3 Haziran 2016

MANASTIR'IN ORTASINDA VAR BİR HAVUZ


Bitola Saat Kulesi, Makadonya
(  17. yüzyılda Osmanlılar tarafından yapılmıştırılan  ve Bitola'nın sembolu kabul edilen saat kulesi )

Balkan gezimizin sonuna doğru Ohrid'den Makedonya'nın ikinci büyük şehri olan Bitola'ya hareket ediyoruz. Manastır, 1382 yılında, Sultan I. Murat zamanında Osmanlı topraklarına katılmış ve Balkan Savaşları sonunda  ( 1912 ) kaybedilmiştir. Osmanlılar zamanındaki adı Manastır olan Bitola'nın, Cumhuriyetimizin  kurucusu  Atatürk'ün hayatında  önemi bir yeri vardır. Bilindiği gibi Atatürk, askeri  lise eğitimini  ( 1896 - 1898   ) Manastır Askeri İdadisi'nde  görmüştür.

Manastır'a gelirken, II.Abdülhamit'e tekrar meşrutiyeti kabul ettirmek için dağa çıkan Resneli Niyazi Bey'in  sarayının önünden geçiyoruz.

Hürriyet kahramanı Niyazi Bey'in, Fransa'daki Versay'ı  ( versailles )  örnek alarak
 yaptırdığı sarayı ( Resne / Makedonya )
II. Meşrutiyetin ilanından sonra hürriyet kahramanı olarak ilan edilen Resneli Niyazi Bey, her yere dağda bulup evcilleştirdiği geyik ile gidermiş. Bu nedenle 'geyik' hürriyet sembolü (Gazal -ı Hürriyet ) kabul edilmiştir. ( Vikipedi )
Daha sonra koruması tarafından öldürülen Niyazi Bey, "Ne şehittir ne gazi, pisi pisine gitti Niyazi" sözünün de doğmasına neden olmuştur.

Manastır'ı çevreleyen karlı dağlar / Makedonya 
530 yıl (1382 - 1912 ) Osmanlı yönetimi altında kalmış olan Manastır, ayni zamanda Osmanlıların Avrupa topraklarındaki en önemli askeri üstü ( 3.Ordunun merkezi ) olmuştur. Günümüzde Kuzey Makedonya Cumhuriyeti sınırları içinde bulunmaktadır. Baba Dağı'nın eteklerinde ve Dragon Nehri'nin kıyısında kurulmuştur. 
Büyük İskenderîn babası olan II.Filip'in Heykeli 
( Manolya Meydanı, Bitolla )

Manolya Meydanı, Savaş Anıtı
( Bitola / Manastır, Kuzey Makedonya  )
Osmanlılardan kalan Bedesten ( Kapalı çarşı ), Bitola

Bitola'da ilk  önce; Saat Kulesi, Yeni Cami, İshakiye Cami, Bedesten ve II.Filip'in  heykelinin bulunduğu Manolya Meydanı'nı geziyoruz. Burada ayrıca, Osmanlılar zamanından kalma türkülere konu olmuş  bir havuz ve  tarihi bir de  çeşme var.
Eski adı Hamidiye Caddesi olan Şirok Sokağı 

Bitola'nın en önemi ve işlek caddesi olduğu belirtilen Şirok sokağı ( Hamidiye Caddesi ), Manolya Meydanı'ndan başlıyor.  Şirok ( shirok ), 'geniş sokak' demekmiş, araç trafiğene kapalı, cadde üzerinde Türkiye Konsolosluğu  da bulunuyor.

Manastır'ın en önemli caddesi olan Şirok sokak
 ve Türkiye Konsolosluğu

Osmanlılar zamanındak adı Hamidiye caddesi olan Şirok sokağı, Mustafa Kemal ile Eleni Karinte  arasında yaşandığı söylenen, hüzünlü bir aşk hikayesinin de geçtiği bir yer olması bakımından,  burayı gezmek için gelenlerin ayrıca   ilgisini çekiyor. 
 
Şirok ( shirok ) Sokağı'ndaki Eleni Karinte'nin yaşadığı tarihi ev. 

