17 Eylül 2024

BAY KAYIN AĞACI ( Fagus )

 
Kayın ağacı ( Fagus orientalis )
Bolu Yedigöller Milli Parkı  
Karlı kayın ormanında yürüyorum geceleyin.
Efkarlıyım, efkarlıyım, elini ver, nerde elin?
Ayışığı renginde kar, keçe çizmelerim ağır. 
İçimde çalınan ıslık beni nereye çağırır?
Memleket mi, yıldızlar mı, gençliğim mi daha uzak?
Kayınların arasında bir pencere, sarı sıcak.
                                          Nazım Hikmet Ran 

 Nazım Hikmet, düşüncelerinden dolayı defalarca hapse girmiş ve sonunda çok sevdiği memleketinden kaçmak zorunda kalmıştır.  Ancak o memleketini hiç bir zaman unutmamıştır. Karlı Kayın Ormanı'nda adlı yukarıdaki şiirinde memleketine olan özlemini  dile getirmiştir. Bu nedenle kayın ağacı ile ilgili bu   yazıma,  Nazım Hikmet'in gece, kayın ormanında yürürken düşündüğü ve yazdığı   bu ünlü    şiiri ile başlamak istedim.  Yazıma  neden 'Bay kayın' başlığını koyduğumu  ise, yazımın aşağıdaki satırları  okuyuncu  anlayacaksınız.  Ancak önce  istersiniz  kayın ağacını bir  tanıyalım.  

Kayın ağacı  meyvesi
( Kayın fıstığı veya mast )
Kayın*, kışın yaprağını döken,  30 - 40 m. boylarında,  bir ağaç  cinsidir. Güney Anadolu Bölgemiz'de  'bağnaz' denir.   Bütün dünyada 10 kadar türü bulunmaktadır.   Gri kabuğu ve pürüzsüz, düzgün  gövdeleri  ile dikkat çekerler.  Kuzey yaım küreninin ılıman iklim görülen bölgelerinde  yetişir.  Yurdumuzda  doğal olarak  iki türü yetişmektedir. Özellikle Doğu kayını ( Fagus orientalis ), ormanlarımızda  oldukca  yaygın bir ağaç türüdür.   Trakya ve Kaz dağlarında az da olsa  Avrupa kayını ( Fagus sylvatica ) türü yetişir. Ayrıcı kırmızı yapraklı bir varyetesi ( Fagus sylvatica 'Atropurpurea' )  ve sarkık kayın ( Fagus sylvatica 'Pendula')  park ve bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilmektedir. 
Kayın ağacı yaprağı ve  çiçeği 
Cins adı ( fogus ) Yunanca  yemek anlamına gelir, meyvelerinin yendiği ifade eder.  Nitekim kayın ağacının  meyveleri / tohumu  yenir.  Ayrıca yağlı olan tohumu yemeklik yağ ve   margarin yapımında kullanılır.  Kerestesi sert ve sağlamdır. Mobilya, kontrplak, parke yapımında kullanılır. odunu çok iyi bir yakacaktır. 
Kayın ağacı populer bir süs bitkisidir, çeşitli varyeteleri park ve bahçelerde peyzaj alanında kullanılır. Karbondioksiti emerek havayı temizleyen değerli bir ağaçtır. Sonbaharda, yaprakları dökülmeden önce sarı ve turuncu renklere dönerek görsel bir şölen oluşturur. 
Kayın ağacı  ve gal oluşumu 
Kayın ağacı yazın yağış alan, serin ve yüksek rakımlı yerlerde, çoğu zaman iğne yapraklı ağaçlarla beraber ortak  ormanlar oluşturur.   Soğuğa dayanıklı  bir ağaçtır, kurak yerleri sevmez,  humuslu, mineral bakımından zengin ve  nemli toprakları daha çok tercih eder.  Yavaş büyür, uzun ömürlüdür, 700 yıl kadar yaşıyabilir, boyu 50 m. ye  çapı 1 m. bulur.  İlkbaharda çiçek açar, erkek ve dişi çiçekler ayni ağaç üzerinde bulunur ( Tek evciklidir ). Meyve  kapsülü olgunlaşınca açılarak  içindeki üçgen şeklindeki  meyve ( Kayın mastı ) dökülür. Tohumdan ve kök sürgünleri ile  üretilir. 
Kayını ormanı ( Bolu Yedigöller Milli Parkı ) 
                            KAYIN AĞACININ TÜRK KÜLTÜRÜNDEKİ YERİ 
Kayın ağacı, Türk mitolojinde adından en çok  söz edilen ağaçların başında gelir.  İslamiyetten önce bazı Türk kavimleri tarafından kutsal kabul edilmiş ve gökten indiğine inanılmıştır ve Tanrının ağacı olarak kabul edilmiştir.  Bugün halen Türklerin yaşadığı coğrafyada  farklı dinler hakim olsada kayın ağacına  dair inanışlar sürmektedir.  Anadoluda Kayın ağacına saygı duyulur, yıldırım düşmediğine inanılır. Tokat'ın Niksar ilçesinde bulunan bir kayın ağacına dilek tutanlar elbiselerinde bir parça bağlarlar. 
Bir şey çalındığında  kayın ağacına başvurulunca,  hırsızın  hastalanarak suçunu itiraf edeceğine inanılırmış.  

