16 Kasım 2013

ÖZDERE KARACADAĞ ATATÜRK'Ü ANMA YÜRÜYÜŞÜ

Teos Doğa Sporları Grubu'nun düzenlediği  bu haftaki ( 10. 11. 2013 ) doğa yürüyüşü Atatürk'ün ölümünün 75. yıl dönümü nedeniyle   'Özdere Karacadağ Atatürk'ü Anma Etkinliği', adı altında yapıldı. Yürüyüş 13 arkadaşımızın katılımı ile yapıyoruz. 

Doğa yürüyüşü yapacağımız  parkurun bulunduğu Özdere'ye, Seferihisar'dan kalkan  8.30 otobüsü ile hareket ediyoruz. Bazı arkadaşlarımız ise yolda,  Doğanbey  ve Özdere'de katılıyor.

Ömür Beldesin'de  ( Doğanbey ) saat  09. 05 gösterdiği için; yolcularla beraber otobüsten  inerek  ulu önder ATATÜRK için bir dakikalık  saygı duruşunda bulunuyoruz. Daha sonra yolumuz üzerinde bulunan Ürkmez ve Gümüldür beldelerinden  geçerek  Özdere'ye ulaşıyoruz. 

Özdere, İzmir'e 83 km, Seferihisar'a ise 38 km. mesafede bulunuyor, denizle ormanın kucaklaştığı Ege Denizi kıyısında  kurulmuş. Daha çok yazlıkların bulunduğu  şirin bir belde. Tarihi Hititler dönemine kadar uzanmaktadır. İdari bakımdan Menderes ( Cumaovası  ) ilçesine bağlı, mahalle. İlçe merkezine  45 km. mesafede bulunuyor. 
Eski adı Kesre, Özdere'nin en önemli  geçim kaynakları başta turizm olmak üzere mandalina ( satsuma ) ve  tarımı oluşturmaktadır.

Özdere'de yarım saat kadar çay içip dinlendikten sonra, mandalina bahçeleri  arasındaki dar yollardan geçerek, bizi Karacadağ'a götürecek orman içindeki toprak  yola ulaşıyoruz. 
Karacadağ, 500-600 m. yüksekliğinde bir tepe, kıyıdan birden bire yükseliyor. Tepenin   Özdere'ye bakan yamaçları oldukça dik ve ormanlık.  Doğa yürüyüşleri için  zor bir parkur, bu nedenle bazı arkadaşlarımız yürüyüşe gelmemiş.

Kıyıdan yükseldikçe Özdere ve Ege Denizi adeta ayaklarının altında kalıyor.  Özdere ve Ege  Denizi kıyıları yükseldikcedaha güzel görünüyor. 

Yol boyunca koçayemişler, siklamanlar, papatyalar, çiğdemler.... çiçek açmış. Yaprakları sararan ağaçlar da olmasa bahar geldi  sanılacak. 
Orman içindeki ayı fındığı, mersin, sakız  gibi çalılar yürüyüşümüzü daha da zorlaştırıyor. Çok sarp yerlerden geçiyoruz, kayıp düşmemek için  çok yavaş ve dikkatli  yürüyoruz. 

Üç saatten fazla süren bir  yürüyüşten sonra, kayalık bir yer olan Karacadağ'ın zirvesine ulaşıyoruz. Manzara yorgunluğumuzu unutturuyor. Harika!
Bir süre dinlenip manzaranın tadını çıkarıyoruz. Daha sonra da çam ağaçlarının  altında hep beraber getirdiğimiz  azıklarımızı  yiyoruz.

Geriye dönüşümüz çok daha kolay oluyor, üç saatte zor çıktığımız Karacadağ'dan  bir saat gibi kısa bir sürede  iniyoruz.
Özdere'de yorgunluk çaylarımızı içtikten sonra, yeni bir doğa yürüyüşünde buluşmak umuduyla vedalaşıp ayrılıyoruz.