Şirok sokakta kısa bir yürüyüşten sonra, Eleni Karinte'nin yaşamış olduğu iki katlı ve balkonlu evin önüne geliyoruz. Atatürk, sık sık geçtiği bu caddede,  balkonda  gördüğü  Eleni'ye  aşık olur.
Türkiye'de çok  bilinmeyen, Atatürk'ün bu öğrencilik yıllarındaki  aşkı ( o zaman  15- 16 yaşlarında olmalı ), Bitola'ya  gelen turistlerin en  büyük  ilgi odağı oluyormuş. Gerçi böyle bir aşk yaşanmış mıdır? yoksa bu bir efsane midir tam olarak  bir şey söylemek mümkün değil. Atatürk'ün hayatını anlatan tarihi kaynaklarda bahsedilmeyen  bu hüzünlü aşk  hikayenin tek belgesi, Eleni Karinte'nin yazdığı kabul edilen ve şimdi Manastır Askeri İdadisi Müzesi'nde bulunan  bir mektuptur.*

Söylentilere göre, Eleni'nin babası din farkı nedeniyle  bu evliliğe karşı çıkar, onu eve kapatır ve başka biriyle evlendirmek ister. Elen'i, mektubundan anlaşıldığına göre aşkından hiç bir zaman vazgeçmez. Atatürk'ün bu mektuptan  haberi olmuş mudur bilinmiyor. 

İşte, Eleni Karinte'nin Atatürk'e yazdığı o aşk  mektubu.

                                                                 Kemal Atatürk'e,
Herhangi bir zamanda ve yerde!


Çok seneler geçti, ben halen her gün  içerisinde senden haber bekliyorum. Herhangi bir zamanda mektubumu alırsan, beni hatırla. Kağıttaki gözyaşlarımı göreceksin. Yıllar ve olaylar geçiyor, seninle ilgili çok şeyler konuşuluyor. 

Mektubumu okurken başka kadını seviyorsan, mektubumu yırt ve kendine  sor; "Manastırlı Eleni Karinte adında birinin, bir günlük tanıdığı ve aşık olduğu adama bütün ömrünü harcamış olduğuna inanıyormu?'
Benim seni sevdiğim kadar, o kadını o kadar çok seviyorsan, kendine hiçbir şey söyleme. Senin kadar mutlu olmasını diliyorum.
Fakat balkondaki kızı hatırlıyorsan ve başkasını sevmiyorsan , seni beklediğimi ve ömrüm boyunca bekleyeceğini bilmeni istiyorum! Döneceğini, beni unutmayacağını biliyorum.
Babam vefat etti. Beni senden ayırdığından tam bir yıl geçti, beni eve kapattı ve bir ay çıkmama izin vermedi. Ağlamadım, biliyorum ki tüm kilitleri boşuna harcadı. 
Beni evlendireceği adamı sadece bir kere gördüm ve kendisi bana onu sevebileceğimi söyledi. Ben kendisine , 'Hayır, ben sadece ilk aşkımı seviyorum' dedim. Bir daha da görmedim.
Babam beni hiç affetmedi, bende kendisini. Ölümünden bir kaç gün önce yanına çağırdığında, ' Eleni biliyorum yanlış yaptım, hiç bir zaman iyi bir baba olamadım' dedi. ' Affetmeni istemiyorum, sen de isteme benden.Allah ikimizi affetsin. Senin için en iyisini isterken en kötüsünü yaptım' dedi.
Babam kötü bir adam değildi.
O zamanlardaki  gibi artık genç ve güzel değilim. 
Tüm ömrüm bir gün içerisinde.
Ebediyen seni seven ve seni bekleyen Eleni Karinte.



Şimdi müze olan Manastır Askeri İdadi'sini gezdikten sonra, Atatürk'ün doğduğu  Yunanista'nın Selanik kentine gitmek üzere Bitola'dan ayrılıyoruz. Yolda rehberimiz, müzede gördüğümüz ancak okuyamadığımız  Eleni Karinte'nin Kemal Atatürk'e yazdığı, yukardaki duygu dolu mektubunu okuyor. Otobüste derin bir sessizlik oluyor, Eleni'nin mektubu her birimizi bir yerlere,  öğrencilik, gençlik  yıllarımıza götürüyor.

Restore edilmekte olan Yeni Cami ( Kadı Mahmud Camii )
  ve türkülere  konu  olan havuz.