Şamanizm  inancına göre  kayın ağacı gökten indirilmiştir ve  Tanrıdan ayrıldığına inanılırdı. Altaylar  kayın ağacına 'Bay kayın' diye hitap eder,  kurban keserek  yardım isterdi. Şaman tarafından kayın ağacına şöyle seslenirmiş. 
'Altın yapraklı mübarek kayın, 
Sekiz gövdeli mukaddes kayın,
Dokuz  köklü, altın yapraklı bay kayın, 
Ey mübarek kayın ağacı, sana kara yanaklı
Ak kuzu kurban  kurban ediiyorum'
Er Sogotoh destanında ( Yakut Destanı ) kayın ağacı güzel bir genç kıza benzetilerek  betimlenmiştir. 'Bu kayın ağacı da o kadar güzelmiş ki tıpki bir genç kızı andırırmış, bir tepe üzerinde yükselir  ve adeta bir adacık meydana getirirmiş. Gökte yaşıyan ilk insan 'Er Sogotoh' evleneceği kızı bulmak için kayın ağacının yanında ilerler  ve onu bulur evlenir. Onlar insanlığın ilk atası olmak üzere  yine kayın ağacının yönünde ilerliyerek  yeryüzüne inerler.'   
Bir başka Söylenceye göre;  Tanrı bütün ağaçları yarattıktan sonra onların ne kadar fayda sağladıklarını anlamak için  her birini dolaşmaya başlamış. Sıra kayın ağacına geldiğinde aniden yağmur bastırmış, tanrı kayın yaprakları altına girerek ıslanmaktan kurtulmuş. Bunun üzerine kayına hayır duası etmiş ve ona 'Üzerinde beyaz kabuğundan beyaz bir elbisen olsun, ilkbaharda yaprakların erken çıksın, sonbaharda yaprakların bütün ağaçlardan geç düşsün' demiş. Bu yüzden kayın, yapraklarının hepsini ayni anda dökmez, ağır ağır soyunarak hiç çıplak kalmazmış. 

Sibirya'da Türkler tarafından kutlanan 'Çaçil Bayramı ' adııyla kutlanan bir kayın bayramı vardır. İlkbaharda kutlanan bu bayramda kayın ağacından yılanları ve hastalıkları yok etmesi  ve daha fazla balık vermesi istenirmiş.      
Kayın ağacı meyvesi
Doğu kayını ( Fagus orientalis ) 

Kesilmiş bir kayın ağacı 
( Gölköy ilçesi, Özlü Mah. Ordu ) 

Anıt  kayın ağaı
( Gölköy ilçesi Özlü Mah. Ordu ) 
Bir başka ağaç ve hikayesinde buluşmak umudu ile. hoşçakalını sevgili  ağaç dostları. 

* Kayın ağacına yurdumuzun bazı yörelerimizde yanlış olarak  'gürgen ağacı'  denmektedir. 
Asya'da, Türklerin yaşadığı bölgelerde Huş ağacı ( Betula  ) türlerine kayın ağacı  denmektedir. Dolayısıyle bitki mitoslarında  adı geçen kayın ağacının,  aslında bir tür huş ağacı  olma ihtimali yüksektir.      

Kaynaklar: Bitki Mitosları ( Deniz Gezgin ). Türkiye'nin Bütün Ağaçları Ve Çalıları ( Prof. Dr. Ünal Akkemik ). Türkiye'nin Ağaçları ve Çalıları ( Necati Güvenç Mamıkoğlu ). Ağaçlar ve Çalıar 1 ( Prof. Dr. Ersin Yücel ). Vikipedi, İnternet siteleri. 

10 Ağustos 2024

ELMA AĞACI ( Malus )


Bahçe elması  ( Malus domestica )
Elma, dünyada  en çok  yetiştirilen ve sevilen  meyvelerin başında gelir. Eski çağlardan beri  kültürü yapılmaktadır. Elma,Türkçe kökenli bir kelimedir, aslı 'alma' dır.  Kelimenin başındaki  'al' kırmızı demektir,  dolayısıyle 'kırmızı meyve' demektir.  Meyvelerin anası, atası olarak kabul edilir.  Kazakistan'ın eski başkenti olan Almatı ( Alma Ata ), elmalı veya elmanın yayıldığı yer demektir. 

Bir rivayete göre elma, Adem ile Havva'nın cennetten kovulmasına neden olan yasak meyve olarak kabul edilir. Varlığı ilk insana kadar uzanır. Cinselliği sembolize eder.

Newton un, elma ağacının altında kafasına düşen elma sayesinde  yerçekimi kanunu bulduğu rivayet edilir. 

