28 Temmuz 2011

BENİM AĞACIM AKASYA (Temmuz)

Yalancı akasya ağacım ve olgunlaşan  meyveleri ( Temmuz - 2011 )
'2011 Ağaç Yılı' aktiviteleri doğrultusunda, bahçemdeki yalancı akasya ile ilgili temmuz ayı gözlemlerim de  şöyle. 

Haziran ayında oluşmaya başlayan akasya meyveleri bu ay olgunlaşarak kahverengine döndüler.  Akasya ağacı baklagillerden ( fabaceae )  olduğundan,  meyveleri de bakla gibi oluyor.  

Kuruyup olgunlaşan ve rüzgarda sallanan  bu  meyve kapsülleri, akasya ağacına daha farklı bir görünüm verdi.    Rüzgar esince ise,  birbirine çarparak değişik bir de ses çıkıyorlar. 

AKASYA AĞACININ KARINCALAR İÇİN ÖNEMİ!.

Akasya tohumları karıncalar için çok önemli bir besin kaynağıdır.Tropikal kuşakta yaşıyan bazı karıncalar, yuvalarını akasya ağacı dikenlerinin içine yaparak larvalarını bu tohumlarla beslemektedirler. Kendileri ise ağacın salgıladığı bir çeşit nektarı yemektedirler. Böylece, akasya ağaçları milyonlarca karıncaya yaşam alanını oluşturmaktadır.

Karıncalar için; hem ev, hemde besin kaynağı olan akasya ağaçları çok önemlidir. Bu nedenle akasya ağaçları, karıncalar tarafından korunmaktadırlar. Bu ağaca tırmanan diğer bitkiler (sarmaşık) ve hayvanlar işçi karıncaların saldırısına uğramakta ve yok edilmektedirler.
Tropikal kuşakta yer alan akasya ağaçları, varlıklarını  birazda bu karıncalara borçludur diyebiliriz.

( Not: Akasya ağacım hakkındaki, daha önceki aylardaki  gözlemlerimi okumak için burayı tıklayınız. )


21 Temmuz 2011

HATMİ ÇİÇEĞİ ( Gülhatmi)

Hatmi çiçekleri / Gülhatmi  ( Alcea rosea ) 
Hatmi, ebegümecigiller ( Malvaceae ) familyasının 'alcea' ve 'althaea' cinsni oluşturan bitki türlerine verilen genel bir addır.  Althaea, eski Yunanca iyileştirici  anlamına gelir. Şifalıdır,  yenebilir,  çayı olur.
Gülhatmi ( Alcea rosea ). Çiçek ve tohum kapsülü 

12 Temmuz 2011

MANOLYA AĞACIM ÇİÇEK AÇTI !

Manolya ağacımın ilk çiçeği. ( Magnolia grandiflora )
Daha önce hikayesini anlattığım manolya ağacım, bu yıl ilk  çiçeğini  açtı.
Bütün bitki dostlarına armağan odiyorum. Yukardaki linki tıklayarak hikayesini okuyabilirsiniz. 

Bu arada, manolya ağacı ile ilgili bilinmesi gereken bazı püf noktalarını  ve ufak bazı  bilgileri de sizlerle paylaşmak istiyorum.

1. Manolya ağacını, gece yapraklarına su serperek sulayınız.
2. Çiçeklerini koklarken nefesinizi vermeyiniz, aksi halde kararır.

- Bazı manolya türleri kışın yapraklarını  döker ve mor renkli çiçek açar ( Magnolia x soulangeana ).
- Manolya çiçeği, Missisippi eyaletinin ( ABD )  resmi çiçeğidir.
- Manolya adını Fransıs botanikci Pierre Magnol'dan almıştır.

