarenk görünüyor.

Lübbey'de evlerin çoğu yıkılmış, ya da yıkılmak üzere, bazılarının içinde otlar, ağaçlar  bitmiş. Sokaklarda, üzerimize bir şeyler düşmemesi için  dikkatli  yürüyoruz.  İki katlı olan evlerin taştan olan alt katı ahır olarak kullanılmış. Evlerin çoğu birbirine bitişik olarak yapılmışlar. Bunun bir nedeninin de güvenlik olduğu, evler arasında bir bağlantı olduğu belirtiliyor.

Tek sınıftan olan okulu gezerken bir öğretmen olarak heyecanlanıyorum, karatahtanın üzerinde eski arap alfabesi ile yazılmış yazılar var. Duvarlara çizilmiş resimler, yazılar o günlerin bir hatırası olarak duruyorlar.

Lüpbey'in camisi de  ilginç, minaresi yok, duvarlara çizilmiş resimler dikkat çekiyor. Alevi ve sünni toplum,  bir zamanlar burayı birlikte ibadet yeri olarak kullanmışlar. 

Lübbey'den ayrılırken  gözümüz arkada kalıyor. Lübbey doğaya yenik düşmüş, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya, bir an önce bir şeyler yapılması lazım! Ödemiş'e yolunuz düşerse,  Lübbey'i görmenizi tavsiye ederim. 

Şimdi de,  buyurun Lübbey'i beraber gezelim.

Terk edilmiş bir köy, Lübbey / Ödemiş.
Lübbey, eski adı "Thomlos" olan Bozdağların  eteklerinde kurulmuştur.
Lübbey, Ödemiş / İzmir
Lübbey'de içinde oturulan  bir kaç evden bir. 
Boş sokaklar, yaprakları sararan ağaçlar, Lübbey / Ödemiş
Okul,  diğer binalar gibi zamana yenik düşmüş.
Lübbey / Ödemiş
Okulun içi, yazı tahtası.
Okulun içinde bir duvar ve arap alfabesi ile yazılmış yazılar, resimler.
Bazı evlerden geriye sadece  ocak  ve duvarlar kalmış.
Lübbey, arkasını Bozdağlar'a dayamış.
Yıkılmış bir başka ev.
Lübbey, kurrtarılmayı bekliyor. 

Zamana yenik düşmüş bir başka ev.
Lübbey, Ödemiş / İzmir

Lübbey'de bir sokak.
Cami'nin  dış görünüşü,Lübbey / Ödemiş.
Caminin içi
( Duvarlara ve mihraba çizilmiş resimler dikkat çekiyor.)
Caminin içinden bir başka görüntü.
Lübbey, kartal yuvası gibi  etrafına hakim bir yerde kurulmuş. 
Bu kapı belki de bir daha  açılmayacak.
Lübbey'in etrafı ormanlarla kaplı. Çevresinde başka yerleşim yeri  yok.
Eskilerin deyimiyle " Kuş uçmaz, kervan geçmez bir yer."
Lübbey'den bir başka görüntü.
Lübbey'de sonbahar bir başka güzel.
Lübbey'de sonbahar, Ödemiş / İzmir

Lübbey'den ayrılırken, bir hatıra fotoğrafı çektiriyorum.


18 Kasım 2015

AFRİKA EBEGÜMECİ ( Anisodontea )

Anisodontea / anizodontea  ( Anisodontea capensis )
Anisodontea ya da anizodontea, ebegümecigiller  ( malvaceae ) familyasından, herdem yeşil, çalı formunda bir süs bitkisidir.  Anavatanı Güney Afrika'nın  kape ( cape ) bölgesidir. Bu nedenle bir adı da  'Afrika ebegümeci' dir.  Botanik adı ise  'Anisodontea capensıs' dir.

Tropikal bir  bitki olan anisodontea, yurdumuzun Akdeniz iklimi   görülen kıyı bölgelerinde daha çok bahçe çiçeği olarak, diğer bölgelerimizde ise  iç mekan bitkisi olarak  yetiştirilmektedir. Budanarak istenilen form  verilebilir.

