![]() |
| Selvi Kavak ( Hikaye ) |
Bitkiler, doğa yürüyüşleri - gezileri, bitki hikayeleri ..... Bahçeköy Sitesi, Seferihisar - İzmir
27 Eylül 2025
SERVİ KAVAK
14 Haziran 2025
AYŞEGÜL VE MUTLULUK
| Ayşegül ve Mutluluk ( Hikaye ) |
29 Temmuz 2024
DUDİYE ÇİÇEĞİ
| Dudiye çiçeği ( Helichrysum arenarium ) |
'Bir zamanlar bizim oralarda, cenikde ( köylerini kastediyor ) birbirini çok seven Ahmet adında bir çobanla Dudiye ( Dudu'nun yöredeki söylenişi ) adlı bir kız yaşıyormuş. Dudiye'nun babası başlık parası istediği için de, bunlar bir türlü evlenemiyorlarmış. Ahmet her yıl yaylada koyun güderken topladığı yayla çiçeklerini ceniğe, Dudiye'ya getirir o da bu çiçekleri satarak ceyiz ve başlık parası biriktirirmiş, evlenmek için.
Yine bir gün Ahmet topladığı çiçekler ile obaya geldiğinde arkadaşları; artık bu çiçekleri boşuna toplama, Dudiye'yi babasının zengin birine verdiğini söyleyince; Ahmet, topladığı çiçekleri yere atarak oradan uzaklaşmış ve bir daha da onu gören olmamış. Bir kaç yıl sonra da kavalı bir kayalıkta bulunmuş.
Dudiye, kar yağdığı halde Ahmet ceniğe dönmeyince kafayı üşütmüş. Ahmet'in getirdiği yayla çiçeklerini boynuna takarak sokak sokak dolaşmaya başlamış. Soğuk bir kış günü, Ahmet'in getirdiği çiçeklerlele beraber donmuş haldeki cesedi Ahmet'le buluştukları dere kıyısında bulunmuş. İşte o günden sonra, bu çiçeğe bizim oralarda Dudiye denilmeye başlanmış.
Ahmet ve Dudiye'nin hikayesi hepimizi duygulandırmıştı. Teyzenin geriye kalan çiçeklerini de ben aldım, arabanın içi mis gibi dudiye çiçeği kokmaya başladı. Arkadaşımın 'bu kadar çiçeği ne yapacaksın?' sorusunu duymamazlıktan geldim. Gidelim artık dedim.
Yolda bir ara dalmışım, Ahmet ve Dudiye, bir dağın yamacında satmak için yayla çiçeği topluyordu. Yanlarında sarı saçlı bir de kız vardı, çoçuklarıymış. Bana el salladılar, çok mutluydular. Arkadaşımın seslenmesi ile uyandım, Şebinkarahisar'a gelmiştik. Arkadaşım yüzüme tuhaf tuhaf bakarak, sen kiminle konuşuyordun öyle dedi. Neşem yerine gelmişti, onları gördüm dedim. Arkaşım hiç bir şey anlamamıştı.
Dedemden Masallar, Bahçeköy, Seferihisar
*Dudiye: Dudu, dudu dilli, şen sakrak
TDK sözlük anlamı: Yaylalarda, akarsu kenarlarında yetişen karanfilgillerden, ele alındığında çiçeği titreyen bir kır çiçeği. ( Ancak bu çiçeğin hikayede geçen dudiye çiçeği ile bir ilgisi yoktur. )
** Ondurmiyesi: Murat aldırmasın
19 Eylül 2020
ASİYE AĞACI
| Asiye Ağacı ( Hikaye ) |
6 Haziran 2020
AĞAÇ DEDE
| Ağaç Dede ( Hikaye ) |
Ağaç Dede'ye ilk gittiğimde ilkokul üçüncü sınıfa gidiyordum. Aynı zamanda öğretmenim olan babam, teneke kutular içinde yetiştirdiği ağaç fidanlarını dikmeye giderken annemi, beni ve Ali'yi de yanında götürmüştü.Ali, mahallede devamlı gelip gittiğimiz en yakın komşumuzun oğluydu, aynı sınftaydık.