 Doğa yürüyüşleri hiç şüphesiz çok yararlı bir spor. Bir taraftan sağlığınızı  korurken, diğer yandan doğayı daha iyi tanıma fırsatı buluyorsunuz. Toplu halde yapılması ise işin bir başka güzel yanı. Yeni insanlarla tanışma ve dostluk kurma fırsatı yakalıyorsunuz.  Kısaca, sağlığı yerinde olan herkesin bu tür etkinliklere katılmasında büyük yarar var.

Yeni doğa yürüyüşlerinde görüşmek üzere bizi izlemeye devam ediniz, sevgili doğa severler.
İşte bu yürüyüşümüzden renkli kareler. 

İzmir'in önemli   turistik  merkezlerinden Özdere.
Mavi ile yeşilin buluştuğu Ege kıyıları.
Özdere'den Karacadağ.
Mandalina bahçelerinin arasından geçerek Özdere'den  uzaklaşıyoruz.
Doğa yürüyüşüne katılan arkadaşlarımız.

Yolda rastladığımız  köpek yavruları ile  oynuyoruz.

 Bir süre orman içinde ki toprak yoldan yürüyoruz.
Yol boyunca en çok  kocayemiş ağaçları dikkatimizi çekiyor. Bazıları  çiçek açmış,
bazılarının ise meyveleri olgunlaşmış, yeniyor ( Arbutus unedo )
Koca yemiş çiçeği
Koca yemiş ağacı ve henüz olgunlaşmamış meyveleri 
Koca yemiş ağacı ve olgunlaş  meyveleri
Koca yemiş, ya da Dağ çileği  çiçeği
Koyungözü ( Bellis perennis )
Yol çok dik olduğu için sık sık  mola veriyoruz.
Yaprakları sararmış bir ağaç.  

Sarmaşık / Akasma  ( Clematis cirrhosa )
Saparma ( smilax aspera ) çiçek açmış.
Siklaman ya da Kandil kökü ( Cyclamen hederifolium )
Kısa bir mola. 

Yapışkan andız otu /  ( İnula viscosa )
Yoruma gerek var mı?
Mersin, Murt ( Myrtus communis )
Sakız çalısı ( Pistacia lentiscus )
Orman içinde yürüyoruz. 

Yaşlı bir karaçam ağacı

Karaçam ağacı ( Pinus nigra )

Karaçam ormanı 

Orman içinde yürürken zor anlar yaşıyoruz.
Mantarlar
Bir çeşit ağaç mantar.

Bir karaçam ağacı.

Tespih ağacı veya ayı fındığı ( Styrax officinalis )
Kısa bir mola.

Çınar ağacı 

Çiğdem çiçeği ( Crocus sp. )
Ayı fındığı ( Styrax officinalis )
Orman içinden bir gürünüş. 

Karacadağ'dan Özdere
Arkada Ege Denizi ve Özdere görünüyor. 
Karacadağ / Özdere Hatırası 
Azıklarımızı çam ağaçlarının altından  Ege Denizi
kıyılarını  seyrederek yiyoruz. 
Karadağ'dan Özdere ve Ege Denizi'nin görünüşü. 

Dönüşümüz  daha kolay ve kısa sürüyor.

6 Kasım 2013

SAKARYA - ACARLAR LONGOZU

Acarlar Longozu 
( Karasu / Sakarya )
Kurban Bayramında  ( 15.10.2013 ), Batıkaradeniz bölgemize yaptığımız gezi sırasında  Sakarya ilimizde bulunan ve dünyanın en longoz ormanlarından biri kabul edilen  Acarlar Longozu'nu da geziyoruz.  Daha önce Sakarya ilinde çalışmış olmama rağmen, maalesef  burayı görmemiştim. O yıllarda  burası çok  fazla bilinmiyordu. 
Adı yeni yeni  duyulmaya başlayan Acarlar Longozu, doğanın insanlara sunduğu güzel  bir armağandır. Özellikle, bitki türleri  ve kuşlar hakkında inceleme ve araştırma  yapacak olanların, burayı  mutlaka gezip görmesi gerekir.