Anisodontea,  güneşli yerleri ve humus  bakımından zengin, süzek toprakları sever. Sıcağa ve kuraklığa dayanıklıdır, dona duyarlıdır.  Yazın, bol ve  düzenli olarak sulanması gerekir.
Çiçeklenme süresi oldukça  uzundur, ilkbahar aylarından başlayarak kışa kadar çiçek açar.  Çiçekleri fincan tabağı şeklinde, beş taç yapraklı ve pembe renktedir.Yaprakları hafif tüylü ve lopludur.

Anizodontea, yetiştirilmesi kolay  bir çiçektir,  fazla bakım istemez.  Tohumdan ya da  çelikle üretilir.

Anisodontea ( Anisodontea capensis )

Afrika ebegümeci çiçeği   ( Anisodontea capensis  )
Afrika ebegümeci çiçeğinin tohum kapsülü ve  yaprağı
Anisodontea
Anisodontea çiçeği.
( Bu yayın son olarak 07. 04. 2020 tarihinde güncellenmiştir. )

23 Ekim 2015

HANGİ KANTARON !

Yurdumuzda 'kantaron' adıyle bilinen çok fazla bitki var. Yazıma "Hangi Kantaron!" diye başlık atmamın nedeni, buna dikkat çekmek istedim. Özellikle bunlardan; Sarı kantaron, kırmızı kantaron ve mavi kantaron en çok bilinenlerdir.  Bu bitkilerin ortak özellikliği, tıbbi olamalarıdır. Ayrıca bazıları süs bitkisi olarak da yetiştirilmektedir. 

Adı 'kantaron' olan ama farklı cins ve familyalardan olan bu birkileri, birbirleriyle karıştırmamak için kısaca tanıtmak istedim. Umarım yararlı olur. Bunların hangi hastalıklara  iyi geldiği, nasıl kullanılacağı konusunda ise  ayrıca bilgi edinerek kullanmak gerekmektedir. 

Bu bitkilerin çoğu farklı cins ve familyalardan oldukları halde, neden 'kantaron' denmiştir sorusu akla geliyor. Yukarıda da belirttiğim gibi ortak paydaları tıbbi olmalarıdır. Ama neden  kantaron dendiğini bilmiyorum.   
Gelin şimdi de adında kantaron geçen  bu tıbbi  bitkileri kısaca  tanıyalım.  

- Sarıkantarun / Binbirdelikotu  ( Hypericum perforatum ):
Sarı kantaron, Binbirdelik otu ( Hypericum perforatum ) 

Sarı kantaron otu ( hypericum sp.  )
Bir tür sarı kantaron çiçeği ve meyvesi
Kamaniça ( Hypericum androsaemum ) 
Bir başka sarı kantaron türü
Süs bitkisi olarak yetiştirilen bir  sarı kantaron türü
( Hypericum patulum 'Hidcote' ) 
Sarı kantaron, tek bir bitkinin adı değildir. Hypericaceae / sarıkantarongiller familyasının hypericum  türlerine verilen ortak bir addır. Dünyada 400, Türkiye'de 96  türü bulunmaktadır. Otsu ve çalı formundadırlar.   Genellikle parlak sarı çiçek açarlar.   

Bunlardan binbirdelikotu, yani sarı kantaron  ( Hypericum perforatum ) eski çağlardan beri değişik amaçlarla insanlar tarafından  kullanılmıştır. Hemen hemen dünyanın çoğu yerinde yetişmektedir. İki yıllık olup yarı çalı formundadır, yazın parlak sarı renkli çiçek açar.

Sarı kantaron otu, özellikle depresyon bozukluklarına karşı antidepresan ilacı olarak kullanılmaktadır. Sarı kantaron yağı ise yara ve yanıklara iyi gelmektedir.
Orta çağda; Eski Yunanlılar ve Romalılar bu bitkiyi kötü büyülere karşı kullanmışlardır. Hayvanlar için zehirlidir. 

Sarı kantarona halk arasında;  Kılıç otu, mayasıl otu, binbirdelikotu, koyunkıran, yara otu, kan otu, şifa otu da denmektedir.
Yaprakları ışığa tutulduğunda; İçinde buluna çok sayıdaki yağ bezeleri nedeniyle ışığı geçirmesi 'binbirdelikotu' denmesine neden olmuştur. ( Aslında yaprakları delik değildir.)
Sarı kantaronun melez türleri park ve bahçelere süs bitkisi olarak  dikilmektedir.