Homeros'un ünlü  İlya'da destanında anlatılanlara  göre; Afrodit,  İda ( Kaz dağı ) dağında yapılan  ilk güzellik yarışmasını  Paris'in altın elmayı kendine vermesi ile kazanır.  Pek çok ülkede, elma ile  mitolojik hikaye, efsane ve  masallara rastlanır*. 
Elma ağacı - çiçeği ( Malus domestica )
Malus cinsini oluşturan oluşturan elma gülgiller ( Rosaceae )  familyasındandır. Dünya üzerinde yaklaşık 40 - 50 kadar elma  türü ve binlerce çeşidi vardır.  Meyvesi ile ünlü olan elma ağacı kışın yaprağını döker, 10 - 12 m. kadar büyür, beyaz veya  pembe renkli  çiçekler  açar.  Cins  adı meyve demektir.  Anavatanı kesin olarak bilinmemekle beraber  bazı kaynaklarda Hazar Denizi ile Karadeniz arasındaki bölge  ( Kafkaslar ), bazı kaynaklarda ise Orta Asya olarak belirtilmiştir.  Dünyaya Orta Asya'dan yayıldığı kabul edilir. Kuzey Anadolu, Kafkaslar, Kazakistan ve Güney Rusya'da çok eski çağlardan beri  yetiştirilmiştir.
Meyveleri A  ve  C vitamini bakımından zengindir, taze olarak  bir yıl kadar saklanabilir. Armut, ayva gibi yalancı bir meyvedir. Esas meyve etli kısmın ortasında bulunur ve çekirdeklerden oluşur. Tadı kokusu ve rengi çeşidine göre değişir. Elmanın iyi bir şekilde yıkandıktan sonra  ( ilaç kalıntıları nedeniyle )  kabuğu ile yenmesi tavsiye edilmektedir. 
Yaban elması ( Malus sylvestris ) 
Azdavay / Kastamonu 
Yurdumuzda doğal olarak iki elma  türü yetişmektedir (  Malus pumila ve Malus sylvestris ).  Bunlardan Malus sylvestris ( yaban elması ), bahçelerde yetiştirilen  Malus domestica ( ya da M. communis ) türünün atasıdır, 500 kadar kültür çeşidi vardır. Malus pumila ( bodur elma )  ve bazı çeşitleri  Doğu Karadeniz Bölgesi'nde  kültür olarak yetiiştirilmektedir. Yurdumuzda doğal olarak yetişmeyen Malus  x purpurea ve Malus floribunda, park ve bahçelerde  süs bitkisi olarak yetiştirilmektedir. 
Süs elması ( Malus x purpurea ) 
Elma, ılıman iklimlerde ve güneşli yerlerde yetişir. Soğuğa dayanıklıdır, fazla sıcağı ve kurak yerleri sevmez. Yurdumuzun bütün bölgelerinde yetiştirilmektedir ( En çok Isparta ilimizde yetiştirilmektedir.). Amasya ilimiz misket elması ile meşhurdur.   Güneşli yerleri ve verimli, derin ve geçirimli toprakları sever. Yaprağını döktüğünden dolayı, kışın belli bir soğuklanmaya  ihtiyacı vardır. Aşı ile üretilir, çekirdekten yetiştirilirse kalitesiz olur.  Türkiye elma üretiminde dünyada 3. 4.   sıradadır. Taze olarak, kurutularak  tüketildiği gibi, meyve suyu, sirkesi, reçeli  de olur.

Şifalı bitkiler uzmanı M.Messegue;  'Eğer bir tek ağacınız olacaksa, onun elma ağacı olmasını tercih edin.' diyor.
  
