22 Ekim 2013

YEDİGÖLLERDEN SONBAHAR MANZARALARI

Kış mevsiminin her gün biraz daha  yaklaştığı  şu günlerde, sonbahar bütün güzelliklerini sunmaya devam ediyor. Ülkemizin bazı bölgelerinde, kış mevsiminin şimdiden soğuk  yüzünü göstermeye  başlaması nedeniyle, doğanın bizlere sunduğu bu muhteşem şovu kaçırmamak için bir an önce ormanlara, göl ve dere kıyılarına gitmekte acele etmeliyiz.
.
Sonbahar mevsiminin gelmesiyle beraber ağaçlar kış uykusuna hazırlanmaya başlarlar, önce yapraklarının rengi değişir, daha sonra da dökülürler. Bu durum insana hüzünlü bir mutluluk verir. Peki bunun nedeni nedir? Ağaçların yapraklarının rengi  sonbaharda neden renk değişir ve daha sonrada dökülürler?

Bir fıkraya göre; tanrı yeryüzüne baktığı zaman hangi mevsim olduğunu  anlaması için, doğa her mevsim başka bir renge bürünmüş.

Olaya bilimsel açıdan bakarsak; bitkilere renk veren üç farklı  pigment bulunmaktadır. Bunlardan en etkilisi, fotosentez için de çok önemli olan klorofil olup bitkiye yeşil renk vermektedir. Yapraklar bir fabrika gibi çalışarak bitkinin topraktan aldığı suyu ve havadan aldığı karbondioksit gazını güneş enerjisiyle, oksijen ve glikoza  dönüştürür ( fotosentez), yani kendi besinini üretir. Sonbaharda havaların soğuyup, güneş ışınlarının ve suyun azalmasıyla bitki fotosentez yapmamaya başlar, bu nedenle  klorofil azalarak parçalanıp yok olur, bu durumda diğer renk pigmentleri, karoten ve astosiyan  ortaya çıkarlar. Yapraklar dökülmeden önce bu iki pigmentin oluşturduğu sarı, turuncu, kırmızı ve kahverengini alır.
Yaprağı dökülen bitkilerin büyümesi durur, su ve besin  ihtiyaçları en aza iner. Bitki dökülen yaprakları ile biriken atık maddelerden kurtulurken, ayni zamanda toprağın gübre ihtiyacını da karşılamış olur.

Sonbahar mevsiminin yurdumuzda en güzel olduğu yerlerin başında Batıkaradeniz Bölgemiz gelir. Geniş yapraklı ormanların daha bol olduğu bu bölgede; özellikle Yedigöller ve Abant gölü bu mevsimde görülmesi gereken yerlerin başında gelmektedir.

Tam bir ağaç denizi olan, Bolu ilimizin Mengen ilçesinde bulunan Yedigöller Milli Parkı 1965 yılında kurulmuştur.  Daha çok kayın ağaçlarının oluşturduğu bu ormanlar, sonbaharda  bir renk cümbüşüne dönüşmektedir.
Milli parka adını veren; Sazlıgöl, İncegöl, Nazlıgöl, Kurugöl, Deringöl, Büyükgöl ve Seringöl bir vadinin önünün heyelan sonunda kapanması ile  oluşmuşturlar.

Kurban bayramı tatili dolayısıyla ( 18.10.2013 ),  doğa dostu arkadaşlarla  gittiğimiz Yedigöllerden sonbahar manzaraları. İyi seyirler sevgili doğa dostları.

Yedigöller Milli Parkı Planı
Yedigöller Milli Parkı / Bolu

Yedigöller / Mengen

Deringöl 

Seringöl
Büyükgöl

Yedigöller / Mengen

Kayın ağacı / Yedigöller

Kurugöl


Nazlıgöl

Yedigöller

Yedigöller Milli Parkı / Bolu

İncegöl


Yedigöller'de sonbahar

Yedigöller

Sazlıgöl
Yedigöller


Batıkaradeniz gezisine katılan doğa dostu grubumuzla,  gezimizin son gün geldiimiz
Yedigöller'de  hatıra fotoğrafı çektiriyoruz.