Manolya ağacının meyve kozalağı 

Manolya ağacım 15 yaşında ( 20. 06. 2022 )

Not: Manolya ağacımla ilgili yeni  gelişmeler oldukca, burada sizlerle  paylaşacağım.
( Bu yayın son olarak 20. 06. 2022 tarihinde güncellenmiştir. )

10 Temmuz 2011

URMU DUTU ( Morus Nigra )

Bir adı da  ekşi kara dutu olan  urmu dutu
( Morus nigra ) 

Urmu dutu ilk defa, bundan  on yıl kadar önce, İzmir'in Karaburun ilçesinde bir arkadaşımı ziyarete  gittiğimde tanışmış ve yemiştim. Farklı bir aroması  vardı, tadı çok hoşuma gitmişti. Yerken elim  kıpkırmızı  boyanmıştı ( dalından zor  kopmuyor ), çok  lezzetli  bir tadı vadı. Daha sonra adının ekşi kara dut ya da  'urmu dutu' olduğunu öğrendim.

O zamanlar  İzmir'de kirada oturuyordum, emekli olduktan sonra Seferihisar'da  bir evim olunca, bahçeme ilk diktiğim meyve ağaçlarından  biri de tadını hiç  unutamadığım bu  dut oldu.
Urmu dutu diğer dut  türlerin aksine çok  yavaş büyüyor, ancak  uzun ömürlü oldğu için   zamanla çok büyük bir ağaç olabiliyor. Yurdumuzun çeşitli köy ve kasabalarında,  asırlık urmu dut ağaçlarına rastlanmaktadır.  Eskiden bu dutu, Anadolu'da yaşıyan Rum halkı yetiştirdiği için adına Rum dutu ya da urmu dut denmiş. Anavatanı İran'dır.  

Bilimsel adı Morus nigra olan urmu dutu, ülkemizde yetiştirilen diğer kara dut türleri ile karıştırmamak için adı  bilimsel kaynaklarda ekşi kara dut olarak geçmektedir.  Böğürtlene benzeyen meyvesi, diğer dut türlerinden  daha geç olgunlaşıyor ve hasadı da çok  daha uzun ( iki ay )  sürüyor. Meyveleri olgunlaşırken önce kırmızı bir renk alırken, tam olgunlaştığında siyahlaşmaktadır. Çabuk  bozulan meyveler,  ancak  dondurularak saklanabilmektedir. 

Doğal bir antibiyotik sayılan urmu dutu daha çok şurup, reçel, pekmez  yapımında kullanılmaktadır. Kurutulmuşu ise ekşi olduğu için,  sumak gibi baharat yerine kullanılmaktadır. 

Ekşi kara dut ( Morus nigra (  meyveleri 
Urmu dutu bahçesi olanlara tavsiye ederim, diğer dut türlerine göre farklı bir tadı olduğunu görecek ve  seveceksiniz.   Ayrıca  şifalı olduğu, özellikle ağız yaralarına iyi geldiği  belirtiliyor, Yerken boyanan elinizi yıkamak içinde sabun aramanıza gerek yok, elinizi yaprağı ile  ovalamanız yeter. 
Urmu dutu aşı ile üretilmektedir.

Linki tıklayarak dutla ilgili başka bir yazımı da  okuyabilirsiniz http://kadirbekci53.blogspot.com.tr/2010/05/simdi-dut-zaman.html

( Bu sayfa son olarak 24. 08. 2023  tarihinde güncellenmiştir. )


8 Temmuz 2011

AĞLAYAN AĞAÇ ( Amasra )

Halkın 'ağlayan ağaç'adını verdikleri servi ya da selvi ağacı (Amasra / Bartın )

İlk defa geldiğim Amasra'yı geziyordum, Tarihi Kemere Köprüsü'nü geçtikten sonra  Boztepe'ye giden yolda etrafı seyrederek ilerlemeye başlamıştım, bu sırada üzerinde 'Ağlayan Ağac'ı görmeden Amasra'yı gezdim demeyin' yazılı küçük bir tabale dikkatimi çekti. İçimden tam benim aradığım şey diyerek  Ağlayan Ağacı aramaya başladım. Yolda sorduğum kişiler  ağacın yerini  bilmedikleri için Boztepe'nin  en yüksek yerine kadar (  Aşıklar Tepesi  ) çıkıyorum.  Fotoğraf  çeken bir genç, 'Aşağıdaki çay bahçesinin yanında' deyince  Ağlayan Ağaç'ın yanından geçtiğimi anlıyorum ve  geri dönüyorum. 