*Bir Slav mitine  göre, bir zamanlar sahip olduğu bahçenin  elmaları dillere destan olmuş bir kral varmış. Kralın bahçesindeki  elma ağaçlarından birisi altın elmalar vermekteymiş. Kral bu ağaçla övünür, onun gençlik ve güç kaynağı olan meyvelerine bir zarar gelsin istemezmiş. Ancak her gece ağaçtaki meyvelerin bir kısmı ortadan kayboluyormuş. Kral ağacın meyvelerine ne olduğunu anlayabilmek için İvan adlı genç bir işçiyi ağacın başına bekçi olarak dikmiş. İvan gece olduğunda ağaca gelen Anka kuşunu görmüş, tam kuşun üzerine atılacakken Ankakuşu çaldığı elmalarla beraber şaşılacak bir hızla gözden kaybolmuş. İvan'ın elinde Ankakuşunun  sadece bir adet tüyü kalmış. Delikanlı bu tüyü, krala götürmüş ve ona olanları heyecanla anlatmış. Kral Ankakuşunun tüyünün güzelliğinden çok etkilenmiş ve İvan'dan bu kuşu yakalayıp kendisine getirmesini istemiş. Böylece İvan, Ankakuşunu yakalamak üzere yola çıkmış. Yolda gri bir kurt ona yardım etmiş ve Ankakuşunu biraya batırılmış peynirle sarhoş edip yakalamasını öğütlemiş. İvan kurdun önerdiği yöntemle Ankakuşunu yakalamayı başarmış ve kurt onu sırtına alarak kralın sarayına götürmüş. Kral Ankakuşunu görünce çok sevinir. Hemen altın bir kafes yaptırır ve Ankakuşunu kafese kapatır. Kral bu defada evlenmek istediği prenses Yelena'yı ülkesinden alıp kendisine getirmesini ister. Bu görevde de kurt İvana yardım eder ve onu sırtında götürüp getirir.  Ancak bu defa  olayların boyutu aniden değişir. Çünkü yolculuk esnasında İvan ve Yelena birbirlerine aşık olurlar. Kurt onların ayrılmalarına dayanamaz ve saraya vardıklarında kendini güzel bir kıza çevirir. İvan, kurt  - prensesi, krala  evleneceği kız olarak takdim eder ve kral kızın güzelliğinden etkilenerek hemen ona evlilik teklif eder. Böylece prenses ve kral evlenirler. Ancak kral nikahtan sonra gelini öpmek isteyince prenses aniden kurda dönüşür, gördükleri karşısında dehşete kapılan kral da fenalaşarak ölür. Kralın ölümünün ardından  İvan, Yelena'yla ile evlenir ve ülkenin yeni kralı olur. İvan bu hayata sahip olmasında büyük bir rolü olan Ankakuşuna duyduğu minneti ise onu serbest bırakarak gösterir ve bahçesinden altın elmaların kaybolmasına hiç ses çıkarmaz. 
( Bu mit, Deniz Gezgin'in  'Bitki Mitosları' adlı kitabından alınmıştır. Teşekkür ederim. )
Elma - çiçek ( Malus domestica ) 

Demir elma ( Malus communis ) 

Misket elması, Amasya 

Elma ağacı  ( Malus domestica )
 
Süs elması ( Malus x purpurea ) 
Elma -  meyve ( Malus domestica ) 
Elma ağacı ve meyveleri
Elma -  meyve ( Malus domestica ) 
Kaynaklar: Türkiye'nin Bütün Ağaçları  Ve Çalıları ( Editör. Prof. Dr. Ünal Akkemik, Türkiye'nin Ağaçları ve Çalıları ( Necati Güvenç Mamıkoğlu ), Ağaçlar ve Çalılar 1 ( Prof. Dr. ERSİN yücel ), Kabalcı Şifalı Bitkiler Ansiklopedisi ( Oktay Mete ), Peyzaj Bitkileri ve Özellikleri ( Araş. Gör. Erdi Ekren ), Bitki Mitosları ( Deniz Gezgin ). Vikipedi, İnternet siteleri 

2 Ağustos 2024

ŞEFLERA ( Beş Parmak Çiçeği )

Şeflera bitkisi ( Schefflera arboricola 'Variegata' ) 
Şeflera, sarmaşıkgiller ( Araliaceae ) familyasından her dem yeşil çalı ve ağaç formlu bitki cinsinin ortak adıdır. Tropikal ve subtropikal iklimlerde  yetişir, 1100 kadar türü vardır. Yurdumuzda doğal olarak yetişmez. Ülkemizde 'Shhefflera arboricola'  türü ve kültür formları süs bitkisi olarak yetiştirilmektedir. Halk arasında 'Beş parmak çiçeği' olarak da bilinir.  Anavatanı Tayvan'dır. 
Elsi, yeşil renkli,  birleşik yapraklıdır, 7 - 9 - 11 yaprakcıktan oluşur. Alaca yapraklı formları çok beğenilir.  Çiçekleri güzel olmadığı için dikkat çekmez.  
Yurdumuzun Akdeniz ve Ege bölgelerinde deniz kıyılarında,  bahçelerde yetiştirilmektedir.  Ancak daha çok ev ve ofislerdedeki iç mekanlarda  yetiştirilir.  Bakımının kolay olması ve  ve havayı temizlemesi nedeniyle çok sevilir. Nasa'nın yayınlamış olduğu, havayı temizleyen bitkiler arasında yer alır. Sigara gibi ağır kokuları yok eder, oksijen üreterek havayı değiştirir. Kendine özgü yaprağı ile oldukca dekoratiftir, yetiştiği ortama tropik bir  hava verir. Yeterince ışık almayan yerlerde, yaprakları  yeşile döner ve cılızlaşarak güzelliğini kaybeder. Hayvanlar için toksittir.  
Şeflera bitkisi / meyvesi 
( Schefflera arboricola ) 
Şeflera sıcak iklimlerde yetişir, soğuğu sevmez. Güneşli - yarı gölge yerleri ve organik madde bakımından zengin, geçirimli, nemli ve havadar  yerleri sever.  Yazın düzenli olarak sulama ister,  yapraklarına su serpilmesininden hoşlanır. Çok fazla  kültür formu  vardır. Budanmaya olumlu yanıt verir, istenildiği zaman şekil budaması yapılır. Tohum, çelik ve kökten ayırarak üretilir. 