Yedigöler Haritası : http://www.e-sehir.com/turkiye-haritasi/yedigoller-milli-parki-bolu-nerede-nasil-gidilir.html

13 Ekim 2013

HAYIT AĞACI ( Vitex agnus - castus )

Hayıt , nam-ı diğer namus ağacı
Bu yazımda sizlere doğanın bizlere bir armağanı olan hayıt ağacından, nam-ı diğer namus ağacından söz edeceğim.  

Hayıt, kökünden çiçeğine, meyvesinden gövdesine kadar her şeyi ile insanlara çok yararlı ve tıbbi bir ağaç / çalıdır.  Bu nedenle dünyanın en faydalı bitkileri arasında kabul edilmektedir.

Anavatanı Akdeniz havzası olan hayıt, yurdumuzun güney ve batı  bölgelerinde  doğal olarak yetişmektedir. Maki formasyonu içinde yer almasına  karşı  kışın yapraklarını döker, nadir olarak ağaç olanlarına da rastlanmaktadır. ( http://www.gazetegercek.net/news_print.php?id=6125 )

Benim bu bitkiyle tanışmam, Seferihisar'da  çiçeklerim için toprak ararken oldu.  Burada eskiden beri çiçekleri hayıt toprağına dikerlermiş.  Gerçekten bu bitkinin dibinde oluşan topraklar, yaşlı köklerinin çürümesiyle oluştuğu için  gevşek ve humusca çok  zengin,  çiçek yetiştirmeye oldukça elverişli. 
Birde buralarda,  eskiden su kuyusu kazmak için o çevrede hayıt olup olmadığına bakılıyormuş. Hayıt, yer altı suyunun yüzeye yakın olduğunun işareti kabul edildiği için, su kuyuları da daha çok   buralara kazılıyormuş.

Hayıtın, ilk defa insanlar tarafından tanınması bundan 2500 yıl kadar önce Hipokrat sayesinde olmuştur. Tıbbın babası sayılan ünlü filozof, hayıtı yaraları tedavi etmek için kullanmıştır. Ancak, hayıt'ın esas dünyaca tanınması başka bir özelliğinin anlaşılmasından sonra olmuştur.
Hayıt ağacının bilimsel adı olan 'Vitex agnus - castus', Yunanca namus  kelimesinden esinlenerek bu bitkiye verilmiştir. Homeros'un İlyada destanında hayıt, namus simgesi olarak kullanılmıştır. 

Bu bitkinin namusla olan ilişkisine gelince;  Genel olarak erkeklerde cinsel gücü artırıcı /afrodizyak bitkiler çok tanınırken , hayıt ise  tam tersi antiafrodizyak olması daha çok  tanınmasına yol açmıştır. 
Peki, böyle bir bitkiyi kim niçin kullanır derseniz;  Bunun cevabını hristiyanlıkta  aramamız gerekiyor.  
Hristiyanlarda ( katolik mesebi ) din adamlarının evlenmemesi ve cinsel hayatlarının olmaması bu bitkiyi önemli hale getirmiştir. Nitekim bu nedenle hayıt'a, 'Namus ağacı', ' Rahip biberi ' gibi adlar verilmiştir. Manastırların çevrelerine hayıt dikilmiş olması da, bunun rahipler tarafından kullanıldığını göstermektedir.

Hayıtın günümüzde ki önemi ise daha sonra ortaya çıkmıştır. Hayıtın kadınlarda hormon dengesi üzerindeki olumlu etkisinin bilimsel olarak  kanıtlanmasından sonra, bu defa, 'kadın otu' olarak önem kazanmıştır. Hayıt tohumları  kadın hastalıklarının tedavisinde kullanılmaktadır.

Hayıt meyveleri ezilerek evlerde baharat olarak da kullanılmaktadır, aynı zamanda çok iyi bir sakinleştiricidir. Hayıt bitkisinin gövdesinden ise sepet yapılmaktadır. Köklerinden ise ip boyamada, sarı boya olarak yararlanılmaktadır.

Hayıt yaprakları 5-7 parçalı olup açık bir ele benzer, bu özelliğinden dolayı hayıt, 'beşparmak otu' olarak da bilinir. Hayıt yaprakları da meyveleri gibi yararlıdır.

