29 Mart 2012

LALE VE TÜRKLER

Zambakgiller ( liliaceae ) familyasından, soğanlı bir bir süs bitkisi olan lalenin ( tulipa ) anavatanı Türkler gibi  gibi  Orta Asya bozkırlarıdır. Bu nedenle bu çiçeği dünyada  ilk defa Türkler yetiştirmiş olabilir. Nitekim, ilk Türk devleti olan Hun İmparatorluğuna ait mezarlarda, üzerinde lale motifi olan çeşitli eşyalar bulunmuştur.
Lale daha sonra, Türkler vasıtası ile, Selçuklular zamanında Anadolu'ya getirilmiştir.

Lalenin en görkemli olduğu dönem, Osmanlı İmparatorluğu zamanındadır. 1718-1730 yılları arasındaki bu döneme 'Lale Devri' denir. Bu dönemde, Kağıthane'de çok sayıda lale bahçeleri ( lalezar )  kurulmuş, binin üzerinde lale çeşidi yetiştirilmiştir.  Lale soğanı çok değerli bir meta haline gelmiştir.

Lale sadece bir çiçek olmayıp, Türk kültürü içinde önemli bir öge olmuştur. Şiirden müziğe, çiniden dokumaya kadar bir çok alanda lale ele alınmıştır.

Lalenin, 16. yüzyılda Avrupa'ya götürülmesi ve günümüzde en çok lale yetiştiren Hollanda'nın bu çiçekle tanışması yine Türkler vasıtası ile olmuştur.
Hollanda'nın,  dünyanın en fazla tarım ürünü ihraç eden ülkeleri arasın da yer almasında bu çiçeğin rolü büyüktür.

Türkiye'in lale  motifli logosu.

2000 Yılından itibaren, Türkiye'nin dünyada tanıtılmasında lale logosu kullanılmaya başlanmıştır. Lale devri ile unutulup, suçlu ilan edilen bu güzel çiçek nihayet  tekrar hatırlanmıştır.
Ancak, dünyada lale deyince Hollanda'nın ilk  akla gelmesi, bu logonun Türkiye için iyi bir seçim olup  olmadığını düşündürmektedir.

Lalenin yetiştirilmesi, yeni çeşitlerinin üretilmesi  ve Türk kültürümüzdeki yerinin araştırılması için bir enstitünün kurulması  ülkemiz için bir çok  bakımdan yararlı  olacaktır.

Lale çiçekleri ( Bahçemden )

Lale soğanının çiçek açması için iki ay kadar soğuk bir
ortamda tutulması gerekir.
Bir efsaneye göre Şirinin öldüğünü öğrenen Ferhat kendini
parçalayarak öldürür. Akan kanları ise kırmızı lalelere dönüşür.

Lalenin bilimsel adı olan 'Tulipa'in, Türkçe olan  'türban' kelimesinden
türemiş olabileceği sanılmaktadır.
Laleler genel olarak kırmızı ve sarı renk ve tonların da çiçek açar.
Bir Pers efsanesine göre; Lale çiçeklerinin ortasındaki siyah lekelerin
 yıldırım düşmesi soncu  oluştuğuna inanılır.


Bu laleler de Tire'den:

Lale çiçekleri 

Sarı lale çiçekleri

Beyaz ve kırmızı lale çiçekleri

20 Mart 2012

SÜMBÜL ÇİÇEĞİ NEDEN GÜZEL KOKAR ?

Sümbül çiçekleri ( Hyacinthus  orientalis )

Sümbül (hyacinthus ), görünüşü kadar kokusu ile de etkileyici bir çiçektir. Kokusu ile adeta insanı mest eder. Dikkat ederseniz bazı çiçeklerin üzerinden  arılar, kelebekler hiç eksik olmaz. Yine bazı bitkilerin  çiçekler daha gösterişli  ve kokuludur, neden acaba ? 
Bitkilerin üreme organı olan çiçekler tozlaşma ile döllenir ve  meyve ( tohum ) oluşur. Böylce nesillerini devam ettirirler.  Bunu çoğu zaman  böcekler yapar. Bazen de kuşlar, rüzgarlar, sular hatta insanlar çiçeklerin döllenmesini sağlar. Böcekler çiçeklerin salgıladığı şekerli maddelerle ( nektar )  beslenirken, farkına varmadan  ayaklarına yapışan polenleri başka  çiçeklere taşıyarak  döllenmelerini sağlar.
Kısaca bu iki farklı canlı  türünün  varlığını sürdürebilmeleri, birbirleri sayesinde mümkün olamaktadır. Doğanın korunması bu bakımdan çok önemlidir. Çiçekleri korumadan hayvanları, hayvanları, böcekleri korumadan doğayı koruyamayız. Bu nedenle yaban hayatının korunması sandığımızdan daha büyük önem taşımaktadır. 