Daha sonra hep beraber, Atatürk'ün çok sevdiği 'Manastır'ın ortasında var bir havuz' türküsünü söylemeya başlıyoruz.Neşemiztekrar yerine geliyor. Bu arada rehberimiz, Atatürk'ün babasının ölmümünden  sonra  kızkardeşi Makbule  ile beraber bir süre yaşadığı Langaza'dan geçmekte olduğumuzu söylüyor. Atatürk,  kızkardeşi Makbule ile beraber burada, dayısının çiftliğinde bakla tarlasına gelen kargaları kovalamıştır. 

Atatürk'ün üç yıl okuduğu Manastır Askeri İdadisi 
( Bitola / Kuzey Makadonya )

Şirok ( shirok ) Sokak, Bitola / Makadonya

Eski Rus Kcnsolosluğu 

Sekiz gün süren Balkan gezimizi, Yunanistan'ın Selanik ve Kavala şehirlerini gezerek tamamlıyoruz. Beş yüz yıl Osmanlı yönetimi altında kalmış olan bu topraklardan, karmaşık duygular içinde ayrılıyorum.   

28.05.2016 

( * Bu mektup, şimdi müze olarak kullanılan Manastır Askeri İdadisi'sinde bulunmaktadır. Bu hikaye ayrıca, 2013 yılında Makedon yönetmen  Aleksandor Popouski tarafından 'Balkan Is Not Dead / Balkanlar Ölü Değildir' adı ile sinemaya aktarılmıştır. )

21 Mayıs 2016

BAHÇEMİZİN YENİ YARAMAZLARI

Geçen yıl üç yavrusu olan ( sadece biri yaşıyor )  bahçemizin kedilerinden Sincap'ın bu yıl dört yavrusu daha oldu. Doğunca bizden sakladığı  yavrularını, geçen hafta, daha  çok küçük olmalarına rağmen bahçeye taşıdı. Anlaşılan dört yavruya tek başına bakmak zor geldi, sanırım.

İşte sevimli yaramazlardan renkli görüntüler.

'Sincap' adını verdiğimiz kedimiz ve yavruları.
Yeni evleri
Kedi ailesi
Baba kedi ( panço / siyah beyaz olan )  ve abla kedi  ( gülcan / geçen yıl doğmuştu  )
Tek oyuncakları çizmelerim.




Anne ve baba kedi, birbirlerini çok seviyorlar







Şimdi uyku zamanı           
Çizmeli kedi
                        
                                                        BİR AY SONRA  ( Güncelleme )

                                                      Erkek Kedi Yavru Kaçırdı

Küçük yaramazlar bayağı büyüdüler, bu arada  zaman zaman beni de kızdırıyorlar. Artık sepetlerinde yatmıyorlar. balkondaki  saksıların üzerinde yatmaya başladılar, ne yaptıysak  engel olamadık, canım çiçeklerimi haşat ettiler. Kapıdaki sinekliğe  tırmanmayı çok seviyorlar, tel kafesler bozulmaya  başladı. Ne yapalım gülü seven dikenine katlanırmış.

Yeni mekanları saksılarım.
Siz olsanız ne yaparsınız?


Bu yazımı asıl güncellememin nedeni ise, dün ( 18 06 2016 ) yaşadığımız ilginç bir olay. Doğrusu böyle bir şeyi başkası anlatsa ben inanmazdım.
Panço ( erkek kedi ), dün bahçeye ağzında yeni doğmuş bir kedi yavrusu ile geldi.  Ne yapacağımızı şaşırdık, yeni doğmuş bu yavruyu belli ki annesinin sakladığı yerden bulup / çalmış,  getirmişti.  İyi bir şeymiş gibi bir de  bana sürtünerek kendini sevdirmek istiyordu.  Yavruyu  bizim yaramazların annesine ( Sincap ) götürdüm, belki emzirir, sahiplenir diye. Sincap, tepki vermedi, sadece baktı. Ancak bunu gören kendi yavruları, geçen yıl doğurduğu "Gülcan" da dahil olmak üzere kıskanarak annelerinin etrafını sardılar, emmeye başladılar. Sonuç olarak ne  yaptıysak olmadı. Bu arada kedileri çok seven kızımı aradım, ne yapabilirdik. Şırınga ile sulandırılmış  süt vermemizi söyledi. Bunda biraz başarılı olduk sanırım. Bu sabah kalktığım da yaşıyordu, yeniden süt vermeye çalıştım, bana üşümüş gibi geldi, vücudu çok soğuktu.  Bakalım onun hayatta kalmasını sağlayabilecekmiyiz.