Sevdiklerinize canlı çiçek hediye ediniz. 

Şeflera bitkisi - yaprağı ( Scheflera arboricola 'Variegata' )

Şeflera bitkisi - yaprağı ( Scheflera arboricola 'Variegata' )

Şeflera bitkisi ( Scheflera arboricola )  

Kaynaklar: Türkiye'nin Bütün Ağaçları  Ve Çalıları ( Prof. Dr. Ünal Akkemik ), Ağaçlar ve Çalılar 1 ( Prof. Dr. Ersin Yücel ), İnternet siteleri. 

31 Temmuz 2024

EJDER MEYVESİ ( Pitaya )

Kırmızı etli pitahaya namı diğer ejder meyvesi 
( Selenicereus costaricensis ) 
Ejder meyvesi ya da pitaya / pitahaya , Selenicereus ( Hylocereus )  cinsini oluşturan kaktüs türlerinin  meyvelerini  ifade etmek için kullanılır. Selenicereus cinsi  kaktüslerin boyu 10 m.yi bulabilir, çok dallı olup  tırmanıcıdır ve  havai kökleri ile dikkat çekerler. 20 dolayında türü bulunmaktadır. Orta ve Güney Amerika'ya özgüdürler .   Hızla büyümelerine rağmen, belli bir olgunluğa ulaştıktan sonra gece çiçek açarlar.  Çiçekleri büyük, huni şeklinde, beyaz renkli ve güzel kokuludur. Popüler bir  süs bitkisidir.  Bazı türlerinin meyveleri frenk inciri ( Opuntia ficus indica ) gibi yenir, tarımı yapılır.  Hobi olarak yetiştireceklerin kendine verimli bir fidan almasında yarar vardır.  Nitekim kendine verimli olmayan çeşitleri, kendilerini tozlayamadığı için elle tozlama yapmak gerekmektedir. 

Ejder meyvesi çiçeği ( Selenicereus costaricensis )

En tanınmış türleri şunlardır: 

Kırmızı etli pitaya / pitahaya ( Selenicereus  costaricensis / Hylocereus  costaricensis ):  Kırmızı kabuklu ve etlidir. meyveleri  tatlıdır. Çiçekleri çok büyük, kokulu ve gösterişli olduğu için süs bitkisi olara da yetiştirilir. Kosta Rika'ya özgüdür. 

Beyaz etli pitaya ( Selenicereus undatus / Hylocereus undatus ): Beyaz etli ve pembe kabukludur. Meyveleri tatlıdır. 

Sarı pitaya  ( Selenicereus maegalanthus / Hylocereus maegalanthus ): Sarı kabuklu ve beyaz etli olup tatlidır. 

Ekşi pitaya ( Selenicereus gummosus / Pitaya agria ): Amerika'da yaygın olarak tüketilir. Daha sulu  ve ekşi tatlıdır.   

Selenicereus türleri  yılda 3 - 6 kez  gece çiçek açar ve gündüz çiçekleri solar. Çiçekleri yenilebilir, çayı  yapılır.  Meyvelerinin ağırlığı  600 gr ı bulur.  Pitaya, Ayışığı kaktüsü, Gecenin kraliçesi gibi adlarla da bilinir. Melez bir tür olduğu sanılmaktadır.  

Ejder meyvesi, kolay yetiştirilen bir kaktüs türüdür. Kesilen bir dalı nemli ve geçirimli bir toprağa dikilerek kolayca üretilir.  Belli bir yükseklikte taçlandırılır, desteğe ihtiyacı vardır ve fazla dalları budanır. Meyve verecek dallarının ucu kesilerek büyümesi engellenir. Yazın toprağı kurudukca  düzenli sulanma ister. Geçirimli, organik madde bakımından zengin, nemli toprakları sever. Bütün sukulentler gibi aşırı sulama  kök çürümesi yapar. Balkon ve teraslarda, derin saksılar içinde ve daha çok seralarda yetiştirilir. Dona karşı hassastır. Direk güneş ister, gölge yerlerde cılızlaşır ve çiçek açmaz. 

İkiye kesilmiş kırmızı etli pitahaya meyvesi 
( Stenocereus costaricensis / Hylocereus costaricensis )

Kırmızı etli pitahaya meyvesi 
( Stenocereus costaricensis / Hylocereus costaricensis )

Ejder meyvesi, genel görünümü. 

Ejder meyvesi ve havai  kökleri. 
Bu sayede yakınındaki ağaçlara sarılarak tırmanır.  

Diken kümeleri ( Areoller ).  

Bitki, yeşil renkli  gövdesi sayesinde fotosentez yapar.   

Ejder meyvesi gece çiçek açar bu nedenle;
Ayışığı kaktüsü, Gecenin kraliçesi gibi adlarla da bilinir.  

Ejder meyvesi çiçeği güzel kokuludur.
 ( Selenicereus costaricensis )

Kaynaklar: Kaktüsler ve Diğer Etli ( Sukulent ) Bitkiler ( Nejat Ebcioğlu ).  Vikipedi ve İnternet Siteleri.

