Yeşil Kurbağalar Hikaye |
Dereden çıkmış, vadinin kıyısındaki patika yolda yürümeye başlamıştık. Yeşil bir kurbağa yolda hareketsiz duruyordu, Dedem, ölmüş dedi. Derelere gerekli inceleme ve araştırma yapılmadan HES yapılıyor, burada yaşıyan canlılar düşünülmüyor. Onların da bizim kadar yaşamaya hakkı var. Herkes doğada birbirine muhtaçtır ve gereklidir. Doğayı korumamız gerekir dedi.
HES'in ne olduğunu ilk kez burada Dedem'den duymuştum. Sudan yararlanılarak elektrik üreten tesislere kısaca HES deniyormuş. Sular boşuna akmasın diye, gerekli çevre incelemesi yaplmadan kurulan bazı HES'lerin artık hiç de anlatılan gibi masum olmadığı ortaya çıkmış. Bu tesisler yapılırken ve işletilirken çevreye verdiği zararlar ise görmemezlikten gelindiği için; Hasankeyf gibi binlerce yıllık tarihi kentlerimiz, bazı bitki türleri ve hayvanlar yanlış yerlere kurulan HES'ler yüzünden yok olmaktadır. Su kaynaklarının gittikce azaldığı günümüzde, hidroelektrik enerjisi yerine güneşten, rüzgardan elektrik elde ederek, doğaya hayat veren, yeraltı sularını, çevresini koruyan derelerimizi özgür bırakmamız gerektirmektedir.
Biraz sonra Hidro elektrik santralinin kurulduğu yere gelmiştik. Derenin yatağı değiştirilerek, sular yüksek bir yerden aşağı kalın boruların içinden düşerek santral binasına giriyordu. Bu nedenle derenin suyu kesilen bölümü kurumuş, burada yaşıyan canlılar ölmeye başlamıştı.
Yeşil Kurbağalar Hikaye |
Kapıda 'girmek yasaktır' yazdığı için santralin içerisini görememiştik. Burada, yüksekten düşen suların sahip olduğu potansiyel enerji türibinler ve jeneretörler aracılıyla elektrik enerjisine dönüşüyormuş.
Dedem, derenin suyunun tamamen kesilmesine çok kızmıştı. Yazın bu santrallerin kapatılması gerekir, bindiğimiz dalı kestiğimizi anlayınca çok geç kalınmış olacağız diye hayıflandı.
Eve gelmiştik, gördüklerim, dedemin söyledikleri, yeşil kurbağanın ölüsü gözümün önünden bir türlü gitmiyordu. Dedem'in, onları öldürmeye hakkımız yok, bizim kadar onların da yaşama hakkı var, doğada herkes birbirine muhtaç ......v.b. sözleri beni çok etkilemişti.
Babaannem, size ne oldu koyduğum poğaçayı da yememişiniz dedi. Derenin suyunun hepsini HES'e bağlamışlar, dere kurumuş, hayvanlar ölmeye başlamış dedi, Dedem. Babaannem, çok direndik ama bizi dinlemediler, rant için dağlarımız, ormanlarımız, derelerimiz yok ediliyor, gelecek nesiller bizi affetmeyecek!
Okula gideceğim için erken yatmıştım ama bir türlü uyuyamıyordum. Dere kuruduğu için susuzluktan ölen yeşil kurbağa gözümün önünden bir türlü gitmiyordu. Sonunda uyumuştum, yüzlerce yeşil kurbağa üzerime doğru geliyordu. Babaannem beni uyandırdığında kan ter içindeydim, korkumdan altıma işemiştim. 'Ne gördün rüyanda, niye bu kadar korktun', dedi. Babaanneme sarılmıştım, yeşil kurbağalar, onların suyunu ben kesmedim dedim. Bu arada Dedem de uyanmış gelmişti. Bugün olanlardan çok etkilenmiş olacak dedi. Babaannem üzerimi değiştirdikten sonra beni kendi yataklarına götürdüler.
Şimdi nerde bir bir kurbağa görsem, çoçukluğumda yaşadığım bu anımı hatırlarım.
Dedemden Masallar, Bahçeköy / Seferihisar.
A Kadir Bekçi
Dedemden Masallar, Bahçeköy / Seferihisar.
A Kadir Bekçi