Babam getirdiği çam fidanlardan birer tanesini Ali ve bana vermiş, kendi adımıza dikmemizi istemişti. Annem ilkokula kadar okumuş, babamın aksine her söylenene kolayca inanan bir insandı, fidan dikerken dilek tutmamızı söylemiş, babam duyunca çocukların kafasına böyle şeyler sokma diye anneme söylenmişti. O zamanlar daha on yaşımda olmama rağmen Ali'yi çok severdim, çocuk aklı, dilek tutarken içimden büyüyünce onunla evlenmek istediğimi geçirmiştim... Ne tesadüftür ki yıllar sonra Ali ile üniversitede tekrar karşılaşmış ve sonra da evlenmiştik. Ama ben bu anımı bir sır gibi saklamış, eşime dahi anlatmamıştım.
Bir kaç yıl sonra babamın başka bir ile tayini çıkınca köyden ayrılmıştık ama çocukluğumun geçtiği, ilkokulu okuduğum köyü ve eşimle belki de evlenmeme neden olan dilek tutuğum Ağaç Dede'yi hiç bir zaman unutmamıştım.
Ağaç Dede'ye gelirken torunuma nereye gittiğimizden bahsetmemiştim, o da zaten sormamıştı. Amansız bir hastalığa yakalanmıştı, doktorlar bir kaç ay ömrü olduğunu, bu nedenle her istediğini yapabileceğini söylemişti. Onun benden önce ölebileceği gerçeğine dayanamıyordum. Son bir umut aklıma çocukluğumda annem ve babamla gittiğim, dilek tutuğum Ağaç Dede gelmişti. Hayatta hiç bu kadar çaresiz kalmamıştım. Benim bile inanmakta zorlandığım bu nedenle kimseye anlatmadığım gerçekleşen dileğim yıllar sonra torunumla beni buralara tekrar getirmişti.
Ağaç Dede için anıt mezar yapılmış, etrafına bir kaç mezar daha eklenmişti.Ormanda çıkan yangını söndürmeye çalışırken ölen insanları da onun yanına gömmüşlerdi. Eşyalarımızı otele bıraktıktan sonra, yanımızda getirdiğimiz fidanları dikmek için dışarı çıkmıştık.
Bir süredir hayata küsmüş olan torunum o gün son derece neşeli görünüyordu. Ağaç Dede'ye gelmemiz korktuğumun aksine onu mutlu etmişti. Her şeyi unutmuştuk, ağaçların altında koşuyor, birlikte şarkı söylüyor, selfieler çekiyorduk. Eski mutlu günlerimize geri dönmüştük.
Ormandaki bazı ağaçlarda onları dikenlerin adı yazılıydı. Gezinirken birden bire büyük bir çam ağacının önünde durdum, yıllar önce dikerken dilek tutuğum ağaç olabilirdi. Doğa'ya bak bu ağacı dedenle ben dikmiş olabilirim dedim, merakla yüzüme baktı. Ona buraya ilk gelişimi ve dedesi ile nasıl evlendiğimizi anlattım. Çok etkilenmişti keşke dedem ölmeden önce hep beraber gelseydik dedi. Daha sonra da getirdiğimiz fidanları diktik, torunum fidan dikerken dudaklarından bir şeyler mırıldanıyordu. Ben de Ağaç Dede'ye torunumu koruması için dua ettim.
| Ağaç Dede ( Hikaye ) |
A Kadir Bekçi
06. 06. 2020, Bahçeköy / Seferihisar.
22 Mayıs 2020
GÜZELAVRAT OTU ( Atropa belladonna )
| Güzelavrat otu ( Atropa belladonna ). Genel görünümü |
31 Ocak 2019
UÇURUMDAKİ ÇİÇEK
| Uçurumdaki Çiçek / Hikaye |
Yaşlı adam, daha önce de bir çok kez geldiği bu yere, bu defa hayatına son vermek için gelmişti. Yakalandığı amansız hastalık yüzünden, çok sevdiği doğadan ve kır çiçeklerden uzak kalınca yaşama hevesini kaybetmişti. Son yolculuğuna arkadaşım dediği, her gittiği yere götürdüğü fotoğraf makinasını da yanında getirmişti.
Bir efsaneye göre, bu uçurumdan düşüp ölenler çiçek olup tekrar hayata dönmektedir. Bu nedenle, burada her yıl yeni çiçeklerin açtığına inanılmaktadır.