29 Temmuz 2024

DUDİYE ÇİÇEĞİ


Dudiye çiçeği ( Helichrysum arenarium )  
Türkiye'de çok yaygın bir bitki olan ölmez çiçek ( Helichrysum sp. ) papatyagiller familyasından  sarı renkli çiçekleri olan otsu bir bitki cinsidir.Yurdumuzda, bazıları endemik olmak üzere 24  türü yetişmektedir.  Çok fazla yöresel adı olan bu bitkiye Giresun yöresinde; yaylalarda yetişen  türüne ( H. arenarium ) halk arasında dudiye* çiçeği denir. 'Yaylanın dudiyesi - Açmadan guriyesin - Niye almadın beni - Allah ondurmiyesi** de.' diye de  bir de Giresun  türküsü vardır. Şifalı olduğu söylen bu bitkinin esas popülaritesi ise kuruduktan sonra bile rengini koruyabilmesindendir, bu nedenle  pazarlarda, yayla yollarında özellikle kadınlar tarafından satılarak yöre insanına az da olsa bir katkı sağlar. 
Daha önce burada tanıttığın bu çiçeğin umarım aşağıda anlatacağım hikayesi de hoşunuza gider.       

Yakın zamana kadar Doğukaradeniz kıyılarının önemli bir kısmını İçanadolu'ya bağlayan, Giresun - Şebinkarahisar yolu  2200 m. yükseklikteki Eğribel Geçidi'nden sağlanıyordu.  Zamanın Sivas valisi olan Kazım Dirik Paşa'nın yaptığı bu yol üzerinde; elle yapılmış  ve halen kullanılan bir de tünel bulunmaktadır.  Kışın bu  yol kar ve tipi yüzünden sık sık  kapandığı için; günümüzde Eğribel Tüneli yapılınca Eğribel Geçidi tarihe karışmıştır. Yaklaşık 6 km. uzuluğundaki tünel yolu da bir hayli kısaltmıştır. Neyse, sözü daha fazla uzatmadan  biz hikayemize dönecek olursak. 
Eğribel Geçiti'nde ( henüz tünel açılmadan önce ) yolumuza  mandalar çıktığı için, arkadaşımla arabadan iniyor ve  karşı tarafta, yaylada yetiştirdikleri ürünleri, çiçeklerini satanların yanına gidiyoruz. Temmuz  ayı olmasına rağmen  hava çok soğuk ve fırtına var.  Arkadaşım peynir satanların yanında durunca, ben de dudiye çiçeği satan yaşlı bir teyzeye yaklaşıyorum. Biraz sohbet ettikten sonra, bu çiçeğe burada  neden dudiye çiçeği dendiğini biliyor musun diyorum.  'Çoçukken babaannem bir hikaye anlatırda  ama gerçek mi doğru mu bilmiyorum', diyor.  Anlatmasını rica ediyorum. Bu arada etrafımızda, bizim sohbetimizi dinleyenler de bir hayli  çoğalıyor. Yarı şaka yarı ciddi hikaye dinlemek bedava değil,  çiçek alınacak diyorum.  

'Bir zamanlar bizim oralarda, cenikde ( köylerini kastediyor ) birbirini çok seven  Ahmet adında bir çobanla Dudiye ( Dudu'nun yöredeki söylenişi  )  adlı bir kız yaşıyormuş. Dudiye'nun babası başlık parası istediği için de, bunlar bir türlü evlenemiyorlarmış. Ahmet her yıl yaylada koyun  güderken topladığı yayla çiçeklerini  ceniğe,  Dudiye'ya getirir  o da bu çiçekleri satarak ceyiz ve başlık parası biriktirirmiş, evlenmek için.   

 Yine bir gün Ahmet  topladığı  çiçekler  ile  obaya  geldiğinde  arkadaşları;  artık  bu çiçekleri boşuna toplama, Dudiye'yi babasının   zengin birine  verdiğini  söyleyince;  Ahmet, topladığı  çiçekleri yere atarak  oradan uzaklaşmış ve bir daha da onu  gören olmamış. Bir kaç yıl sonra da kavalı bir kayalıkta bulunmuş.    

Dudiye, kar yağdığı halde Ahmet ceniğe dönmeyince kafayı üşütmüş. Ahmet'in getirdiği yayla çiçeklerini boynuna takarak  sokak sokak dolaşmaya başlamış. Soğuk bir kış günü, Ahmet'in getirdiği çiçeklerlele beraber donmuş haldeki cesedi Ahmet'le buluştukları dere kıyısında bulunmuş.  İşte o  günden sonra, bu çiçeğe bizim oralarda  Dudiye denilmeye başlanmış. 

Ahmet ve Dudiye'nin hikayesi hepimizi  duygulandırmıştı. Teyzenin  geriye  kalan  çiçeklerini de ben  aldım, arabanın içi mis gibi dudiye çiçeği  kokmaya başladı. Arkadaşımın 'bu kadar çiçeği ne yapacaksın?' sorusunu duymamazlıktan geldim.  Gidelim artık dedim.