Önce isterseniz, coğrafi bir terim olan longozun ne olduğunu açıklamaya çalışayım. Longoz; Akarsuların denize döküldüğü ağız kısımlarının kumullar tarafından kapanması sonucu oluşmuş bir çeşit kıyı set gölüdür. Longozların diğer kıyı set  göllerden farkı  ise; içinde orman  olmasıdır. Türkce  Subasar orman  denir.   Bu nedenle longozlarda,  çevrelerinden daha farklı bir ekosistemin oluşmuştur. Dünya üzerinde çok fazla longoz yoktur.  Bu durum Türkiye'deki longozları daha önemli hale getirmiştir. Sulak alanlar yurdumuzda ve dünyada gittikce azalmaktadır, buraları mutlaka korumamız gerekir.  

Türkiye'de  üç  longoz bulunmaktadır. Bunlar; İğneada longozu ( Kırklareli ), Sarıkaya longozu ( Sinop ) ve  Acarlar longozu'dur. Acarlar longozu, Türkiye'nin en büyük ( Tek parça olarak ), dünyanın ise sayılı longozlarından bir kabul edilmektedir.

Acarlar longozu, Sakarya ilimizin Karasu ve Kaynarca ilçeleri sınırları içerisinde yer almaktadır. 23 Km karelik bir alanı kaplamaktadır. 1998 yılında I.derece doğal sit alanı ilan edilmiştir. Sakaryanın denize döküldüğü ağzına altı, denize ise iki km. mesafededir. Gölün derinliği ve yüzölçümü yaz ve kış aylarında değişmekteymiş.  Ayrıca,  yazın suyun çekildiği yerlerde, civar köylülerin  tarım yapmasına müsaade ediliyormuş.

Açarlar longozu'nda, bazıları endemik olmak üzere 2300 çeşit bitki yetişmektedir ( Bunlardan 12 tanesi endemiktir. Su menekşesi.  Türkiye'de sadece burada yetişmektedir. 
Buradaki subasar ormanları; başta dişbudak olmak üzere, kızılağaç, kayın, söğüt ve karaağaçtan oluşmaktadır. Gölde yetişen su bitkileri arasında ise;  nilüfer, su menekşesi, göl soğanı gibi bitkiler bulunmaktadır.
Longoz göçmen kuşlar içinde önemli bir konaklama ve üreme yeri olup,  243 kuş türü tespit edilmiştir. Bu nedenle buraya  'Acarlar Longozu Kuş Cenneti' de denmektedir.
Açarlar longozu tatlı su balıklarına ve bir çok yaban hayvanına da ev sahipliği yapmaktadır.

Adapazarı'na 60 km. mesafede olan Acarlar longozunun turizme açık olan kısmı, Karasu -Karamüezzinler Köyü yolu üzerinde bulunmaktadır. Burada, kanal üzerinde 800 m. uzunluğunda ağaçtan bir  yürüyüş yolu bulunmaktadır.  Ayrıca isteyen tekne ve su bisikleti ile de longozu gezebilmektedir.  Karamüezzinler köyü içinde  birde kuş gözetleme kulesi bulunmaktadır.

Açarlar longozunun en güzel olduğu zaman, çeşitli renklerdeki nilüferlerin ve diğer su bitkilerinin çiçek açtığı mayıs ve haziran ayları olurmuş. Özellikle nilüfer çiçekleri görmeyi hayal ettiğimiz için mevsimin azizliğine uğruyoruz, 'keşke daha önce gelmiş olsaydık' diyoruz. Yine de, böyle bir doğa harikası yeri gezip görmenin mutluluğu içinde buradan ayrılıyoruz.

Bütün doğa severlerin gezip görmesi gereken Acarlar Longozundan   görüntüler.

Acarlar Longozu 
Karasu / Sakarya 
Longozda tekne turu yaparak nilüferleri daha yakından görmek  mümkün.
Longozun keyfini çıkaran ördekler.  