Yöre halkının  'Ağlayan Ağaç' dedikleri  bu ağaç, aslında  servi ( ya da selvi ) ağacı,* Boztepe'nin eteğinde, denize çok yakın  bulunuyor, fotoğrafta da görüldüğü gibi  büyük bir ağaç değil. Tavşan Adası ile karşı karşıya bulunuyor, yanında çay bahçesi var. Metal bir  tabelaya bozuk bir Türkçe ile, halk arasında bu  ağaca  neden ağlayan ağaç dendiği yazılmış.

'SİSLİ VE RUTUBETLİ HAVALARDA ALMIŞ OLDUĞU NEMİ BİR ZAMAN SONRA BÜNYESİNDE FAZLA GELDİĞİ ZAMAN DALLARINDAN YAĞMUR DAMLASI GİBİ BIRAKIR:
BUNA DA YÖREMİZCE AĞLAYAN AĞAÇ İSMİ TAKILMIŞTIR:'

Bitkiler / ağaçlar  ağlarlar mı?
İnsanlar çok üzüntülü ve  sevinçli olduğu zamanlarda ağlar, gözlerinden gelen yaşla  rahatlar. Yani ağlamak duygusal bir olaydır. Bazı hayvanların da acı çekerken gözlerinden yaş geldiği söylenir. Bitkiler de değişik şekillerde su kaybederler  Ancak bunun insanlar ve hayvanlarda olduğu gibi duygusal bir yanı yoktur, tamamen doğaldır. 

Tavşan Adası / Amasra
 Bir gün  Amasra'ya yolunuz düşerse; Boztepe'nin eteklerindeki bu ilginç ağacı görebilirsiniz.  Bu sırada şansınız varsa, altında çayınızı yudumlarken  Tavşan Adası'ndaki  tavşanları da  görebilirsiniz. 

Bir başka ağaç hikayesinde buluşmak umudu ile, hoşçakalın sevgili doğa severler. 

                                           AĞLAYAN AĞAÇ'TAN KÖTÜ HABER ( 4. 05. 2022 )


Amasra'nın sembollerinden olan, Halk arasındaki adı Ağlayan Ağaç olan servi ağacı küresel ısınma ve doğal nedenle kurumaya başlamıştır.
Kurumaya başlıyan Ağlıyan Ağaç ( 4. 05. 2022 )

Ağlıya Ağaç ve Tavşan Adası ( Amasra / Bartın )  

Aşıklar Tepesi'nden Ağlıyan Ağaç ve Tavşa Adası 

Amasra / Bartın 

*Servi ( ya da selvi ) ağaci ( Cupressus sempervirens ): Servigiller ( Cupressaceae ) familyasından, kışın yapraklarını dökmeyen, kozalaklı,  pul yapraklı yüksek ağaç. 

( Not: Bu yayın son olarak  12. 05. 2022 tarihinde güncellenmiştir. )

4 Temmuz 2011

ORMAN GÜLLERİ ARASINDA BİR YAYLA GEZİSİ

Giresun, yaylaları ile ünlü ilerimizden biridir, 1500-2200 m. yükseklikteki bu yaylalar kıyıdan yaklaşık 50-60 km. içeridedir.  Doğukaradeniz dağlarının aşınarak, zamanla düzleşmesi sonucu oluşmuştur.
Eskiden yaya olarak hayvan sürüleri ile birlikte birkaç günde çıkılan bu yaylalara, artık araba ile bir kaç saat içinde ulaşabiliyorsunuz

40 yıl sonra tekrar yaylalara çıkacağımız için heyecanlanıyorum.  Bir an önce çocukluğumun  geçtiği buraları görmek için can atıyorum.