Yolda bir ara dalmışım, Ahmet ve Dudiye, bir dağın yamacında satmak için yayla  çiçeği  topluyordu.  Yanlarında sarı saçlı bir de kız vardı, çoçuklarıymış. Bana el salladılar, çok mutluydular.  Arkadaşımın seslenmesi ile uyandım, Şebinkarahisar'a gelmiştik. Arkadaşım yüzüme  tuhaf tuhaf bakarak, sen kiminle  konuşuyordun öyle  dedi. Neşem yerine gelmişti, onları gördüm dedim. Arkaşım hiç bir şey anlamamıştı.

Dedemden Masallar, Bahçeköy, Seferihisar   

*Dudiye: Dudu, dudu dilli, şen sakrak 

TDK sözlük anlamı: Yaylalarda, akarsu kenarlarında yetişen karanfilgillerden, ele alındığında  çiçeği titreyen bir kır çiçeği. ( Ancak bu çiçeğin hikayede geçen dudiye  çiçeği ile bir ilgisi yoktur. )  

** Ondurmiyesi: Murat aldırmasın

16 Temmuz 2024

ARKADAŞIM ARMUT AĞACI ! ( Bir Ağaç Dört Mevsim )


Kış 

Soğuk bir kış günüydü, seninle ilk karşılaştığımız zaman, 

Fotoğraf makinamla dolaşıyordum kırlarda, tek başıma.

Dalında öten bir  serçeyi çekmek isterken, uzaktan, 

Deklanşöre basmakta gec kalınca, seni çekmiştim istemeden. 

Yapayalnızdın, benim gibi tek başına, koca bir tarlanın ortasında. 

İlkbahar 

Baharda geldiğimde  muhteşemdin, gelinlik giymiş gibi bembeyaz. 

Sevgili eşimi, düğünümüzü hatırladım bir an,  

Kuş sesleri yerini  arı vızıltısına   bırakmıştı

Sanki  büyük bir orkestra çalıyordu dallarının arasında 

Yaz

Yazın  geldiğimde, hava çok sıcaktı yarı kurumuş dalların  güneşe söz geçiremiyordu. 

Kuşların takarak düşürdüğü armut  olmamıştı, yiyemedim.   

Gövdende açılan koca delikten kargalara baktım bir süre,   

Hasat sırasında dökülen buğdayları yiyorlardı, beni fark etmediler bile.  

Sonbahar 

Bu yıl ayva çok,  kış sert geçeceğe benziyor.

Hazırlık yapmak gerekiyor, çatıda akmıştı geçen kış. 

Sen de yapraklarını dök bir an önce, bu güzel havalara kanma.  

Kışın belki yine gelir sohbet  ederiz. 

Şey, belki de bir daha görüşemeyiz, malum yaşımız.  

Hoşçakal , arkadaşım armut ağacı. 

A Kadir Bekçi

Şiirlerim, Bahçeköy / Seferihisar ( 16. 07. 2024 ) 


13 Temmuz 2024

ÖKSE OTU ( Viscum album )

Ökse otu ( Viscum album ) 
Ökse otu, çeşitli ağaç ve çalılarda görülen kışın yapraklarını dökmeyen, yarı parazit bir bitkidir. Dalları çatallaşarak en fazla 80 cm. kadar büyür.  Yaprakları derimsi ve yeşil renklidir. Demetler halinde ( 3 -5 çiçekli ) beyaz, pembe ve kırmızı renkli çiçek açar. Meyveleri beyaz veya sarı renkli, küremsi ya da armut şeklinde, nohut büyüklüğünde ve bir veya iki tohumludur. Meyvesinin etrafında yapışkan bir madde ( zamk ) vardır. Ağaçtan aldığı besinleri, yapraklı olduğundan  kendi özümler. İlaç sanayinde, ökse olarak ve süs bitkisi  olarak kullanılır. Bazı kültürlerde evleri kötülüklerden koruduğuna inanıldığı için, kapılara nazarlık olarak takılır.  
Ökse otu ( Viscum album )
Ökse otu konakçı olduğu ağaçlara büyük  zarar verir, hatta zamanla onları  öldürebilir.  En çok elma, armut, erik, ceviz, kuşburnu.  meşe, ıhlamur, söğüt, kestane, fındık, huş   ve çam türleri üzerinde yetişir. Halk arasında burç, purç,  güvelek, çekem, hurç, armut çekümü, çeküm, yapışkan ot,  çam üzümü, gökçe,  gibi adlarla da bilinir. Çok fazla yerel adının olması,  yurdumuzda çok yaygın olduğunu gösterir.

Güvelekgiller ( Santalaceae  ) familyasındandır ( Bu familyanın dünya üzerinde 109 türü bulunur ).  Avrupa, Asya ve K. Afrika'da doğal  dağılımı vardır. Ülkemizde doğal olarak bir tür ( Viscum album ) ve bu türe bağlı 3 alt türü yetişir. Bazı yörelerde meyvelerindeki yapışkan madde çubukların üzerine sürülerek kuşları yakalamak için 'ökse' olarak  kullanılır. Adına Türkce 'ökse otu' denmesi de bu nedenledir.  