- Kırmızı Kantaron, Kantariye  ( Centaurium erythraea ) :

Kirmızı kantaron (Centaurium erythraea ), centiyangiller ya da gentiyangiller ( gentianaceae ) familyasının 'cetaurium' cinsine mensuptur. İki yıllık, küçük, otsu ya da çalımsı bir bitkidir. Beş taç yapraklı çiçekleri kırmızı ya da pembe renktedir. Anavatanı Avrupa'dır, bu nedenle bir adı da 'Avrupa kantaronu' dur, ayrıca 'ortak kantaron' da denmektedir.

Daha çok güneşli yerlerde, yol kenarlarında, sulak, kayalık yerlerde ve çallılık, ormanlık alanlarda yetişir.  Halk arasında kırmızı kantaron;  Kantariyon, kızıl kantaron, küçük kantaron, sıtma otu, kesik otu, kibrit otu, tukul otu, pembe kantaron da denmektedir.
Daha çok mide ve karaciğer  rahatsızlıklarına karşı  kullanılmaktadır.
Kırmızı kantaron otu ( Centaurium erythraea )
Kırmızı kantaron
Kırmızı kantaron otu ( Centaurium erythraea )
- Büyük Sarı Kantaron  / Sarı centiyan ( Gentiana lutea ):

Centiyangiller ( gentianaceae )  familyaya ait yurdumuzda 7 bitki cinsi ve  24 tür bulunmaktadır. Bu familyadan olan bir başka tıbbi bitki de; Asıl adı sarı centiyan ( Gentiana lutea ) olan  büyük sarı kantarondur.
Eskilerin; 'kantaron - u kebir' dedikleri  bu bitki ayrıca: acı ot, acı kök, centiyane, cintiyane, defneyezit, güşadotu, sivri kökü gibi adlarla da tanınmaktadır. Orta çağlarda panzehir olarak kullanılmıştır. Sindirim rahatsızlıklarına iyi gelmektedir. Alkollü içki yapımında  kullanılmaktadır.

Bu bitkiyi görmedim, fotoğraf alıntıdır.  Yurdumuzda; Uludağ ve Doğu Karadeniz Bölgemizin yüksek kısımlarında yetişmekteymiş. Ayrıca, bilinçsiz bir şekilde toplandığından nesli tehlike altında olan bitkilerimiz arasında olduğu belirtilmektedir. 

Büyük sarı kantaron ( gentiana lutea )
( Bu resim Web  alıntıdır ) 
- Mavi Kantaron  / Peygamber çiçeği ( Centaurea cyanus ya da cyanus segetum ):

Mavi kantaron otu ( centaurea cyanus ), papatyagiller ( asteraceae ) familyasının "centaurea / peygamber çiçeği " cinsinden, tek yıllık ve otsu  bir bitkidir. Halk arasında;  peygamber çiçeği, gelintacı, kapele, mavi süpürge çiçeği, peygamberdüğmesi, taç çiçeği de denir.  Daha çok tarlalarda yetişir, mavi ya da mor çiçekli ve  tüylü bir bitkidir.

Mavi kantaron daha çok, zehirli maddeleri vücuttan atılmasında ve enfeksiyonlara karşı kullanılmaktadır. Ayrıca bu bitkinin çiçekleri çok güzel olduğu için kültür türleri bahçelerde  süs bitkisi olarak  yetiştirilmektedir. Bitkinin yaprakları sebze olarak da yenir. 

Bir adı da mavi kantaron olan peygamber çiçeği
(Centaurea cyanus ya da cyanus segetum )
Mavi kantaron otu ( Centaurea cyanus ya da cyanus segetum ) 
Mavi kantaron çiçeği ( kültür )

- Kırmızı kantaron / Yamaç mahmuzu / Kırmızı kedi otu ( Centranthus ruber /  Eski adı Valeriana rubra ):
Hanımeligiller familyasından ( Caprifoliaceae ) çokyıllık, rizomlu ve otsu bir bitkidir. Çiçekleri güzel olduğu için süs bitkisi olarak da yetiştirilir, yaprakları ve kökü  yenir. Yatıştırıcı ve uyuşturucudur. 