Fındık bahçelerinin arasından başlayan yolculuğumuz, bir süre sonra yerini gür ve sık  bir orman kuşağına bırakıyor. Biraz daha yükseklere çıkınca halk arasında  doruk ağacı denilen  ladin ormanları başlıyor. Yol kenarlarında, ormanların altında çiçekli, çiçeksiz  ot ve çalılar çoğalıyor.  Yol kenarlarında mor ve sarı çiçekli   orman gülleri ( rhododendron ) çiçek açmış, harika görünüyorlar. Kısa  bir süre sonrada, kendimizi yemyeşil çimenlerle kaplı uçsuz bucaksız Giresun yaylalarında ( Bektaş, Kulakkaya ) buluyoruz.

Her zaman tepemizde görmeye alıştığınız bulutlar, bu defa ayaklarınızın altında uzanıyorlar.  Her yerde sarı orman gülleri çiçek açmış. Gezerken az da olsa manda ve  koyun sürülerine rastlıyoruz.  Anılarım filim şeridi gibi  gözümün önünden geçiyor. Annem, babam ......vs.  Mutluluğunu ve hüznünü birlikte yaşıyorum. ( 25.06. 2011 )

İşte bu gezimizden renkli görüntüler.


Mor  ve sarı çiçekli orman gülleri  ( rhododendron  ).
( Yayla yolları )
Komar adı ile de bilinen mor çiçekli orman gülü ( Rhododendron ponticum )
Doğu karadeniz yöresine özgü bir türdür. Manolyaya benzeyen yapraklarını dökmez ve çiçeksiz olarak da güzeldir. Popüler bir süs bitkisidir. 
Mor çiçekli orman gülü. Kokusuz ve hafif  zehirlidir. 
Çocukluğumda 'guguk çiçeği' derdik ve yerdik.
Sarı çiçekli orman gülü ( Rhododendron luteum ). Doğukaradeniz yaylalarında geniş yer kaplar, soğuğa dayanıklıdır. Mor renkli orman güllerinin aksine, kışın yapraklarını döker, zehirli  ve  keskin kokuludur.  Kulakkaya yaylası, Dereli, Giresun

Bektaş yaylası civarında  sarı orman gülleri ile kaplı Yumurtalık tepesi.  Yayılıcı ve soğuğa karşı son derece dayanıklı bir bitkidir.  Bazı yörelerde  'sifin' veya zifin denir.

Bektaş yaylasını oluşturan obalardan biri.
Bektaş yaylasında otlayan koyunlar.
Eskiden hayvancılığın çok önemli olduğu bu yaylalarda çeşmeler  buna göre dizayn edilmiştir.
  Alttaki çanak hayvanların su içmesi için özellikle yapılır. 
Giresun'un doğal güzellikleri ile ünlü Kulakkaya yaylası.
Dereli, Giresun 

 Giresun yaylaları ve Karagöl Dağları
Karadeniz yaylalarında halkın 'duman' dediği sis hiç eksik olmaz.
Siste kaybolursanız hayvanların obaya dönüşünü beklerseniz iyi edersiniz
Üzerinden hiç kar eksik olmayan  Karagöl dağları.Yaklaşık 3000m. civarındaki bu dağların üzerinde yer yer buzulların oluşturduğu  buzul-krater gölleri bulunmaktadır. 
Doğukaradeniz yaylaları genel olarak aynı yöreden ( köy, ilçe )
  insanların bir arada oturduğu obalardan oluşmuştur. 
Adını Hacı Bektaş Veli'den almış olan Bektaş ( Dereli, Giresun ) 
Önemli turizm merkezidir.
Doğukaradeniz yaylaları ve  bulutlar.
Karadeniz insanının ormanlarla ilgili düşüncelerini yansıtan ilginç bir tabela.
 Doğukaradeniz bölgesinde ormanlar belli bir yükseklikten sonra yerini yaylalara bırakır. Buralarda ormanların yerini sarı çiçekli orman gülleri ve çayırlar alır. Bu yaylalar  hayvancılık açısından çok önemlidir.
Doğu ladini ( Picea orientalis ) 
Doğukaradeniz ormanları yüksek yerlerde, halkın doruk ağacı dediği  ladini ağaçlarından oluşmaktadır.
Oldukça düzgün olan bu ağaçların kerestesi makbuldur.
Yaylalarında etrafı çevrilmişmiş bahçelere  'Bağlak' denir.
Buralarda ot, karalahana ve patates yetiştirilir. 
Dağların aşınmasına yol açan en önemli etken, yaylalar da  gece ve gündüz  sıcaklık farkının çok olmasıdır.
Bir madımak türü olan 'Polygonum bistorta / kurt pençesi'  
Giresun  yöresinde, yaylalarda doğal olarak yetişen bu bitkiye  'Küçüktene  ya da Güçükdene'  denir ve ıspanak gibi  yenilir.
Bir oba ve etrafı dikenli telle çevrilmiş bağlaklar.
Akçöpleme, Kunduzavu  ( Veratrum album ) 