Hayıtlar yaz boyunca, başak şeklinde beyaz - mor ve tonlarında çok güzel kokulu çiçek açar. Hayıt çiçekleri arıcılık için de çok önemlidir. Hayıt balının değişik bir aroması ve kokusu vardır. Bazı hastalıklara da  iyi geldiği için  aranan bir baldır.

Ülkemizde doğal olarak yetişen hayıt, bazı ülkelerde tıbbi amaçlarla, bazı ülkelerde ise kokulu ve güzel çiçeklerinden dolayı süs bitkisi olarak yetiştirilmektedir.
Kısaca hayıt, doğanın insanlara, özellikle kadınlara bir armağanı olup dört dörtlük bir bitkidir.


Hayıtlar başak şeklinde ve pembe-mor  renklerde kokulu çiçekler açarlar.
Hayıt çiçeği ve peygamberdevesi
Hayıtlar güneşe ve toprağın kimyasal yapısına göre değişik renklerde çiçek açar.
Hayıt ( vitex agnus-castus )



Sonbaharda olgunlaşan hayıt meyveleri siyahi bir renk alır.
Hayıt tohumu baharat olarak ta kullanılmaktadır.
Hayıt'a, yaprakları 5-7 yaprakçıktan olup ele benzediği için bu bitkiye  ' Beş parmak otu' da denir.

1 Ekim 2013

UNUTULMUŞ BİR MEYVE KEÇİBOYNUZU


Keçiboynuzu / Harnup  ( Ceratonia siliqua )

Anavatanı Akdeniz havzası ve Anadolu olan keçiboynuzu (Ceratonia siliqua ), baklagiller ( Fabaceae ) familyasından, herdem yeşil küçük bir ağaçtır. Akdeniz, Ege ve Marmara bölgelerimizde doğal olarak da yetişen bu ağacın ayni adı taşıyan meyveleri yenir.  Ancak, anavatanı Akdeniz havzası ve Anadolu olan bu veyve halkımız arasında fazla tanınmaktadır.  Halbuki; keçiboynuzu 5000 yıldır insanların severek yediği en eski meyvelerden biridir. Nitekim birçok dilde keçiboynuzu,'Yakup peygamberin ekmeği' olarak bilinmektedir. Çölde yaşayanlar; keçiboynuzunu tokluk hissi vermesi nedeni ile ekmek olarak yemişlerdir.

Keçiboynuzu çiçeği ( Ceratonia siliqua )
Keçiboynuzu çiçeği
(Ceratonia siliqua )
Ben bu bitkiyi  ilk defa bu yaz gittiğim Karaburun'da ( İzmir ) gördüm.  Fotoğraflardan bazılarını orada çekmiştim.  Daha önce gördümse de  dikkatımi çekmemişti.
Bir adı da harnup olan keçiboynuzu ağacı on beş yaşından sonra ürün vermeye başlıyormuş, önce yeşil olan bakla şeklindeki meyveleri, olgunlaşınca siyahi bir renge dönüşmektedir. Çok besleyici olan bu meyve, eskiden şeker yerine de kullanılıyormuş. 

Keçiboynuzu meyveleri toplu halde ve ağacın yaşlı dallarında oluşmaktadır. Çoğu ağaçtan farklı olarak, çiçeklerini  sonbaharda açmaktadır. Erkek ve dişi çiçekler bazen  aynı ağaçta, bazende  ayrı ağaçlarda bulunmaktadır. Gösterişsiz, taç yaprağı olmayan   çiçekleri kötü kokuludur.

Bir zamanlar sarrafların ağırlık ölçüsü olarak
 kullanılan keçiboynuzu tohumları.

Keçiboynuzunun bir özelliği de, tohumlarının ağırlıklarının her zaman büyüklükleri farklı olsa da aynı olmasıdır.( Her keçi boynuzu çekirdeği 0,2 gram veya 1 karat kabul edilir.) 
Bunu çok eski çağlarda keşfeden insanlar, keçiboynuzu tohumlarını elmas, altın gibi değerli madenleri tartmak için kullanmışlardır. 'Kırat' veya 'karat' denilen ağırlık ölçüsünün adı harnupun latince adı olan 'ceratonia' den gelmektedir. 