Yeni güncelleme ( 20 06 2016 ) : Maalesef bu inanılması çok zor olay bugün yine arkasında bir takım sorular bırakarak noktalandı.Öğle saatlerinde süt verdikten bir müddet sonra yavrunun bu seferde sebetinden kaybolduğunun farkına vardık.Bu defa kim yavruyu kaçırmış olabilir bilmiyoruz, annesi mi buldu, yoksa Panço tekrar başka bir yere mi götürdü anlayamadık.Bir önemli ihtimalde yavruların annesi olan Sincap'ın geçen yıl doğurduğu büyük yavru Gülcan;  çünkü benim yavru ile ilgilenmemden rahatsız olduğunu açık açık gösteriyordu. Bir defasında boynundan tutmuş götürmeye çalışırken elinden almıştım. Tek tesellim ise; benim kontorulümde iken ölmemiş olması. İşte böyle!

Yeni doğmuş kedi yavrusu
Ne yapmak istiyor dersiniz? Erkek kedilerin yeni doğan yavruları, anneleri ile  çiftleşmek amacı ile öldürdüğü biliniyordu ama, kaçırmasının sebebi ne olabilir dersiniz?

Çok da güzel değil mi?


Kedilerin kıskanç olduğunu biliyormuydunuz?
Sadece baktı.


14 Mart 2016

DOĞANBEY ÇIFIT KALESİ DOĞA YÜRÜYÜŞÜ

Doğanbey Adası, nam -ı diğer Çıfıt  Kalesi 

 Bu hafta sonu ( 06. 03. 2016 )  Teos Doğa Sporları Grubu' tarafından her hafta sonu  düzenlenmekte olan doğa yürüyüşlerinden, Doğanbey - Çıfıt Kalesi doğa yürüyüşünü yaptık. Doğanın da  en güzel kostümünü giydiği bu  günlerde, havanın da güzel olması yürüyüşümüzün daha  zevkli ve güzel   geçmesini sağladı. İşte bu yürüyüşümüz fotoğraflarla hikayesi. Bu arada sizlere, yörenin flora ve tarihinden de kısaca söz edeceğim.

Harita alıntıdır. 

Yürüyüşümüze Seferihisar- Kuşadası Karayolu üzerinde bulunan  Doğankent Sitesi durağından başlıyoruz.  Burası Seferihisar'a  yaklaşık 15 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Karayolu  burada sahili takip etmiyor, Doğanbey Burnunu  baypas ederek iç kısımdan  geçiyor. Bizim  rotamız, Çıfıt Kalesi'nin de bulunduğu yaklaşık 9 km uzunluğundaki  bu yarımada üzerinden geçiyor. Ürkmez yakınlarında tekrar   karayoluna  çıkarak yürüyüşümüzü tamamlayacağız.


Seferihisar'ın köyleri ( mahalle olmadan önce )

Eski Doğanbey Köyü  / Seferihisar ( Fotoğraf daha önce çekilmiştir )
Bir zamanlar Seferihisar'ın en kalabalık  köyü imiş,  şimdi çok az oturan kalmış.

Yel değirmeni / Doğanbey

Doğanbey, Çaka Bey tarafından ele geçirilerek ( 1084 ) Türk yönetimine girmiş. 1426 yılında ise Osmanlı devletine bağlanmış.  Buraya Doğanbey adı, Osmanlılara karşı burayı savunan Aydınoğlu Cüneyt Bey'in oğluna ithafen verilmiş.

Son zamanlarda, Türkiye üzerinden yurt dışına kaçmaya çalışan mültecilerle gündeme gelen Doğanbey,  aynı zamanda çok zengin termal kaynaklara da sahip bir yer.

Yöre bitki örtüsü bakımından da çok zengin, Akdeniz ikliminde doğal olarak yetişen bir çok bitki türünü  burada görmek mümkün.

Doğankent Sitesi durağı .
Yürüyüş için burada toplanıyoruz. 

Yürüyüşe kır çiçekleri kaplı yemyeşil bir alandan geçerek  başlıyoruz.
( Yürüyüşe  23 kişi katıldığı anlaşılıyor. )

Kır çiçekleri. 

Doğankent Sitesi / Atatürk Mah. / Seferihisar.

