7 Mart 2013

PERLİT MADENİ - KIZILCADAĞ - ÜRKMEZ DOĞA YÜRÜYÜŞÜ

Teos Doğa Sporları Grubu tarafından her hafta sonu düzenlenen  doğa yürüyüşlerinin  bu haftaki  ( 04.03 2013 ) adresi  Ürkmez - Kızılcadağ  oldu. Fazla yüksek olmaya tepe ve vadilerin oluşturduğu Kızılcadağ, doğa yürüyüşleri yapmak için oldukça elverişli bir yer.  Dağın üzeri kızılçam ormanları ile kaplı, güney kısmı Ürkmez  ve Ege denizine bakıyor.

Doğa gezileri ve yürüyüşleri, doğaya karşı sorumluluklarımızı bize  hatırlatması bakımlarından da önem taşımaktadır. Yaşamımızı borçlu olduğumuz doğanın dengesi, maalesef her gün biraz daha bozulmaktadır. Bu nedenle, doğaya sahip çıkıp onu mutlaka korumalıyız. Herkesin, özellikle çocuklarımızın doğayı tanıyıp sevmesini sağlamalıyız.


Yürüyüşüşe, belediye otobüsü ile geldiğimiz Gümüldür- Menderes karayolu perlit madeni sapağından başlıyoruz.  Güzel bir hava da, 19 arkadaşımızın katılımı ile yaptığımız bu yürüyüş yaklaşık  5 saat sürdü.
İşte bu yürüyüşümüzün detayları.



Tahtalı Barajı'na arkamıza alarak,  perlit madenine giden toprak  yoldan yürümeye başlıyoruz. Etrafta kayaların aşınması sonucu,   peribacalarını andıran ilginç yer şekilleri oluşmuş.  Harika bir manzara eşliğinde ilerliyoruz.

Gümüldür - Menderes yolu.

Doğa yürüyüşüne katılan arkadaşlarımızla hatıra fotoğrafı çektiriyoruz..
Kısa bir süre  sonra, perlit madeni çıkarılan sahaya geliyoruz. Volkanik bir kayaç olan perlitin en önemli özelliği,  içinde bulunan su nedeni ile ısıtılınca hacminin 35 katına kadar genişleyebilmesidir. Perlit, bu özeliği nedeni ile  tarım, inşaat ve sanayinde kullanılmaktadır. Dünyadaki perlit rezervlerini 3/4 Türkiye'de bulunmaktaymış.

Spor yapıyoruz.
Perlit ocağı
Maalesef, bu maaden ocağı  hiç bir çevre düzenlemesi yapılmadan terkedilmiş.
Özellikle, açık maden ocakları doğaya büyük zarar vermektedir. Bu nedenle, bu tür faaliyetlerin rehabilitasyon çalışmaları ile birlikte yürütülmesi ve daha sonra da tekrar  doğaya kazandırılması gerekmektedir.

Terkedilmiş perlit ocağı  ve sorumsuzca etrafa  atılan bira şişeleri.
Bu çam kırıkları yangınlara yol açabilir.
Ormanlarımızın çöplük yapılmasına izin vermeyelim.

Perlit Madeni - Kızılcadağ - Ürkmez Doğa Yürüyüşü


Ormanları daha verimli  bir hale getirmek için yaşlı ağaçların kesildiği,  doğal gençleştirme çalışmaları yapılan bir alandan geçiyoruz. Tıraşlanan bu yerlerde,  fidanlar ağaçların attığı tohumlardan bitmektedir.

Orman işçilerinin buradaki yaşantıları ise hayli ilginç.

Orman işcilerinin yaşantısından görüntüler
Çanak anten.

Kazlar.



Teos Doğa Sporları Gurubu  ( Uzundere Vadisi )
Köşk tepesine çıkmak için, Izdırap vadisinden ayrılarak  güneye istikametine yöneliyoruz.

Kızılçam ağaçları arasındaki orman yolundan kıvrıla kıvrıla yükseliyoruz. 