Yaşlı adam hafta sonları mahallesinin çoçuklarını doğa gezilerine götürür ve bu sırada onlara gittikleri yerlerle ilgili, çoğunu kendinin uydurduğu hikayeler, efsaneler anlatırdı. Bu çocukların çok hoşuna giderdi. Bu da onlardan biriydi.
Doğayı, çiçekleri çok seven yaşlı adam şimdi, kendi anlattığı / uydurduğu bu hikayeye inanmak istemişti. Kimbilir, belki de hayata bu defa yeni bir çiçek olarak gelirdi.
Son kez etrafına bakınan adam, kendini uçuruma bırakacağı sırada birden durmuştu. Daha önce hiç görmediği bir çiçek, uçurumda adeta kendine gülümsüyordu. Hayatı boyunca hep yeni bir bitkiyi keşfetmek istemişti. Bu nedenle bir an intihar etmeyi unutarak, çiçeğin fotoğrafını çekmek için uçuruma doğru ilerlemeye başlamıştı.
Polisler, taksi şoförünün verdiği ifade üzerine yaşlı adamın cesedini Cehennem Çukuru'nda bir fotoğraf makinesi ile beraber bulmuştu. Yapılan inceleme sonunda, adamın fotoğraf çekerken uçurumdan düşerek öldüğü ortaya çıkmıştı.
Fotoğrafı inceleyen botanikçiler, yaptıkları inceleme sonuncu yaşlı adamın ölmeden önce yeni bir bitkiyi keşfetmiş olduğunun anlaşıldığını belirterek, bu çiçeğe onun adının adının verileceğini açıklarlar.
A Kadir Bekçi
31. 01. 2019, Bahçeköy / Seferihisar.
29 Aralık 2018
KİRPİ YAVRUSU VE ADAM
| Kirpi yavrusu ve adam ( Hikaye ) |
O sabah kirpi* yavrusu çok heyecanlıydı, annesi ilk defa dışarıya çıkmasına için izin vermişti. Kardeşleri hastalanıp ölünce, yuvada tek yaşamaktan çok sıkılmıştı. Özgür olmak, dünyayı bir an önce keşfetmek istiyordu.
Annesi onu yolcu ederken, daha önce anlattıklarını üstüne basa basa bir daha tekrarlamıştı. Avlanmak için gece dışarı çıkmasını, bir tehlike hissederse top halini almasını özellikle belirtmişti.
Kirpi yavrusu zeytin ağaçlarının arasından geçerken, kendine göre çok daha büyük olan bir şey gördü. Annesinin anlattıklarından, bunun bir insan olduğunu anladı. Bahçe sahibi yeni topladığı zeytin ağaçlarının kırılan dallarını buduyordu. Kirpi yavrusu, bu kadar büyük bir şeyin karnını nasıl doyduğunu düşündü ve 'iyi ki bu kadar büyük değilim' diyerek haline şükretti. Bu arada karnı iyice acıkmıştı. Yiyecek bir şeyler bulabilmek için, etrafına daha dikkatli bakmaya başladı.
Bunlar da ne ?
Birden etrafında dört küçük kedi yavrusu belirmişti. İlk defa gördükleri bu garip şeyi incelemeye başlamışlardı. Küçük kirpi hemen annesinin sözlerini hatırladı ve dikenli bir top şekline geldi. Kedi yavrularından biri onu kokladı, bir başkası kirpiye çok yaklaşınca dikenleri burnuna battı ve geri çekilmek zorunda kaldı. Daha sonra da hep beraber oradan uzaklaştılar. Kirpi yavrusu, vücudunu saran ve bir türlü kabullenemediği dikenlerin kendini koruduğunu görünce 'artık dikenli olduğu için mutsuzluk duymayağım' dedi.
Bu arada yemek için salyangoz, sümüklü böcek, kelebek, solucan gibi yiyeceklerden hiç birini bulamamıştı. Birden, annesinin zaman zaman getirdiği otlar aklına geldi. Etrafını sonbaharda yağan yağmurlardan yemyeşil otlar kaplamıştı. Bir kaç değişik ot denedikten sonra, bahçe sahibinin yeni diktiği marulları yemeye başladı. Bunların tadı annesinin getirdiklerine çok benziyordu. Bu sırada, marul yapraklarının çıkardığı sesi duyan bahçe sahibi hızla oraya gelmişti. Kirpi yavrusu tekrar savunma pozisyonuna geçti, bunu çok kolay yapıyordu. Bazı insanların çok tehlikeli olabileceğini biliyordu. Bu yüzden çok korkmuştu.