Dağ laleleri ( Anemone coronaria )

Bir tür çiriş otu ( Asphodelus albus )

Makiliklerin arasındaki patika yollardan geçerek yürüyüşe  devam ediyoruz.
Doğa muhteşem gözüküyor. 

Burada kısa bir dinlenme molası veriyoruz. 

Teos Doğa Sporları Grubu ( Seferihisar / İzmir )

Her yerde  açan beyaz  papatyalar ( Anthemis chia  ).
Uzaktan kar yağmış gibi görünüyor.

Mavi ve yeşilin buluştuğu Doğanbey / Seferihisar  kıyıları 

Erguvan ağacı ( Cercis silliquastrum )
Erguvan rengi, doğal olarak elde edilmesi en zor renklerden biri olduğu için Bizanslılar tarafından 
 zenginlik ve güç belirtisi olarak kabul edilmiştir. Erguvan çiçekleri zehirsiz olup yenebilir.

Burada yeni çiçek açmış  erguvan
ağaçlarını arkamıza alarak fotoğraf çektiriyoruz.

Yeşil ve sarının dansı.

Beyaz çiçekli  laden gülleri ( Cictus salvifolius )

Grubumuzu en genç üyesi, Yağız.
Doğayı çok seviyor. 
 
Kekik güneşotu ( Fumana thymifolia )

Adam otu ( Mandragora officinarum ).
Kökleri insana benzediği için bu isim verilmiş, zehirli bir bitki.

Çok sayıda yazlık sitenin bulunduğu  Ömür Beldesi ( Atatürk Mah. )

Bir adı da "Yaşlı adamın sakalı" olan bahar sarmaşığı
( Clematis cirrhosa )
 
Bu defa  Çıfıt Kalesi'ni  arkamıza fon yapıyoruz.
Teos Doğa Sporları Grubu  

Bazı azı arkaşlar,  akşam yemek için ot topluyorlar. 

Her yer bir başka güzel. 

Dağların oğlu
Grubumuzun lideri Mehmet Bey, tam bir doğa aşığı. 

Doğanbey Çıfıt Kalesi yürüyüşü 

Kızım ve ben. 

Yol bitince, yürüyüşe  nasıl devam edeceğimizi tartışıyoruz. 
 
Tarihi Çıfıt Adası ve Kalesi ( Myonessus / Fare Adası )

Çıfır Adası ya da Çıfıtadasıkalesi ( Doğanbey / Seferihisar ) 

Çıfıt Adası  ( Myonnesos / Fare Adası  )
Seferihisar / İzmir 

Adaya çıkmak için suya girmek gerektiği için Çıfıt Kalesi'ne çıkmayı bir başka
 yürüyüşümüze bırakıp, fotoğraf çektirmekle  yetiniyoruz.

Tarihdeki adı Myonnesos olan Çıfıt Adası'nin ( kale  ), dalgaların kıyıyı oyması sonucunda oluştuğu tahmin edilmektedir. Ada üzerinde, denize kadar inen bir yarık ve antik dönemlerden kalma  duvar kalıntıları bulunmaktadır. Eskiden  kıyıyı adaya bağlayan,  dolgu bir yol varmış.  Ada bir dönem korsan yuvası olarak kullanılmış.
Osmanlılar zamanında İpsilihisar denmeye başlanmış ve kıyıda bazı yapılar yapılmış.Resmi adı Doğanbey Adası olan Çıfıt Kalesiadası' na  halk arasında ayrıca 'Sıçan Adası' da deniyor. 

Osmanlılar zamanından  kaldığı sanılan kalıntılar ( kıyıda )
 

Çam keseböceklerinin kuruttuğu  kızıl çam ağaçları

Tükrük otu / Akyıldız ( Ornithogalum umbellatum )
Yenen soğanlı bir bitki.

Ormanlara büyük zarar veren çam keseböcekleri

Doğanbey Çıfıt Kalesi yürüyüşü 

Plajların fazla olmadığı Doğanbey kıyılarda  falezler ( uçurum ) oluşmuş.   

Ada soğanı ( Urginea maritima )
Yaz sonunda beyaz çiçekler açan büyük soğanlı, zehirli  bir bitki. 

Bir grup arkadaşımız. 

Keçiboğan ( Calicotome villosa ).
Sert dikenli ve çiçekleri güzel kokulu bir çalı. 