Yayla evi, Bektaş

14 Haziran 2011

ALAGABAKLAR YUVADAN UÇTU !

Alagabak yavruları 
Bir çeşit karga olan alagabaklar özellikle renklerinin güzelliğiyle dikkat çekerler..Alagabaklar, çiftleşme dönemi dışında  genel olarak yalnız başlarına yaşarlar:Meşe ve kestane ormanlarının oluşmasında alagabakların ve sincapların saklayıp da yerini bulamadıkları tohumların önemi büyüktür.

Bir süre önce bahçemdeki bir zeytin ağacına  alagabaklar yuva yapmış ve yumurtalarından iki yavru çıkmıştı.Bir süredir  birlikte yaşıyan bu iki alagabak yavrusunun  sonunda  yuvadan uçma  zamanları gelmişti..Dün yuvalarını terk eden bu iki alagabak yavrusu önce bir kayısı dalına kondular, bir süre beklediler, sonrada uçarak bahçemden uzaklaştılar.(Resimlerini çekmeme tepki vermediler.).Şansınız bol ömrünüz uzun  olsun alagabaklar. Vahşi doğaya hoş geldiniz..( Halk arasında kargaların 200 yıl yaşadığına inanılırsa da bu doğru değildir.)

Alagabak


9 Haziran 2011

ÇAM FISTIĞININ HİKAYESİ

Hemen hemen herkes  çam fıstığını bilir ve bir şekilde yemişdir. Ancak onun  hangi aşamalardan geçerek bize ulaştığını ise, çok az insan bilir.  

Toplanmaya hazır, olgunlaşmış  fıstık çamı kozalakları

Beş yaşındaki fıstık çamı ağacım ( Fıstık vermesine daha 10 -  15 yıl var.)

Hikayemiz, arkadaşımın bahçesindeki fıstık çamı ağacının ( pinus pinea ) yola gelen dallarını  kesmesiyle başlıyor.  Kesilen dallardan  düşen bir kozalağı alıyor ve  kuruması için taş bir  duvarın üzerine koyuyoruz.  Kozalaklar çok sert olduğundan, içindeki  fıstık tanelerini çıkarmak için bir süre güneşte kuruması  gerekiyor. 

 

Bu arada hikayemize kısa bir ara verip, size fıstık çamı kozalağı hakkında bilgi vermek istiyorum.

 

'Çam fıstığı ağacının kozalakları, üç yıllık bir süreçten sonra olgunlaşarak fıstık verirler. Çam fıstığı ağacı açık tohumlu bir bitki olduğu için, kozalaklar ayni zamanda basit birer çiçek olup, bitkinin üreme organlarıdır. Erkek kozalakların yaydığı polenler, rüzgar vasıtasıyla dişi kozalakları dölleyerek, tohumun ( fıstık )  oluşmasını sağlar.'