Acarlar Longozu 

Acarlar Longozu 

Acarlar Longozu 
Eşimle beraber burada bir  hatıra fotoğrafı çektiriyoruz.
Tekrar gelmek umudu ile.  

Acarlar longozu ve nilüferler çiçekleri 
Acarlar Longozu ve nilüfer çiçekleri  

Acarlar Longozu, Karasu / Sakarya 

Acarlar Longozu 
Acarlar Longozu 
Acarlar Longozu 

Acarlar Longozu 

Acarlar longozunda yetişen bazı bitki ve kuş türlerini  gösteren pano.  






28 Ekim 2013

DÜNYANIN GÖZBEBEĞİ & AMASRA

Tarih 17.10. 1460, Fatih orduları ile Dünyanın Çeşm-Cihan  ( Dünyanın Gözbebeği ) dediği  Amasra sırtlarına (Bakacak ) gelir. Mavi ile yeşilin kuçaklaştığı muhteşem manzara karşısında çok etkilenir ve yanında bulunan danışmanına; 'Lala, Çeşm-i Cihan bu mudur, ola?', ünlü sorusunu yöneltir. Fatih, bu güzel şehrin zarar görmemesi için savaşmadan  teslim olmasını ister. Cenovalılar, karadan ve denizden kuşatılan Amasra'yı savaşmadan  teslim ederler.

Gelelim bunları niçin anlattığıma; Amasra ve  çevresinde düşük kaliteli ama çok zengin kömür yatakları bulunmaktadır. Bu nedenle,  burada elektrik elde etmek için  bir termik santral yapılmak istenmektedir. Bu konudaki çalışmaların hangi aşamada olduğunu bilmiyorum, ancak bir doğa sever olarak bundan son derece  endişe ediyorum. Çünkü, burada kurulacak bir termik santralin yaratacağı olumsuzlukları düşünmek bile beni çok rahatsız ediyor. Kimse bu konuda çevreye zarar vermeyecek, enerjiye ihtiyacımız var gibi sözlerle insanları aldatmasın!
Bir de çok iyi bir şey yapılıyormuş gibi kurulacak santralin adını 'Çeşm-i Cihan'  koyacaklarmış, pes doğrusu! Yılda beşyüzbin turistin gezdiği burayı artık merak edip de gelen olursa, 'Çeşm-i Cihan' diye zehir saçacak olan  bu termik santral gösterirler herhalde!

Böyle bir yazı ile canınızı sıktığımın farkındayım, umarım böyle bir şey olmazda Amasra'nın bu doğal güzellikleri yine hep böyle kalır. Aksi takdirde çocuklarımız, gelecek nesiller bizi hiç affetmeyecektir!
.
Kurban Bayramı'nda katıldığımız Batıkaradeniz turu  içinde , Amasra'yı bir daha gezme fırsatı buldum ( 16.10.2013 ).  Aslında Amasra bana yabancı bir yer değil, kızımın Bartın'da oturması nediniyle daha önce de buraya bir kaç kez gelmiştim. Amasra, gerçektende doğası, tarihi eserleri ile gezilip görülmesi gereken çok güzel  bir yer. Görmeyenlere tavsiye ederim.

'Dünyanın Gözbebeği' denilen Amasra'yı,  bir de benim objektifimden ve gözlemlerimle tanımak  istermisiniz?  Belki bir gün yolunuz düşer, bilginiz olsun.

Fatih'in , 'Lala,çeşm-i cihan bu mudur ,ola? ' dediği  Bakacak'tan, bugünkü  Amasra'nın görünüşü
Kuşkayası Yol Anıtı
Kuşkayası Yol Anıtı M.S. 41-54 tarihleri arasında, Roma İmparatorluğu zamanında buranın dinlenme yeri olduğunu göstermek amacı ile yaptırılmıştır. Anadoluda başka örneği yoktur.Tek bir kaya üzerine oyularak yapılan anıt bir asker ve kartal motofinden oluşmaktadır, her ikisininde başları kırılmıştır. Anıtla ilgili iki kitabeden biri okunmuştur..