Bir adı da kırmızı kantoron olan yamaç mahmuz çiçeği
( Centranthus ruber )


Yararlandığım kaynak ve siteler:
- Vikipedi
- Bizimbitkiler org.tr
- Türkiye Bitkileri
- Wikimedia Commons ( Gentiana lutea / Fotoğraf )
- Türkiye Bitkileri Sözlüğü ( Prof. Dr. Ertan Tuzlacı )
- Türkiye!nin en güzel yaban çiçekleri ( Erdoğan Tekin )
- Türkiye'nin Yabani Besin Bitkileri ve Ot Yemekleri (  Prof. Dr. Ertan Tuzlacı )
- Türkce Bitki Adları Sözlüğü ( Turhan Baytop )

( Bu yayın son olarak 01. 03. 2022 tarihinde güncellenmiştir. )

2 Ekim 2015

KISMET AĞACI ( Klerodendrum )

Pembe çiçekli kısmet ağacı / Rus ortancası bitkisinin  genel görünümü 
( Clerodendrum bungei ).
Daha önce mineçiçeğigiller ( verbenaceae )  familyasından kabul edilen kısmet ağaçları ( clerodendrum ), ballıbabagiller ( Lamiaceae )  familyasından ağaç ve çalı formlu bir bitki cinsinin ortak adıdır.  Asya, Afrika ve Amerika'da yetişen çok fazla türü vardır. Bunlardan bazıları çiçekleri ve meyveleri güzel olduğu için, dünyanın farklı yerlerinde süs bitkisi olarak yetiştirilmektedir.  Ülkemizde  doğal olarak yetişen  türü yoktur.  Clerodendrum bungei ve Clerodendrum trichotomum süs bitkisi olarak yetiştirilmektedir. Ayrca kanayan kalpler sarmaşığı olarak bilinen  'Clerodendrum thompsoniae', süs bitkisi olarak yetiştirilen bir başka  klerodendrum ( clerodendrum ) türüdür. 
Pembe çiçekli klerodendrum / Rus ortancası 
( Clerodendrum bungei )
             PEMBE ÇİÇEKLİ KISMET AĞACI / RUS ORTANCASI ( Clerodendrum bungei ) 
Clerodendrum bungei, ballıbabagiller ( Lamiaceae )  familyasından, kışın yapraklarını döken, çalı formlu bir bitkidir. Çiçekleri güzel olduğu için süs bitkisi olarak yetiştirilmektedir. Anavatanı Çin'dir, yetiştirildiği bir çok ülkede doğallaşmıştır. Bir çok ülkede istilacı bir bitki  kabul edilmektedir.   Yaprakları kötü kokuludur.  Allahtan yapraklarına dokunmadıkca,  ezmedikçe  kokmuyor. 

Hayal meyal bu çiçeği köyümden ( Giresun ) hatırlıyorum, evimizin hemen  yanındaki serendünün ( serender ) yanında, bahar gelince önce  yapraklarını  açar,  daha sonrada kışa  kadar pembe renkli  çiçekler verirdi.  Çok küçük olduğumdan, adına ne  dendiğini hatırlamıyorum. Oynarken, kötü koktuğu için yapraklarını birbirimizin burnuna tutardık.

Kısmet ağacı( clerodendrum ) cinsinin bu türüne ülkemizde; Pembe Klerodendrum, Rus ortancası, Meksika ortancası  denmektedir.
Klerodendrum ( clerodendrum ), eski Yunanca da  'şans ağacı' demektir. Uzakdoğuda bu ağacın şans getirdiğine inanılıyormuş. Tür adı, Rus botanikci Alexander von Bunge'ye itafen verilmiş. 

Geçen yıl komşum, bahçesini istila eden bu bitkileri söktürünce,  küçük bir fidanı bahçeme dikmiştim. Bu sabah çiçek açtığını görünce, çocukluğumdan  hatırladığım  bu bitkiyi tanıtmak istedim.  Umarım yararlı olur. 