Tekrar hikayemize dönersek; Bir hafta sonra gerçekten de kozalak açılmış ve içindeki fıstıkların bir kısmı da yere düşmüşlerdi, geriye kalanları da  çıkarmak zor olmuyor. Böylece 'küner' de  denilen 67 tane sert ve sivri kabuklu çam fıstığımız oluyor.  Ancak, işin esas zor tarafı ise bundan sonra başlıyor. Yenen kısmı çıkarmak  için,  sert kabuğun da kırılıp ayıklanması  gerekiyor. 

Kabuklu çam fıstığı (küner)

Önce eşim bir süre uğraştıktan sonra 'ben bunları kırımıyorum' diyerek çekici atıyor.  Bu defa çekici ben alıyorum, gerçekten de  kırmak çok zor, çekici bir kaç kez de elime vuruyorum. Fıstığı dik bir şekilde tutarak sivri ucuna vurunca parçalanmadan kolayca kırıldığını öğrendiğimde ise zaten fıstıkların çoğunu  kırmıştım.  Bu arada  elimde fıstığın sert kabuğu tarafından, siyah mürekkep dökülmüş gibi boyanıyor. 

Eşim çam fıstığını kırmakta zorlanıyor.

Sıra bu defa iç fıstıkların üzerindeki zar şeklindeki kabuğa geliyor.  Neyse, Allahtan bu iş  fazla zor olmuyor. 
Sonunda kendi emeğimizle elde ettiğimiz  bir avuç çam fıstığımız oluyor. 

Çam fıstığı

3 Haziran 2011

KAPARİ ( Capparis )

Kapari / Gebre otu / kebere  bitkisinin genel görünümü
( Capparis spinosa )
Kapari veya kebere ( Capparis ), çok yıllık, yayılıcı, sürünücü ve çalımsı  bir bitki cinsidir.   Anavatanının Akdeniz havzası ve Anadolu  olduğu tahmin edilmektedir.  Afrika, Asya, Avustralya'da da doğal olarak yetiştiştiği için, Akdeniz havzasına oralardan da gelmiş olabileceği belirtiliyor.  Cins adı en  çok yetiştiği  Kıbrıs (  Kypros ) ile ilişkili olabileceği sanılmaktadır.  Sıcak ve kurak iklim görülen yerlerde yetişmektedir.  
Dünya üzerinde 181 kadar kapari türü bulunduğu belirtiliyor, yurdumuzda beş türü yetişmektedir. Kebere, kapari, karga kavunu, kedi tırnağı, berikemberi, gebere otu, yılan kabağı, şeytan karpuzu, it kavunu....gibi çok fazla adla bilinmesi, yurdumuzda oldukca yayın olmasından kaynaklanmaktadır.  Nitekim, Karadeniz bölgemiz dışında ( Artvin yöresi hariç / 'Capparis sicula'  ) bütün bölgelerimizde yetişmektedir ( Vikipedi ). Türkce literatürde daha çok kapari, kebere ve gebre otu adı ile tanınmaktadır. Ülkemizde en  çok   'Capparis spinosa'  yetişmektedir ( İzmir, Balıkesir, İstanbul, Aydın. Muğla, Mersin, Antalya, Adana, Denizli'de yayılış yapar ).  Capparis orientalis dikensizdir, diğer türlerden kolayca ayırt edilir.  Hepsi de ayni şekilde  değerlendirilir. 
Kapari veya kebere meyveleri  ( Capparis spinosa )
Turşu ve ilaç yapımında kullanılır.  
Capparis spinosa, keberegiller ( Capparaceae )  familyasındandır, çoğu zaman kışın toprak üstü kısmı kurur, çok dallı ve dikenlidir.  Bu nedenle dikenli kapari de denir.   Hiç bir bitkinin yetişemediği  yerlerde dahi, çok derine inen kökleri sayesinde ( 20 m. ) yetişebilmektedir.
Benim kapari ile  tanışmam 2010 yılında Seferihisar'da    oldu, Karadenizli olduğum için daha önce görmemiştim. Bahçemin taş duvarlarının arasında bitmişti. Araştırınca adının kapari olduğunu  öğrendim. Bu bitkinin yayılmasında, kaparı tohumları ile beslenen karınca ve diğer bazı canlıların  rolü oldukca büyüktür   
Kapari karpuzu tam olgunlaştığında çatlayarak tohumlarını etrafa yayar.  
Gebre otunun kışın kuruyan gövdesi, bahar gelince odunsu kökünden filizlenerek hızla büyümektedir.  Yaz aylarında oldukca büyük, gösterişli,  kokulu ve  beyaz / pembemsi   renkli  çiçekler açmaktadır. Bu nedenle bazı kapari  türleri süs bitkisi olarak da yetiştirilmektedir.  Çok derinlere inen bir kök sistemine sahiptir, bu nedenle tarım yapılamayan çorak arazilere  dikilmesi  tavsiye edilmektedir. Erozyon kontrol çalışmalarında, çorak arazilerin değerlendirilmesinde kullanılmaktadır. Yağmurlu ve rutubet yerler dışında her türlü toprakta yetişebilmektedir, kuraklığa son derece dayanıklıdır, güneşli yerleri sever.   