Kuşkayası üzerinde yer alan kitabe
Roma kaya yolu
Kuşkayasının önünden geçen Roma kaya yolunun son izleri. Bir zamanlar nal seslerinin
 eksik olmadığı bu yollar şimdi sesiz ve yosun tutmuş.   


Amasra Müzesi ( Eski Bahriye Mektebi )
Amasra'da ilk defa  1955 yılında Belediye içinde küçük çaplı bir müze açılmıştır. Daha sonra 1884 yılında  Bahrye mektebi olarak yapılan bugünkü  tarihi bina restore edilerek  müze  bu binaya taşınmıştır ( 1976 ). Müzede arkolojik ve etnografik eserler sergilenmektedir. ( Ne acıdır ki,  bu bina yapılırken ilk çağdan kalma olan anıt çeşmenin  ' Nyinphaeum ' sökülen taşları kullanılmıştır.)
Fatih ve Mahmud Paşa
Amasra'yı 17 ekim 1460 yılında feteden Fatih Sulta Mehmed, denizden Amasra'yı kuşatan veziriazam Mahmud Paşa ile.
Amasra'daki bu parkı, zaman zaman Karadenizde de görülen sevimli bir Yunus  balığı heykeli süslüyor.
Direkli kaya / Küçük liman.
Eskiden deniz feneri bulunan burası, daha sonraları, kraliçe Amastrist'in özel havuzu olarak kullanılmıştır.Yolu olmamasına rağmen, Amasralılar bu yüzden buradan denize girmeyi çok seviyorlar. 
Kemere köprüsü
Amasra'yı  Boztepe'ye ( ada )  bağlayan  bu köprü Romalılar zamanından kalma olup halen kullanılmaktadır..
Kemere köprüsünü  Boztepeye bağlayan surlardaki bu  kapıdan ( geçit ) ancak küçük taşıtlar geçebiliyor. 
Amasra Kalesi
Kalenin bazı kısımları yıkılmış ve bakımsız..
Fatih camii
Amasra kalesi içindeki bu yapı ilk defa Bizanslılar döneminde kilise olarak yapılmıştır. Fatih 1460 yılında Amasra'yı alınca camiye çevrilmiştir. Bu caminin bir özelliği de,  cuma hutbesinin burrada hala 'kılıç çekilerek' okunmasıymış.( Hz.Muhammed'in Mekke'yi fethi ile başlıyan bu gelenek zamanla unutulmuştur.)
Büyük liman.( Plaj )
Bir yarımada olan Amasra'nın batısında kalan koya Küçük liman, doğusunda kalana büyük koya ise Büyük liman deniyor.
Genel olarak dar gelirli ailelerin yaşadığı kale içi. Saksılara bakarmısınız! 
Kale içi
Beni televizyoncu sanan bu yaşlı teyzeler fotoğraflarını çekmeme izin verdiler.Bir süre sohbet ettik,
burada yaşamayı seviyorlar.

Barış Akarsu Heykeli
Amasralılar, 2007 yılında bir trafik kazasında genç yaşta ölen değerli sanatcı Barış Akarsu'yu da unutmamışlar.
Şehit Madenciler Anıtı
Şehit madencilerimiz anısına  yaptırılmış olan bu anıtın kaidesinde Orhan Veli Kanı'ın şu mısraları yer almaktadır.' - Siyah akar Zonguldağın deresi -Yüz karası değil,kömür karası - Böyle kazanılır ekmek paraı.' 
Kraliçe Amastris
Bugünkü Amasra, M.Ö. 300-286 yıllarında Büyük İskender'in baldızı olan Kraliçe Amastris tarafından sayfiye yeri olarak kurulmuştur. Amasra ilk defa ise M.Ö. 12.yüzyılda Fenikeliler tarafından kurulmuştur, o zamanki adı Sesemos'muş, daha sonra şehir Miletosluların, Kimmelerin ve Perslerin hakimiyetine girmiş.
Persleri yenen Makedonya İmparatoru Büyük İskender ayni zamanda hükümdarın yeğeni ile evlenmiş, baldızı olan Amastris'i de Hereklia ( K.Ereğlisi ) Tiranı ile evlendirmiş. Kocası ölünce Amastris Sesemos'a gelerek şehri yenden kurmuş  ve sanat eserleriyle süslemiş, adına para bastırmış. Bugünkü adını kraliçe Amastris'ten alan Amasra şehri daha sonra Pontusluların ve Romalıların eline geçmiştir. Roma İmparatorluğunun bölünmesinden sonra, Fatih'in 1460 yılında burayı almasına kadar ise şehri  Cenovalı tacirler yönetmiştir..
Tavşan adası
Üzerinde kilise ve manastır kalıntıları bulunan bu adacığa yıllar önce  bırakılan  ve halen yaşamakta olan tavşanlardan dolayı  bu ad verilmiş. Adaya ulaşım deniz yolu ile olmaktadır.