Orman yangınları  sırasında,  helikopter ve arazözlerin su alması için yapılmış bir göletin yanından geçiyoruz.
Yangın göleti
'Köşk' adı verilen manastır kalıntısı. ( Kızılcadağ - Ürkmez )
Köşk Tepesi, Kızılcadağ platosunun kuzeyinde bulunuyor,  ormanlık bir alan. Ağaçsız yerlerde renga renk kır çiçekleri açmış.
Burada, ağaçların arasında yöre halkının 'Köşk' adını verdiği eski bir bina kalıntısı var. Bazı duvarları hala ayakta olan bu binanın içinde incir ağaçları bitmiş, derin kuyular var. Binanın tek ve yüksekte olması manastır olabileceğini gösteriyor.
İlgisizlik nedeniyle binanın içi ve etrafı  define avcıları tarafından delik deşik edilmiş.

Definecilerin açtığı çukurlar


Köşk  ( Kızılcadağ - Ürkmez )

Köşk ( Manastır ) - Kızılcadağ

Köşk ( Manastır )
Dağ laleleri

Yemeğimizi Köşk denilen bu yerde yiyoruz.
Her yerde dağ laleleri, papatyalar, sarı çiğdemler çiçek  açmış



Kızılcadağ - Ürkmez
Yemekten  sonra Kızılcadağ'ın zirvesine  çıkıyoruz. Burada harika bir manzara var.



Kızılcadağ - Ürkmez


Teos Doğa Sporları Grubu  ( Kızılcadağ - Ürkmez )


Ürkmez sahilleri
Kızılcadağ'dan Ürkmez'e,  uçurum denecek kadar çok  eğimli  bir araziden geçerek yürüyoruz. Daha önce yanmış olan bu alanda, yer yer ağaçlandırma çalışmaları yapılmış.

Kiriş otu.
Ürkmez - Seferihisar
Ürkmez.
Yürüyüşümüz Ürkmez'de  sona eriyor. Haftaya bir başka başka doğa yürüyüşünde buluşmak  umuduyla,  hoşçakalınız sevgili doğa severler.

Hoşbulduk,  Güzel Ürkmez 
Harita için tıkla. http://www.haritatr.com/urkmez-haritasi-e890

27 Şubat 2013

ÜRKMEZ BARAJI - GÜMÜLDÜR ORMAN KAMPI DOĞA YÜRÜYÜŞÜ


Teos Doğa Sporları Grubu  tarafından hafta sonları düzenmekte olan  doğa yürüyüşlerine,  bu hafta sonu   ( 24. 02. 2013 )  Ürkmez Barajı - Gümüldür orman kampı arasında yapılan yürüyüşle devam ettik. 
Seferihisar'a bağlı turistik bir belde olan Ürkmez; İzmir'e 54 km, Seferihisar'a  ise 27 km. uzakta ve   Kuşadası yolu üzerinde bulunmaktadır.
12 İyon kentinden biri olan Lebedos Antik Kenti kalıntıları da  burada bulunmaktadır.

Doğayı daha iyi tanımak, sevmek,  korumak  ve  sağlıklı yaşamamız  için, bu  yürüyüşlere  sağlığı elverişli olan herkesin  katılması gerekir. Unutmayalım, sağlam kafa sağlam vücutta bulunur.

İşte bu yürüyüşümüzün fotoğraflarla hikayesi.

Ürkmez Barajı / Seferihisar
Yaklaşık 22 km. sürecek olan  bu uzun  yürüyüşe,  Belediye  otobüsü ile geldiğimiz Ürkmez Barajı'nın kıyısından  başlıyoruz. Hava güneşli ve şubat ayı olmasına rağmen oldukca sıcak.  Yürüyüşe 22 kişi katılıyor. 

Ürkmez Barajı / Seferihisar
Ürkmez Barajı / Seferihisar
Ürkmez Barajı, 1990 yılında Ürkmez deresi üzerinde içme suyu ve sulama amacı ile yapılmış. Bu yıl kış mevsiminin yağışlı geçmesi nedeniyle, baraj şimdiden büyük ölçüde  dolmuş. Şiddetli erozyon yüzünden  sular çok  bulanık bir halde.