Kapari, başta gıda olmak üzere ilaç, boya, ve kozmetik sanayinde kullanılmaktadır. Bu nedenle bazı ülkelerde tarımı yapılmaktadır ve  koruma altına alınmıştır.
Gebre otu'nun çiçek tomurcukları, meyvesi ve taze filizlerinden yararlanılmaktadır.   'Kapari' adı verilen çiçek tomurcuklarından sos, turşu, salata, garnitür gibi yüzlerce çeşit yiyecek elde edilmektedir.  Küçük karpuz şeklindeki meyvelerinden  ( kapari karpuzu ), taze iken turşu  yapılmaktadır. Körpe yaprakları salatalara katılır. 
Dikkat; Pişmemiş taze kapari yenmez, zehirlidir. Çiçek tomurcukları pişirildikten sonra  salamura, turşu yapılır, yenir veya kullanılır.
Yurdumuzun büyük bir kısmında kendiliğinde  yetişen kapari türleri   tarımı yapıldığında, özellikle orman ve dağ köylerimiz için  önemli bir geçim kaynağı olabileceği belirtilmektedir.  Nitekim işlenmiş kapari  ürünlerinin dünyada önemli bir pazarı olduğu belirtiliyor. 
Kaparı   tohumla üretilir. 
Gıdanın ürünlerinin gittikce önem kazandığı dünyamızda, doğanın bize sunduğu bu değerli bitkiyi kendi izlenimlerimle beraber sizlere  tanıtmak istedim.   Sürçü lisan ettiysek  affola.
Kapari bitkisinin henüz açmamış çiçek tomurcuklarından
salamura yapılarak salata, pizza ve bazı yemeklerde kullanılır.  

Capparis spinosa dikenli bir bitkidir.
Bu nedenle dikenli kapari olarak da bilinir. 

Gebre otu veya   'kapari' bitkisinin  çiçek tomurcukları
Kapari / Gebre  otu meyvesi ( Kapari karpuzu )
( Capparis spinosa ) 
Gebre  otu meyvelerinden  taze iken turşu yapılmaktadır. 
Gebre otu / kapari  ve çiçeği
Kısa ömürlü olup güzel kokuludur. 
Gebre otu / Kapari, bazı ülkelerde
süs bitkisi olarak da  yetiştirilmektedir. 
Kaparı veya gebre  otu çiçeği ( Capparis spinosa )
 ( 4 tane beyaz  taç yaprağı vardır, erkek organlar / stamenler mor renklidir  ) 

Kapari bitkisinin yaprakları 
Kaynaklar: Ağaçlar ve Çalılar 1 ( Prof. Dr. Ersin Yücel ). Türkiye'nin Bütün Ağaçları  Ve Çalıları ( Prof. Dr. Ünal Akkemik ). Türkiye'nin Ağaçları ve Çalıları ( Necati Güvenç Mamaıkoğlu ). Vikipedia ve İnternet siteleri.