Tavşan adası  kuşlara da ev sahipliği yapıyor.
Kemere Köprüsü, Amasra'yı Boztepe'ye karadan bağlamak amacı ile yapılmış.
Boztepe'den Amasra.
Amasra'yı denizden de seyretmek çok kolay ve zevkli. Kıyıda bekleyen teknelerle,
Tavşan adasının etrafından dolaşarak geri geliyorsunuz.
Kemere köprüsünden Tavşan adası
Ağlayan ağaç
Ağlayan ağacın denizden görünüşü. Boztepe eteklerinde bulunan ve halkın 'Ağlayan ağaç ' dediği bu selvi ( servi ) ağacını daha önce ki bir yazımda anlatmıştım.Merak edenler okuyabilir.http://kadirbekci53.blogspot.com/2011/07/aglayan-agac.html
Haydi rast gele...
Turizmden sonra Amasra'nın en önemli geçim kaynaklarından biri de balıkçılıktır.Buradaki lokantaların en meşhur yemeğinin balık ve salata.olması da bunu gösteriyor. 
Surlar
ŞAPEL ( Küçük kilise, 9. yüzyıl, Bizans eseri  )
( Şapelle ilgili kapıdaki  bilgiyi aynen aktarıyorum.).
'Giriş holünde mihrabında hristiyanlığın  kutsal resimleri (  freskler ) vardı.13.yy'a kadar ortodoks ayinlerinin yapıldığı bir şapeldi. Amasra kalesi Cenovalılara geçince podesta ( yönetici ) şatosunun şapeli oldu.
Fatih Sultan ( II ) Mehmet 1460'ta Amasra'yı alınca kaleye yerleşen müslüman Türkler işlevsiz kalan kiliseyi korumaya çalışsalarda zamanın tahribine yenik düşen yap harap oldu.1963ve 2003'te iki kez Kültür Bakanlığınca onarıldı. İçerdeki fresklerden çok az iz kalmıştır. Halen Amasra Müzesinin Kültürevidir.'

Amasra kalesi
 (Kale ile ilgili tabelada  şu bilgilere yer verilmiş )
'Amasra kalesi ilk kez Romallılar döneminde, bugün ayakta duran surlar ise Bizanslılar döneminde yapılmıştır. M.S:14 ve 15.yüzyıllarda Cenovalılar tarafından ön duvarlar ve kapılar yapılarak daha iyi bir savunmaya alınmıştır. Surlar, Boztepe ve Zindan mahallesinden oluşan iki ada kütlesini çevrelemektedir ve bu iki ada Kemere adı verilen Roma döneminde yapılmış bir köprü ile birbirine bağlanmaktadır. Surlar büyük blok taşlarla inşa edilmiş olup, kare şeklinde kulelerle tahkim edilmiştir. Amasra kalesi ortaçağ havasını günümüze yansıtan önemli kalıntılardandır.'

Kaleden Amasra'nı görünüşü.

Amasra
Amasra Haritası: http://www.netkayit.com/turkiye-haritasi.php?uydudan=Bartin-Amasra