Ökse otu, güneşli ve yarı gölge yerleri sever. Meyvelerini yiyen kuşların, kondukları ağaçların üzerine dışkılarıyla tohumları bırakması sonucu ürer ve yayılır.  

Ökse otu tarafından sarılmış bir ağaç. 

Ökse otları ( Viscum album )

Ökse otu ve  meyvesi 
Kaynaklar: Türkiye'nin Bütün Ağaçları Ve Çalıları ( Prof. Ünal Akkemik ). Türkiye Bitkileri Sözlüğü ( Prof. Ertan Tuzlacı ). Vikipedi, İnternet Siteleri. 

22 Haziran 2024

KÜÇÜKTENE VE KARAGÖL YAYLALARI

Çimen eveleği / küçüktene ( Bistorta officinalis subsp. carneum )
Gedikkaya Yaylası, Giresun
Doğu Karadeniz yaylalarında bolca yetişen  küçüktene ( ya da gücükdene), madımakgiller (Polygonaceae)  ailesinden çok yıllık otsu bir bitkdir. Yaz aylarında Doğu Karadeniz yaylarına çıkarsanız başağa benzeyen pembe renkli çiçekleri ile adeta sizi büyüler. Özellikle  hayvanlardan korunan (bağlak - çitle çevrilmiş tarla) yerlerde  yoğun bir popülasyon oluşturarak uzaktan bile dikkat çeker. Küçüktene, madamak (polygonum cognatum) ile akrabadır, daha önce madımak türleri arasında  kabul edilmiştir. 50 cm. kadar büyür, taban yaprakları geniş ve kama şeklindedir.  Çiçek açmadan önce genç bitkilerin yaprakları toplanarak ıspanak gibi sebze olarak yenir. Giresun yöresinin  kurufasulye ile  pişirilen 'küçükdene çorbası' çok  meşhurdur. 
Çoçukluğumda yaylada annemle gücükdene toplamaya giderdik, kışın da yemek için fazlası  kurutulurdu. Yayla yollarında ve pazarlarda, özellikle köylü kadınların toplayarak satıkları bu sebzeyi yemediyseniz tavsiye ederim. 
Karagöl yaylalarından bir görüntü ( Giresun ) 
Bilimsel adı Bistorta officinalis ( Eski adı: Polgonum bistorta )  olan bu bitkinin, Türkçe literatürdeki adı  çimen eveleğidir.  İki alt türü ile temsil edilir, bunlardan  Karagöl yaylarında ( Giresun )  yetişen alt türüne ( Bistorta officinalis Subsp. carneum ) dağlahanası ya da küçüktene ( gücükdene diye daha çok telefuz edilir ),  Erzurum - Kars yöresinde daha çok yetişen ( Bistorta officinalis Ssp.bistorta )  türüne  ise çimen eveleği, pencer denir ( Giresun yöresinde  evelek, çimenlik yerlerde yetişen  bir mantar türüne denir ).  Bitki halk arasında çoban değneği, kurtpençesi, çıyan otu, yılan kökü gibi adlarla da bilinir.  
Küçükdene ( Bistorta officinalis )
Karagöl yaylaları ( Giresun ) 
Bistorta officinalis doğal olarak Avrasya da yetişmektedir. A.B.D ve bazı ülkelerde ise doğallaşmıştır. Nemli toprakları ve güneşli ve yarı gölge yerleri sever. Kurak zamanlarda  bitkinin toprak üstü kısmı  kuruyarak uykuya çekilir. Soğuğa dayanıklıdır.  Çiçekleri daha büyük ve gösterişli olan 'Süperba' kültivarı, bahçelerde yetiştirilen  populer bir süs bitkisidir. Yer örtücü olarak ve  havuz kenarlarında,  nemli yerlerde yetiştirilir.  Kesme çiçek olarak da kullanılır. 

Kücüktene, çok yıllık ve rizomlu ( yeraltı gövdesi ) bir bitkidir, rizomları iki büklü olup yılana benzetildiği  için; dünyada yılan otu olarak bilinir. Bazı Avrupa ülkelerinde ise; bitki  bir tür acı puding yapımında  kullanıldiğı için  adına  'puding otu' denir.   Rusya ve K. Asya ülkelerinde,  bitkinin rizomları yenmektedir.   

Bitkinin tür adının officinal olması, tıbbi bir bitki olduğunu işaret etmektedir. Nitekim bitkinin  kökleri yaraların tedavi edilmesinde kullanılmaktadır. Yetiştirilmesi kolaydır. Tohumla ve bölme ile üretilir.

Küçükdene çiçeği ( Bistorta officinalis )  

Bistorta officinalis 

Kaynaklar: Vikipedi Özgür Ansiklopedi ve internet siteleri.