Bahçe sahibi 'demek benim diktiğim marulları sen yiyordun ?' dedi. Sonra da 'bu daha yavru, annesi yemiş olmalı' dedi. Kirpi yavrusu, annesinin getirdiği marulların bu adamın olduğunu anlayınca daha da çok korktu. Üstelik adamın elinde zeytin ağacını budadığı kesici bir de alet vardı.
Bu arada kedi yavruları yeniden gelmiş, adamın etrafında miyavlamaya başlamışlardı. Yavrulardan birini kucağına alan adam, daha sonra da kedilerle beraber oradan uzaklaştı. Bunu gören kirpi yavrusu rahat bir nefes aldı. Korktuğu gibi bir şey olmamıştı.
Etrafta kimsenin kalmadığını görünce de tekrar marulları yemeye başladı.
Ancak çok geçmeden adam avucunda taşıdığı bir şeylerle tekrar gelmişti. Bir taraftan da 'kış yaklaştı, bu yavrucak ne zaman büyüyecek' diye kendi kendine söyleniyordu. Daha sonra avucundaki kedi mamasını kirpi yavrusunun bulunduğu yere koydu ve işinin başına döndü. Kedi mamasının tadı kirpi yavrusunun çok hoşuna gitmişti. Karnını bir güzel doyurdu.
Daha sonra da kirpi yavrusu yuvaya dönmek için hareket etti. Olanları annesine anlatmak için sabırsızlanıyordu. Kirpi yavrusu, doğadaki bu ilk gününde çok mutlu görünüyordu. Top haline gelerek yuvarlanmaya başladı. Bu sırada dikenlerine yapraklar batmıştı. Çok komik görünüyordu.
Yuvada annesi yoktu, ava çıkmıştır diyerek uyudu. Sabah uyandığında annesinin gece de gelmediğini anladı. Dışarıya çıkarken söylediği sözlerin, aslında vedalaşmak olduğunu anladı. Bundan sonra artık tek başına yaşayacaktı.
Kış yaklaşmıştı, kirpi yavrusunun kış uykusuna yatmadan önce çok iyi beslenmesi, kendini soğuktan ve yağmurdan koruyacak daha iyi bir yuva yapması gerekiyordu.
Akşam olunca kirpi yavrusunun karnı tekrar acıkmıştı. Yuvasından çıktı, etraf sesizdi ay ışığı vardı, ilk defa gece dışarıya çıkıyordu. Nereye gittiğini bilmeden ilerlemeye başladı, ayakları onu bildiği tek yere doğru götürmüştü.
O da ne?
Gündüz yediği o çok sevdiği kedi mamaları yerinde duruyordu. Adam, kirpi yavrusunun oraya tekrar geleceğini tahmin ettiği için kedilerine verdiği mamadan ona da bir avuç koymuştu.
Kirpi yavrusu artık her gece adamın koyduğu kedi mamaları yiyordu. Hızlı bir şekilde kilo almaya başlamıştı. Bu arada gelip giderken, dikenlerine yapışan yapraklar ve adamın kestiği zeytin dallarının altına yeni bir yuva da yapmıştı.
Bu arada havalar iyice soğumuş, kış kendini iyice hissettirmeye başlamıştı. Bir gün adam koyduğu mamanın yenmediğinin farkına vardı. Kirpi yavrusunun kış uykusuna yatmıştı 'belki baharda tekrar karşılaşırız' dedi. Kirpi yavrusu o adama rastladığı için şanslıydı.
A Kadir Bekçi
29. 12. 2018
Bahçeköy / Seferihisar.
* Kirpi, en eski memeli hayvanlardan biridir. Gececidir, daha çok böcekle beslenir , ortalama 1.5 yıl kadar yaşar. Kış uykusuna yatar. Yetişkin bir kirpinin vücudunda 7000 kadar diken bulunur. Zehirlere karşı çok dirençlidir, bu nedenle zehirli yılanların çok olduğu yerlerde eskiden beri koruyucu olarak beslenmiştir. Avlanması yasaktır.