Bazı bitkileri  her böcek tozlayamaz, bu nedenle koku salarak, gösterişli çiçekler açarak tozlayıcısı olan böceğin  dikkatını çeker.
Sümbül,  keskin ve güzel kokusu ile  tuzlayıcısı olan böcekleri  etkileyerek önce kendine çeker ve daha sonrada salgıladığı bal özünü emerken, böceklerin  üzerine yapışan polenleri dişi çiçeklere  taşıyarak farkında olmadan  tozlaşmalarını ( döllenme ) sağlamış olur.

Bitki ve hayvanlar arasındaki bu ilişki, doğada hiç bir  şeyin nedensiz olmadığını  gösterir. Bitkilerin türünü devam ettirebilmesi, böceklerin ise beslenip yaşaması için birbirlerine muhtaçtırlar.

Sümbül  çiçeği
Gelin şimdi de  bu güzel kokulu çiçeği biraz daha yakından tanıyalım.
Sümbül, kuşkonmazgiller  ( asparaaceae ) familyasının  'hyacinthus' cinsine mensup, soğanlı, otsu ve mavi çiçekleri  güzel kokulu  bir bitkidir.   Eskiden zambakgiller ( liliaceae ) familyasında kabul ediliyormuş. Anavatanı, Anadolu'yu da içine alan Doğu Asya'dır. 16. yüzyılda Avrupa'ya götürülerek ıslah edilmiş ve  buradan dünyaya dağılmıştır. Çiçeklerinden elde edilen yağ parfümeri sanayinde kullanılır.  

Bütün sümbül türleri  ayni cinsten değildir. Bunlardan kültür olarak yetiştirilenlere bahçe sümbülü ya da hollanda sümbülü  ( Hyacinthus orientalis ) denir.  Islah edilerek çok fazla  melezi üretilmiştir. Yaprakları şerit şeklindedir. Bir sap üzerinde: boru şeklinde, sarı, mor, pembe, beyaz, mavi renklerde, yalınkat ve katmerli çiçekler açarlar.  En güzel kokan çiçeklerden biri olarak kabul edilir.


Sümbül, hem bahçe, hemde saksı çiçeği olarak yetiştirilir. Soğanları yaprakları kuruduktan sonra sökülür serin ve kuru bir yerde saklanır ve kasım ayının sonuna doğru tekrar  dikilir.

Sümbül, humusça zengin kumlu toprakları ve  yarı gölge yerleri sever. Toprağının nemli tutulması gerekir, ancak saksıda ise fazla sulama soğanın çürümesine neden olabilir.  Soğanla ve kökten bölünme ile  üretilir. Soğanları zehirli olduğundan yenmez. 

Muscari ve hyacinthella   cinsinden olan soğanlı bitkilere ise, genel olarak 'arap sümbülü' ve  'dağ sümbülü'  denir.

                                                                   Sümbül çiçekleri: 

Bahçe sümbülü ( Hyacinthus orientalis )

Hollanda Sümbülleri. Anadolu sümbülünün aşılanması ile elde edilmiştir.
Çok sayıda çeşidi olup daha gösterişlidir.
Soğanlı bir bitki olan sümbül diğer soğanlı çiçekler gibi soğuğu sever.
Kışın ve ilkbaharda çiçek açar.
 Sümbül iki yıllık bir bitki olup genel olarak  soğandan  üretilir..
Sümbül, humusça zengin, kumlu,  gevşek toprakları ve  yarı gölge yerleri sever.
.