Anavatanı Çin ve Kuzey Hindistan olan  pembe çiçekli klerodendrum ( Kısaca klerodendrum ya da kısmet ağacı deniyor ), yurdumuzda daha çok bahçelerde, parklarda yetiştirilmektedir.  Samsun dolaylarında ve Doğukaradeniz'de  doğal olarak da yetiştiği belirtiliyor.  Yani, artık  Türkiye'de doğal olarak yetişen ağaç ve çalılar arasında yer almaktadır. 
Pembe çiçekli klerodendrum ( Gövde  ve yaprak )
Pembe çiçekli kısmet ağacı, kışın soğuk yerlerde yaprağını dökmektedir, hatta çoğu zaman toprak üstü kısmı kurumaktadır. Özellikle nemli ve gevşek topraklarda yayılma özelliği gösterir.   Güneşli / yarı gölge  yerleri ve nemli, gübreli  toprakları  sever.   Soğuğa karşı dayanıklı bir bitkidir, dondan gövdesi  kurursa, ilkbahar da yeniden filizlenerek  kısa zamanda  çiçek açar.    

Pembe çiçekli kısmet ağacı, yaz aylarında başlayarak  kışa kadar çiçek açar. Çiçekleri pembe renkli, şemsiye görünümünde, bileşik,  güzel kokulu ve  dalların ucunda yer alır.  Mürver ve  ortanca çiçeğine benzer.  Bu nedenle Rus ortancası, Meksika ortancası da denir.  Ancak bu bitkinin ortanca çiçeği ( hydrangea ) ile bir akrabalığı yoktur. 
Kalp şeklindeki iri ve yeşil renkteki yaprakları ezilince, yukarıda da belirttiğim gibi  etrafa kötü bir kokulu salar. 

Clerodendrum bungei, yetiştirilmesi çok kolaydır, arsız bir bitkidir, yayılıcıdır, bu nedenle bahçenize dikmeden önce  bir daha düşünün derim. Sonra, komşumun durumuna düşmenizi istemem. Ayrıca, bahçeniz yoksa ya da yukarıda belirttiğim nedenlerden dolayı bahçenize dikmek istemezseniz saksıda da yetiştirebilirsiniz. 
Pembe çiçekli  kısmet ağacı, çelikle, kökten ayırarak ve tohumdan üretilmektedir.
Pembe çiçekli kısmet ağacı çiçeği ( Clerodendrum bungei )

Pembe çiçekli klerodendrum ( gonca )
Pembe çiçekli kısmet ağacı ( klerodendrum ) çiçeği
 (
 Yakın çekim )
                                    HOŞ KISMETAĞACI ( Clerodendrum trichotomum ) 
Hoş kısmetağacı ya da fıstık ezmesi ağacı genel görünüşü 
 ( Clerodendrum trichotomum )
Klerodendrum ( clerodendrum ) cinsinin Türkiye'de  yetiştirilen ve  çok  sevilen bir başka türü de;  Hoş kısmetağacı' ya da  'Fıstık ezmesi ağacı' denilen Clerodendrum trichotomum'dır. Çiçekleri güzel koktuğu için ağaç yasemin de denir. Çalı, bazende küçük bir ağaç halindedir, kışın yaprağını döker.  
Hoş kısmer ağacı yaz aylarında güzel  kokan, çanak yaprakları mor, taç yaprakları pembemsi renkli çiçekler açar. Bitkinin siyah rekteki neyvesi, mor renkli çanak yaprakla beraber bulunur ve en az  çiçeği  dikkat çeker.  Anavatanı Çin, Japonya ve Kore'dir.  
Yurdumuzun Akdeniz iklimi görülen yerlerinde yetişir. Güneşli yerleri ve gübreli, geçirimli, kumlu  toprakları sever. Çelikle ve tohumdan üretilir.
Hoş kısmetağacı meyvesi ( Clerodendrum trichotomum )
Kaynaklar: Türkiye'nin Bütün Ağaçları ve Çalıları ( Prof Dr. Ünal Akkemik ).Türkiye'nin Ağaçları ve Çalıları ( Necati Güvenç Mamıkoğlu ). Vikipedi ve internet siteleri.