29 Kasım 2016
ORMANDA TEK BAŞINA YAŞAYAN ADAMIN SIRRI
| Ormanda Tek Başına Yaşıyan Adamın Sırrı / Hikaye. |
Serin bir sonbahar günüydü, beş arkadaş ormanlık bir yerde gezmeye çıkmıştık. Ağaçların altı çalı, sarmaşık ve dikenli bitkilerle dolu olduğundan zor yürüyebiliyorduk. Yürürkeni sararıp dökülen yapraklardan kayıyor ve düşüyorduk. Sonunda orman içinde açık, ağaçsız bir alana gelmiştik. Arada bir köpek sesi duyuluyordu, avcıların olabilirdi.
Yıkılmış evler, bakımsızlıktan kurumuş meyve ağaçları, buranın terk edilmiş bir yerleşim alanı olduğu gösteriyordu. Çalılarının arasından akan derenin sesi, sanki bir enstrümandan çıkarmış gibi insanı büyülüyordu. Çok güzel bir yerdi. Bu nedenle öğle olmadığı halde, azıklarımızı burada su sesi dinleyerek yemeye karar veriyoruz.
Yemekten sonra etrafı dolaşan bir arkadaşımız, yukarıda bir kulübede yaşlı bir adamın oturduğunu söyleyince, merak edip adamı görmeye gidiyorum. Etrafıma yaşlı adamı görmek için bakınırken, birden heyecanlanıyorum. Yıllar önce bir deniz kazasında kaybolan, bu nedenle mezarı dahi olmayan babamı gördüm sanıyorum. Beyaz sakallı adam babama o kadar çok benziyor ki, içimi tuhaf bir duygu kaplıyor. Selam verdikten sonra, yanına oturuyorum. 'Hoşgeldiniz' diyor.
Ali Dayı Bulgaristan göçmeniymiş, Ayşe teyze ( eşi ) öldükten sonra burada tek başına yaşamaya başlamış. Köy, on beş yıl kadar önce 5 km. uzakta, yol kenarında bir yere taşınmış. Daha önce birkaç komşusu varmış, hepsi de ölmüş. 'Ben de ölünce artık burada kimse kalmıyacak' diyor.
Çocukları olup olmadığını soruyorum. Biri kız iki çocuğu olduğunu söylüyor. 'Şehirde yaşıyan bir kızım var, sağ olsun her hafta sonu geliyor ve bana bakıyor' diyor. Oğlundan söz etmiyor.
Tek başına yaşamaktan korkmuyor musunuz? deyince, tebessüm ediyor. Bu sırada avcıların sandığımız köpek yanımıza geliyor, başını okşuyorum. Karabaş'ı çok sevdiğini, onunla beraber yaşadığını anlatıyor.
Arkadaşlarımın gidiyoruz diye seslenmesi üzerine, istemeyerek, sohbetimizi kesip kalkıyorum.
İçimde, ilk defa karşılaştığım bu yaşlı adama karşı sıcak bir duygu oluşuyor. Sanki yıllarca beraber yaşadığımız bir insandan ayrılıyormuşum gibi hüzünleniyorum. Yaşlı adam zorlukla yerinden kalkarak beni yolcu etmeye çalışıyor, gözlerinin iyi görmediğini anlıyorum.. Elini öpüyorum, birden bana sarılıyor, gözlerim yaşarıyor. 'Murat'a, oğluma çok benziyorsun' diyor.
Aradan bir ay geçmesine rağmen, ormanda tek başına yaşıyan Ali Dayı'yı bir türlü unutamıyorum. İçimde ona karşı her gün biraz daha sevgi oluşuyor. Ali Dayı'yı görmek için tek başıma ormana gitmeye karar veriyorum.
Kulübenin kapısında beni Karabaş karşılıyor. Kapı kapalı, Ali Dayı yok. Ali Dayı'nın oturduğu tahta kanepeye oturuyorum ve getirdiğim ekmeği köpeğe veriyorum. Hayvanın çok aç olduğu anlaşılıyor. Daha sonra, köpek beni ormanın içine doğru götürüyor. 300 metre kadar gidince bir mezarlığa varıyoruz. Köpek, yeni gömülmüş bir mezarın başında duruyor. Ali Dayı'nın öldüğünü anlıyorum. Daha önce gelmediğim için kendimi suçluyorum.