12 Mart 2012

BEYLER - YENİ ORHANLI DOĞA YÜRÜYÜŞÜ


Doğa yürüyüşlerini  sadece basit bir  spor faaliyeti olarak düşünmemek  gerekir.  Nitekim, bu etkinlikler ayni zamanda doğayı daha iyi tanımamız, yeni arkadaşlıklar ve  dostluklar kurmamız açısından da bir fırsat yaratmaktadır.
Doğanın yeniden uyanmaya başladığı şu  günlerde, hafta sonlarımızı kapalı mekanlar yerine doğada geçirerek doğanın  bu muhteşem şölenini kaçırmayalım.
Hayat doğada güzeldir.

TEOS DOĞA SPORLARI GRUBU TARAFINDAN DÜZENLENEN BEYLER - YENİ ORHANLI  DOĞA YÜRÜYÜŞÜ ( 11.03.2012 )

Yürüyüşe dolmuşla geldiğimiz Beyler Köyü' nden başlıyoruz. Burası Seferihisar'a 18 km. mesafede, şirin bir orman içi köyü. Etrafı zeytin bahçeleri ve çam ormanları ile kaplı. Çevresi  doğa yürüyüşleri için oldukça elverişli.

Beyler Köyü  / Seferihisar

Dolmuştan indikten sonra, köy içinden geçerek yürüyüş parkurunun başladığı yer doğru hareket ediyoruz.
Su kemeri (Yedi Kızlar)
Köyün çıkışında bulunan tarihi  su kemeri, Romalılar zamanından kalmış. Buranın çok eski bir yerleşim yeri olduğunu gösteriyor.

Keçiler  ve yeni doğmuş yavruları  ( oğlak ).

Yürüyüş öncesi kültür fizik hareketleri yapıyoruz.

Beyler / Seferihisar
Beyler, etrafına hakim bir tepe üzerinde kurulmuş. Eski bir yörük köyü. Ancak günümüzde hayvancılık yapan çok azalmış. Zeytincilik en önemli geçim kaynağı haline gelmiş. Köyde üç tane de  zeytin yağı fabrikası bulunuyor.
Saat 10.00'da köyden ayrılıyor ve  patika bir yoldan   yürümeye  başlıyoruz.
Henüz erken olmasına rağmen yol kenarındaki badem ağaçları çiçek açmış.

Daha sonra ormana giriyoruz. 

Kızımla beraber bu yaşlı zeytin ağacının içinde poz veriyoruz.

Burada bir süre dinleniyoruz.  
Buranın  eski çağlarda Teos'luların yaylası olduğu  söyleniyor. Nitekim etrafta bulunan mermer kırıkları, sütunlar, yaşlı zeytin ağaçları  ve su kuyusu da buraların eski bir yerleşim yeri olduğunu gösteriyor.

Eski bir su kuyusu ve bileziği. 

Çoban çeşmesi. Su çok güzel.

Bedava çapa
Yaban domuzları yiyecek bulmak için her yeri kazmış.

Su sesi doğadaki sessizliği bozuyor.

Orman içindeki yürüyüşe devam ediyoruz.

Dereden geçerken fotoğraf  çektiriyoruz.

Dağ  sümbül 

Ormanda yürürken zaman zaman zorlanıyoruz.

Öğle yemeği molası.

Burada, bir  ara yağmur yağdığı için giydiğimiz yağmurluklarımızı tekrar çıkarıyoruz.

Yürüyüşümüzün  sonuna doğru Eski Orhanlı'ya geliyoruz. Burada bulunan eski ilkokul binasının   'Doğa Okulu' olarak yeniden  düzenmesi bizi sevindiriyor.
Eski Orhanlı sırtları

Bu güzelliği objektife poz vererek ölümsüzleştiriyoruz.
Orhanlı, Seferihisar'ın en kalabalık ve  gelişmiş köyü. Karadeniz köyleri gibi dağınık bir yerleşim var. Köyün merkezi daha önceki yerinden ( Eski Orhanlı ), 1979 yılın da bu günkü Karakoç Deresi'nin geçtiği vadi tabanına ( Yeni Orhanlı )  taşınmış. Burası tarım için daha elverişli. Seferihisar - Menderes yolu köyün içinden geçiyor.

Eski Orhanlı 

Papatyalar ( Anthemis sp.)

Dağ laleleri ( anemone  coronaria )

Zeytin ağacı ve  dağ lalesi. 