Yürüyüşe başlamadan önce, Ürkmez Barajı'nın  kıyısında 
  jimnastik yaparak kaslarımızı hazırlıyoruz. 
Şubat ayı olmasına rağmen dağ laleleri ( anemon ) çiçek  açmaya başlamış. 
Ürkmez Barajı'nın  kuşbakışı görünüşü. 
Eski Ürkmez köyünden kalma bir köy çeşmesi  / Seferihisar
Eski Ürkmez Köyü, baraj havzası içinde kaldığı için boşaltılmış. Köy, aslında sahil yolu yapılınca daha önceden şimdiki yerine ( deniz kıyısına )  taşınmaya başlamış.
Bir zamanlar çocukların oynadığı bu yerlerde  şimdi dağ laleleri, çiğdemler çiçek açmış. İn cin top oynuyor. Bazı evlerin içinde ağaçlar büyümüş. 

Eski Ürkmez Köyü / Seferihisar
Eski Ürkmez Köyü / Seferihisar

Bahar sarmaşığı ( Clematis cirrhosa )
Moryıldız ( Romulea tempskyana ) 
Ürkmez deresini takip ederek  Kalabak mevkiine   doğru yürüyoruz. Vadinin yamaçlarındaki ormanların büyük kısmı, 2011 yılında çıkan büyük bir yangın sonucu tahrip olmuş.

Kalabak Deresi ( Çamalan Deresi )
Kalabak Deresi
Kalabak  / Ürkmez
Kalabak Deresi ( Çamalan Deresi ), yazın hıncını çıkarırcasına coşkulu akıyor. Vadinin yamaçlarında, sel sularının  tortul tabakaları  aşındırması sonucunda  ilginç kaya kütleleri oluşmuş ( Kalabak Kayası ). Burası  'jeopark'  olarak düzenlenerek  turizme kazandırılabilir.

Kalabak Kayaları ( Ürkmez mevki / Seferihisar ) 
Tortul tabakalar, içlerinde bulunan kalıntılar ( fosil )  nedeni ile
  önemlidir.
Kalabak Kayaları. ( Ürkmez / Seferihisar )
Kalabak Vadisi ve Çamalan Deresi. ( Ürkmez mevki / Seferihisar ) 
Kalabak Vadisi.
Doğa yürüyüşleri için de oldukca elverişli.
Kalabak Deresi ( Çamalan Deresi ),   Ürkmez mevkisi / Seferihisar
Kalabak Deresi, Ürkmez mevkisi  / Seferihisar
Bu bitkiyi tanıyamadınız mı?
( Taşta oluşan yosunlar, makro çekim )  
Öğle molası sırasında yemeklerimizi yiyoruz.
Öğle molasından sonra, Kalabak vadisi içindeki yürüyüşümüzün rotasını  değiştiriyoruz. Ürkmez' e geri  dönmek için, bu defa  vadinin karşı tarafına geçiyoruz. Yağan yağmurlar küçük dereler ve şelaler oluşturmuş.  İçme suyu ihtiyacımızı orman içindeki derelerden karşılıyoruz, sular çok temiz ve yumuşak.


Kısa bir mola 

Yağan yağmurlar yer yer dereler oluşturmuş.
İlginç bir çam ağacı 

Çam kese böceği
Küçük bir şelale 

Papatyalar 
Teos Doğa Sporlar Grubu

İki yıl geçmesine rağmen yangının izleri hala ürkütücü.
Yürüyüşümüz sırasında, iki yıl önce yanan orman alanından da  geçiyoruz. Bazı yerlerde  yangının korkunç izleri hala,  o günkü gibi duruyor. Yanan yerlerin ağaçlandırılma faaliyetleri  devam ediyor. Yol kenarlarında, dikilmek için getirilmiş değişik ağaç fidanlarına rastlıyoruz.