Ali Dayı'nın mezarının yanında, üzerinde Ayşe Tunç ve Murat Tunç yazılı iki mezar daha var. Murat Tunç on yıl önce askerde şehit düşmüş. Ali Dayı'nın mezar taşına ise şöyle bir not düşülmüş.
ALİ TUNÇ
ÖLÜNCEYE KADAR, HER GÜN, BURADA YATAN ŞEHİT OĞLUNU VE EŞİNİ ZİYARET EDEREK ONLARI HİÇ YALNIZ BIRAKMAMIŞTIR.
Birden aklıma Ali Dayı'ya çok benzeyen, ben ölünce mezarıma ağaç dikin diye vasiyet eden babam geliyor. İtina ile bir ağaç fidanını sökerek Ali Dayı'nın mezarının üstüne dikiyorum.
Bundan sonra artık, mezarını ziyaret edebileceğim benim de bir babam olacak.
A Kadir Bekçi
29 Kasım 2016, Bahçeköy / Seferihisar
28 Kasım 2015
YEŞİL KURBAĞALAR
| Yeşil Kurbağalar Hikaye |
HES'in ne olduğunu ilk kez burada Dedem'den duymuştum. Sudan yararlanılarak elektrik üreten tesislere kısaca HES deniyormuş. Sular boşuna akmasın diye, gerekli çevre incelemesi yaplmadan kurulan bazı HES'lerin artık hiç de anlatılan gibi masum olmadığı ortaya çıkmış. Bu tesisler yapılırken ve işletilirken çevreye verdiği zararlar ise görmemezlikten gelindiği için; Hasankeyf gibi binlerce yıllık tarihi kentlerimiz, bazı bitki türleri ve hayvanlar yanlış yerlere kurulan HES'ler yüzünden yok olmaktadır. Su kaynaklarının gittikce azaldığı günümüzde, hidroelektrik enerjisi yerine güneşten, rüzgardan elektrik elde ederek, doğaya hayat veren, yeraltı sularını, çevresini koruyan derelerimizi özgür bırakmamız gerektirmektedir.
| Yeşil Kurbağalar Hikaye |
Eve gelmiştik, gördüklerim, dedemin söyledikleri, yeşil kurbağanın ölüsü gözümün önünden bir türlü gitmiyordu. Dedem'in, onları öldürmeye hakkımız yok, bizim kadar onların da yaşama hakkı var, doğada herkes birbirine muhtaç ......v.b. sözleri beni çok etkilemişti.
Babaannem, size ne oldu koyduğum poğaçayı da yememişiniz dedi. Derenin suyunun hepsini HES'e bağlamışlar, dere kurumuş, hayvanlar ölmeye başlamış dedi, Dedem. Babaannem, çok direndik ama bizi dinlemediler, rant için dağlarımız, ormanlarımız, derelerimiz yok ediliyor, gelecek nesiller bizi affetmeyecek!
Dedemden Masallar, Bahçeköy / Seferihisar.
A Kadir Bekçi
30 Nisan 2015
ÖLMEZ ÇİÇEK ( Helichrysum )
| Kurutulmuş ölmez çiçek ( Şirince / Selçuk |
![]() |
| Kudama, Ölmez çiçek ( Helchrysum stoechas ) Kokusu köriye benzer, bu nedenle 'köri bitkisi' de denir. |
| Ölmez çiçek, Balkaymam, Altınotu ( Helichrysum italicum ) ( Dilek Yarımadası / Aydın ) |
| Geçen yıl bahçeme diktiğim altın otu / Balkaymak ( Helichrysum italicum ) |
| Bir tür ölmez çiçek, Balkaymak (Helichrysum italicum ) |
Kurutulmuşu uzun süre bozulmadan durabilir. Ayni zamanda şifalı bir bitkidir. Eskiden beri bazı hastalıkların ( iltihap önleyici, safra ve idrar söktürücü, taş düşürücü, iştah açıcı v.s ) tedavisinde kullanılmıştır. Güveye karşı kullanılır, bu nedenle 'Güve otu' da denir. Bazı türlerinin çiçekleri kekik ile karıştırılarak çay yapılır, boya ve esans elde edilir.