Çiriş otları ( Asphodelus sp. )  çiçek açmaya başlamış. 
Bu yörede oldukça yaygın bir bitki  olan çiriş otu ( Asphodelus sp.  ), eskiden ayakkabıcılık ve ciltçilikte tutkal yapmak için kullanılırmış.  Yenilmez.

Yaşlı zeytin ağacının ve  Yeni  Orhanlı.

Eski Orhanlı'dan Yeni Orhanlı'ya gelirken,  ara veren yağmur yeniden bastırıyor.

Adeta papatya tarlasına dönüşmüş tarlalar. 

Yeni Orhanlı'dayız.
Saat 16.00 da Yeni Orhanlı'ya geliyoruz. Böylece altı saat kadar  süren ve yaklaşık 20 km'yi bulan yürüyüşümüzü de  tamamlıyoruz. Menderesten gelecek olan Seferihisar otobüsünü beklerken,  çay içerek yorgunluğumuzu gidermeye çalışıyoruz. Bir başka doğa yürüyüşünde buluşmak umudu ile, hoşcakalınız  sevgili doğa dostları.

Beyler - Orhanlı Haritası için tıkla.
http://www.haritatr.com/beyler-koyu-haritasi-m5d05

5 Mart 2012

İZMİR'İN DAĞLARINDA ÇİÇEKLER AÇAR

Pazar günü ( 04.03.2012) İzmir'in Özbek köyünde toplanan yaklaşık 3 bin kişi; 'İzmir'in dağlarında çiçekler açar.' türküsünü söylerken öfkeli ve bir o kadar da kararlıydı.
Öfkeliydiler, çünkü;  bazılarının İzmir'in dağlarında,köylerinde  çiçek açıp açması,doğanın korunması umurunda değildi.Onlar sadece kazanacakları parayı düşünüyorlardı.
 Ancak Özbekliler ve çok sayıda doğa sever onlar gibi  düşünmüyordu, Özbek'i korumakta,burada taş ocağı kurdurmamakta  kararlıydılar.

Özbek,İzmir'in Urla ilçesine  bağlı çok eski  bir köy. Köylüler buranın tarihinin en az bin yıllık olduğunu söylüyor. Tarihi eserlerinde bulunduğu köy sosyal bakımdan da oldukça gelişmiş.Bin yıllık olduğu söylenen servi ağacı köyün ne kadar eski olduğunu gösteren bir anıt niteliğinde.

Balıkçılık ve zeytincilik köyün  en önemli gelir kaynağıymış..Birinci derece sit alanı olan köyde son yıllarda turizm de gelişmeye başlamış.
Böyle bir yerde  taş ocağı açılmasına ruhsat verilmesi kabul edilebilir  gibi değil. Köylüler  bunun, Özbek için; 'Sonun başlangıcı' olacağını söylüyorlar.

Çok sayıda sivil toplum örgütünün ve TEMA'nın  destek verdiği eyleme 'Teos Doğa Sporları Grubu' olarak bizde  katılarak destek oluyoruz.Umarız  bu yanlış karardan  bir an önce  dönülür.
Özbek köyüne gelenler yine  eskisi gibi  keşkek yemeye devam ederler.

Unutmayalım doğayı korumayanları doğa hiç korumaz.

İşte bu eylemden ve Özbek köyünden ilginç görüntüler.

Özbek köyünde bulunan ve bin yııllık olduğu söylenen servi ( selvı ) ağacı


Köyün girişi.Pankart düşündürücü.
Özbek köyü meydanı
Tarihi bir köprü.
Tarihi  bir çeşme..
Eski bir mahalle.
Çocuk Parkı
İlk toplantı alanı köy meydanı.
Teos Doğa Sporları Grubu.
Sivil toplum örgütleri ve halk eyleme büyük destek vermiş..
TEMA
Taş ocağının açılacağı yere gidiyoruz. ( 500 m.)
Taş ocağının açılacağı yer.Köyün su kuyuları buraya 200 m. mesafede.
Taş ocağının açılacağı yerde basın açıklaması ve konuşmalar yapılıyor
Hani çocuklar bizim geleceğimizin teminatıydı.
Bu köyde zeytin bahçesini kesmek yasak, taş ocağı açmak serbest. ( 200 m.)