Geçen yıl bu sahada  dikmiş olduğumuz fidanları ,  yolumuza uzak  olduğu için göremiyoruz. ( İZMİR AKUT- HATIRA ORMANI ' http://kadirbekci53.blogspot.com/2012/04/izmir-akut-hatira-ormani.html)
Yangın alanı, Ürkmez / Seferihisar 
Ağaçlandırmaya hazırlanmış alanlar. ( Ürkmez / Seferihisar )

Bir süre yanmış orman alan içinden  yürüyoruz. 

Yüzbin hektar ormanın yanıp kül olduğu Ürkmez - Gümüldür mevki  ( 23 08.2011 )
Son zamanlarda yapılan bazı  bilimsel çalışmalar bazı  orman yangınlarının sanılanın aksine yararlı olduğunu, bu şekilde doğanın kendini yenilediğini ortaya koymaktadır.  Bu nedenle, günümüzde bazı ülkelerde yerleşim yerlerini tehdit etmeyen orman yangınlarına müdahale edilmemektedir. Daha sonra, yanan bu alanlar ağaçlandırılarak tekrar ormana dönüştürülmektedir.

Ancak ülkemizde;  Ormanların kasten yakılması, yanan yerlerin orman vasfını kaybettiği gerekçesi ile orman alanı dışına çıkarılması ve kuraklık nedeni ile ağaç yetişmesinin çok zor olması gibi nedenlerden dolayı bu yöntem  uygun değildir..http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=6882865

 Ürkmez Barajı ve Ege Denizi

Ürkmez Barajı ( Kuşbakışı )
Yükseldikçe Ürkmez Barajı adeta ayaklarımızın altında kalıyor. İlerledikçe; Ege denizi, Doğanbey, Ürkmez ve Gümüldür kıyıları  görünmeye başlıyor.

Ürkmez Barajı, Doğanbey, ve Kanlı Ada
Ürkmez ve Gümüldür sahilleri
 Ürkmez ve Gümüldür.
Bahar sarmaşığı  (Clematis cirrhosa )
Keçiboğanlar çiçek açmaya başlamış. ( Calicotome villosa )
Gümüldür Orman Yangın Merkezi . Menderes / İzmir. 
Yorucu ama  bir o kadarda zevkli  geçen yürüyüşümüz, beş saat sonra Gümüldür Orman Kampın'da sona eriyor.
Bir başka doğa yürüyüşünde  buluşmak umudu ile...!  Hoşcakalınız sevgili doğa severler.



21 Şubat 2013

DEDEMİN KAKTÜSÜ

Dedemin kaktüsü ( Hikaye )
Her yaz birkaç aylığına dedemin Urla'daki yazlığına giderdik, buralar o zamanlar  yazlıktan çok köy gibiydi;  çoğu ev  tek katlı ve gösterişsizdi, bazıları ise bakımsızlıktan  yıkılmış ve boştu. Rastgele, plansız bir şekilde  yapılmış olan bu evler birbirinden oldukça uzak da ve geniş bahçeliydiler.

Çiçekleri ve bitkileri çok seven dedem, emekli olunca buraya yerleşmişti. İki yıl önce babaannem ölünce de, tek başına yaşamaya başlamıştı. Tek katlı evinin oldukça geniş olan  bahçesinin her tarafına değişik bitkiler, meyve ağaçları, çiçekler dikmişti. Bugün bildiğim  bir çok çiçek ve bitkinin adını, o zamanlar dedemden öğrenmiştim.

Dedem, fazla konuşmazdı, ama güleç yüzlüydü, zamanının büyük kısmını çiçekleri ile, bahçeyle ve çevreye diktiği ağaçlarla uğraşarak geçirirdi. Geceleri de kitap okur, bazen de gelen misafirlerle sohbet eder, kağıt oynarlardı.

Dedemle bahçede dolaşmayı,  sulama yaparken ona yardım etmeyi çok severdim, bana yeni diktiği bitkileri tanıtır, onlarla ilgili bilgi verir, bazen de hikayeler anlatırdı.
Belli etmese de dedem beni çok severdi; 'Ben ölünce bu bahçeye sen bakacaksın', derdi.
Bende dedem gibi toprakla uğraşmayı, kedi ve köpeklerle oynamayı  çok severdim. Bu nedenle, yaz gelince  dedemin yanına gideceğimiz için çok sevinirdim.