Ölmez çiçek, tohumla ve kökten ayırma ile üretilir. Fazla bakım istemez.
| Giresun - Sivas yolu üzerinde bulunan Eğribel Geçidi'nde, yayladan topladığı 'Dudiye' çiçeklerini satan bir genç. |
SOLMAZ ÇİÇEK ( Hikaye )
Gönül ferman dinlemez diye atalarımız boşuna dememiştir. Çoban, davarlarına baktığı ağasının kızına aşık olur, olmasına da....! Ağanın, kızını çobana vermeye hiç mi hiç niyeti yoktur. Davul bile dengi dengine çalar der, içinden. Ancak kızının da çobanda gönlü olduğunu anlayınca, hemen reddetmez. Çobana, kızına davarlarını otlattığı yayladan solmadan bir kır çiçeği getirmesini şart koşar. Ancak, çoban ne kadar çabalasa da hiç bir kır çiçeği bu kadar uzun yola solmadan dayanamaz.
Sonunda, ayakları yara bere içinde kalan çoban yataklara düşer. Bu arada, anasının yaralarına sürmek için kırlardan topladığı altın renkli bir çiçeğinin günlerdir başucunda solmadan durduğunu fark eder. Çiçekleri alan çoban tekrar yollara düşer. Köye geldiğinde çoban, çiçekler hala yeni koparılmış gibi canlı ve tazedir.
Çoban muradına ereken, bu yayla çiçeğinin adı da o günden sonra 'solmaz çiçek' kalır.
1 Nisan 2015
MERCAN ÇİÇEĞİ ( Güneşe Aşık Çiçek )
| Mercan çiçeği ( Russelia equisetiformis ) |
| Sarı renkli mercan çiçeği ( Russelia equisetiformis ) |
| Kırmızı ve sarı mercan çiçekleri. ( Russelia equisetiformis ) |
Oldukça dekoratiftir bir bitki olan mercan çiçeği fazla bakım istemez. Akdeniz iklimi görülen kıyı bölgelerimizde daha çok yetiştirilir. Soğuk olan yerlerde saksı çiçeği olarak yetiştirilir. Çelikle ve kökten ayırma ile üretilir.
| Güneşe aşık çiçek ( Hikaye ) |
Bir zamanlar dünyanın bilmem neresinde, halkı çok yoksul ve bir o kadar da mutsuz olan bir ülke varmış. Ülkeyi yönetenler halka o kadar çok kötü davranıyormuş ki, herkes korku içindeymiş. İşin daha kötüsü, kimse bu durumdan nasıl kurtulunacağını bilmiyormuş, adeta ölümden medet umuyorlarmış. Ölenler için, kurtuldu artık bu işgenceden diye seviniyorlarmış.
Ülkede bir de, hasta olduğu için doktorların evinden çıkmasına izin vermediği genç ve zeki bir adam yaşamaktaymış.
Doktorlar genç adama, güneş görünce öleceği için evinden çıkmasına izin vermiyormuş. Bu yüzden o da herkes gibi çok mutsuzmuş, güneşte, özgürce dolaşmak istiyormuş.
Bu nedenle her sabah uyanınca; penceresinin önündeki, güneşi çok seven mercan çiçeğine bakarak bu özlemini gidermeye çalışıyormuş.
Halk, bir günlük özgürlük / mutluluk için ölümü göze alan bu genç adamdan çok etkilenmiş. Özgür olmadan mutlu olunamayacağını, bunun ise bir bedeli olduğunu anlamış.
Korkularını yenerek, hep beraber haksızlıklara karşı mücadele etmeye başlamışlar...
Bu nedenle güneş görmeyince çiçek açmayan mercan çiçeği, o günden sonra özgürlük mücadelesi verenlerin sembolü olmuş.
A Kadir Bekçi
Mercan çiçekleri ( Russelia equisetiformis ):
| Mercan çiçeği ( Russelia equisetiformis ) |
| Sarı çiçekli mercan çiçeği, Ruzelya ( Russelia equisetiformis ) |
| Bir adı da 'kırmızı şamdan çiçeği' olan mercan çiçeği ( Russelia equisetiformis ) |
| Yağmurdan sonra. ( Russelia equisetiformis ) |
| Mercan çiçekleri ( Russelia equisetiformis ) |