Çıfıt Kalesi'nden sonra, engebeli ve makilik  bir  alandan geçerken zorlanıyoruz..

Doğanbey Çıfıt Kalesi yürüyüşü 

Doğanbey Çıfıt Kalesi yürüyüşü 

Havaların ısınması ile beraber  kaplumbağalarda ortaya çıkmaya başlamış

Sakız ağacı ( Pistacia lentiscus )
Bu bitkinin Çeşme ve Sakız adası civarında yetişen bir çeşitinden damla sakızı  elde edilmektedir. 

Doğanbey Çıfıt Kalesi yürüyüşü 

Çıfıt   Kalesi artık geride kalıyor.

Manzara müthiş

Öğle yemeğimizi Doğanbey Burnunda ki  bu küçük koyda yiyoruz. Bu koyun bir özelliğide, mülteciler tarafından Yunanistan'ın Sisam Adası'na ( Samos )  kaçmak için kullanılan bir yer olmasıdır.

Burada yemek yiyip bir süre  dinleniyoruz.

Ilgın ( Tamarix parviflora )
Tuzlu  toprakları seven bir ağaç.

Doğanbey sahilleri, Seferihisar / İzmir 

Kaya şebboyu ( Malcolmia flexuosa )

Kıyıya sürüklenmiş tekne kalıntıları.

Doğanbey sahilleri

Öküz şebboyu ( Matthiola tricuspidata ) ve kelebek.

Türkiye üzerinden yurt dışına kaçmak isteyen mültecilerin, ağırlık
yapmasın  diye attıkları giysi ve eşyalar.

Keçiboğan 

Sarıboğaz, Moryıldız / Kum çiğdemi ( Romulea tempskyana )
Süsengillerden soğanlı bir bitki .

Doğanbey sahilleri 

Doğanbey Burnu kıyıları ( Kalp koyu ) 

Doğanbey Çıfıt Kalesi yürüyüşü 

Karabaş otu ( Lavandula stoechas )
Çiçeklerinden ve yapraklarından yararlanılan  şifalı bir bitki.

Havaciva otu ( Alkanna tinctoria )
Özellikle yara ve cilt hastalıklarını karşı kullanılan şifalı bir başka  bitki.

Doğanbey Çıfıt Kalesi yürüyüşü 

Çalıbaba ( Prasium majus )

Tüylüçekem ( Thymelaea hirsuta )

Antik çağlardaki adı Makria olan Doğanbey Burnu .

Bu küçük koyda, denizden de yer yer sıcak sular çıkıyor. 

Yaşlılık başa bela. 

Kanlı Ada, Doğanbeu Burnu / Seferihisar. 

Kanlı Ada
Denizde bulunan bu  kaya, yapısındaki demir madeninin verdiği  
kırmızılık nedeni ile  'Kanlı Ada' olarak  adlandırılmış.
 
Teos Doğa Sporları Grubu, Doğanbey Burnu / Seferihisar. 

Termal kaynaklar.
Doğanbey'de sıcak su sadece karadan değil  denizden de çıkmaktadır.
Bu durum   turizme büyük katkı sağlayabilir.

Doğanbey Çıfıt Kalesi yürüyüşü 

Ezentere ya da çobanyastığı ( Thymelaea tartonraira )

Köklü süsen ( Gynandriris sisyrinehium )
Bir tür süsendir, yumrulu süsen,  domuz burnu da denir, çiçekleri kısa ömürlüdür, yenmez.

Ve, bir doğa yürüyüşünü daha tamamlıyoruz...

Yaklaşık 6 saat kadar süren bu  yürüyüşümüz, Ürkmez ( Cumhuriyet Mah. ) yakınlarında  sona eriyor. Bir başka doğa yürüyüşünde tekrar buluşmak ümidiyle vedalaşırken,  bu yürüyüşe düzenleyen Teos Doğa Sporları Grubu başkanı  Mehmet Bostancı beye, yürüyüşe katılan bütün  arkadaşlara ve yine bizi  takip eden  siz doğa severlere çok teşekkür ediyorum. 
Bu arada sürç-i  lisan ettiysek affola.

Doğanbey ve Ürkmez  sahilleri
Bir başka doğa yürüyüşünde buluşmak umudu ile, hoşcakalınız sevgili doğa severler.