O yıl ilkokula yeni başlamıştım, her yıl olduğu gibi yine  tatilimizi  dedemin yanında geçiriyorduk. Babamın beni denize götürmediği zamanlar da, mahalledeki çocuklarla, çoğu zaman   dedemin bahçesinde top oynardık. Beni  şişman olduğumdan hep   kaleci yaparlardı, gol yiyince de, suçlarlar, alay ederlerdi. Bu yüzden, belli etmesem de onları  pek sevmezdim.

Bir gün dedem kasabaya inince, evde benden başka  kimse kalmamıştı. Arkadaşlarıma, sonunun nereye varacağını düşünmeden bir oyun oynamaya ve onlardan intikam almaya karar verdim.

Dedem, bazı çiçeklerin  böcek ve hayvanları yiyerek beslendiğini anlatmıştı. Bahçeye çağırdığım arkadaşlarımı dedemin dev kaktüsünün olduğu yere götürerek, diğer ağaçlara benzemeyen bu garip çöl bitkisinin dikenlerine taktığım tüyleri gösterdim.  Bunların bir süre önce  kaybolan kedimizin ait olduğunu, onu bu  kaktüsün yediğini, bizi bile yiyebileceğini, bu nedenle onu öldürmemiz gerektiğini söyledim.
Kaktüsü onlara parçalatıp, sonrada dedeme şikayet edecektim. Arkadaşlarım bu hikayeye pek fazla inanmış görünmeseler de, teklifim hoşlarına gitmişti.

Topladığımız taş ve sopalarla kaktüse savaş açmıştık.  Bir anda koca kaktüs yerle bir olmuştu. Kopan parçalarını ayaklarımızla ezerken, öldürdük seni canavar diye sevinç naraları atıyorduk.

Dedem, beklediğimden önce eve gelince; beni de arkadaşlarımla beraber kaktüsü çiğneyip  ezerken görmüştü, çocuklar ise kaçmışlardı.

Bu olaydan sonra, dedem benimle bir daha konuşmamıştı, arkadaşlarım da dedemin bahçesine top oynamaya gelmemişlerdi.
O yaz tatilden  dönerken;  dedem beni ilk defa  öpmemişti, sadece arkamızdan el sallamıştı. Bu benim dedemi son görüşümdü. O kış dedem ölmüş, yazlığı ise bir süre sonra satılmıştı. Biz de bir daha Urla'ya gitmemiştik.

                               -----------------------------------------------------------------------

Koca çam ağaçlarının gölgelediği parkta bir süre dinlenip çay içtikten sonra, gitmek için kalkmıştık. Sıcak ve bunaltıcı bir hava vardı, koluma giren torunumun yanında zorlukla yürüyordum. Seksen beş yıl sonra torunumun Urla'ya tayin olması, benim bir daha dedemin yaşadığı, çocukluğumun geçtiği bu yerleri gelip görmeme vesile olmuştu.

Her şey nasıl bu kadar  değişmişti? Bahçelerinde top oynadığımız, çeşitli meyve ağaçların, zeytinlerin, kaktüslerin, sardunya çiçeklerinin olduğu, teraslarında üzüm asması, sellukalar olan o  tek katlı evlerden artık eser kalmamıştı. Dedemin bahçesinin olduğu yere kocaman bir  apartman yapılmıştı, her yer  binalarla dolmuştu. Kuş ve köpek seslerinin yerini araba gürültüleri almıştı, binaların arasından deniz zorlukla görülebiliyordu.
Burası, benim bildiğim, çocukluğumun geçtiği, dedemin yaşadığı yerler değildi!

Buraları tekrar gördüğüme sevinememiştim. Torunum giderken, 'İyi ki bu ağaçları dikmişler, yoksa bu sıcakta bura da oturamazdık'  dedi.
Bunlar  dedemin diktiği fıstık çamı ağaçlarıydı. Bidonlarla taşıdığı sularla, keçilerden koruyarak, bin bir güçlükle onları büyütmüştü.

A.Kadir Bekçi