Şık ve güzel giyinenler için kullanılan; 'iki dirhem bir çekirdek' deyimi de buradan geliyormuş. Eskiden sarraflar iyi giyinen, hatırlı müşterilerine iki dirhem elmas ya da altın alınca, tartıya bir çekirdek fazladan koyarak jest yaparlarmış. Daha sonraları bu deyim; iyi giyinen insanlar için kullanılmaya başlanmış.
( Kaynak: Vikipedi )

Keçiboynuzu ağacı ( Ceratonia siliqua ) 
Keçiboynuzu, sıcak iklimlere özgü bir ağaçtır. Akdeniz ikliminin tanıtıcı bitkilerindendir, maki formasyonu içinde yer alır. Yurdumuzun Akdeniz, Ege ve Marmara  bölgelerinin kıyı kısımlarında  doğal olarak yetişen bu bitkinin tarımı da yapılmaktadır. Park ve bahçelere  süs bitkisi olarak da dikilmektedir.
Keçiboynuzu tohumdan ve aşı ile üretilmektedir (Ekilmeden önce tohumların bir süre suda bekletilmesi gerekmektedir).

Keçiboynuzu, eskiden beri tıbbi amaçla kullanılmıştır.  Bu konuda  şöyle bir hikaye de anlatılır. Lokman Hekim, hastaları tedavi etmek için köy köy gezermiş. Bir gün yolda  keçiboynuzu ( harnup ) ağaçlarını görünce; burada hastalık olmaz diyerek geri dönmüş.

Keçiboynuzu eskiden beri öksürüğe karşı  kullanılmıştır, sindirim  sistemini düzenler.  Ayrıca akciğer kanserine karşı koruyucu etkisi olduğu belirtilmektedir.  Düşük kalorili olmasına rağmen, insanı tok tutma özelliğine sahiptir. Harnup pekmezi tamamen doğal olup çok yararlı bir besin maddesidir.

Keçiboynuzu tohumları çok sert olduğu için süs
 eşyası yapımında da kullanılmaktadır.

Harnup tohumlarından elde edilen un; gıda sanayinde pek çok alanda kullanılmaktadır. Ayrıca çok sert olan harnup tohumlarından süs eşyası yapılmaktadır. Keçiboynuzu, dış pazara sattığımız orman ürünleri içinde ilk sırada yer almaktadır.

Keçiboynuzu meyveleri
( Ceratonia siliqua )
Yurdumuzda, keçiboynuzu gibi doğal olarak  bir çok yabani  meyve yetişmektedir. Yaban hayatı için oldukca önemli olan bu meyveler, sağlıklı beslenmemiz ve ekonomimiz açısından da önemlidir.  Sağlıklı bir şekilde beslenmek için, vucudumuzun doğal ürünlere  ihtiyacı vardır:  Bunların yerine  kimyasal ilaç ve gübre kullanılarak yetiştirilen meyve, sebze ve ithal ürünleri, hazır yiyecekleri tercih etmemeliyiz. 

Özellikle çocuklarımızın sağlıklı bir şekilde gelişmesi, büyük ölçüde beslenme şekillerine ve alışkanlıklarına bağlıdır.
Haydi, bu gün bir değişiklik yapalım. Çocuklarımızın beslenme çantalarına hazır yiyecekler yerine, doğal olarak yetişen bir meyve, bir  yiyecek  koyalım.

( Bu yayın son olaral 12. 01. 2023 tarihinde güncellenmiştir. )

17 Eylül 2013

ADI İZMİR'LE ÖZDEŞMİŞ BİR ÇİÇEK / SELLUKA


Sellukanın gözyaşları. ( Yağmurdan sonra ).
İzmir asması ya İzmir sarmaşığı da denilen Selluka, adı İzmir ile özdeşmiş geleneksel  bir çiçeğimizdir.  Çoğu zaman  şehirlerimizi tanıtırken, eski durumlarından  da  söz ederiz. Bu nednle eski İzmir'i anlatırken selluka çiçekleri kokan  konaklarından bahsetmeden olmaz.  Bahçeli evlerin, konakların yerini apartman dairelerinin almasıyla birlikde, maalesef komşuluk ilişkileri gibi selluka çiçekleri de unutulmuştur.  Artık İzmir'de, bu çiçeği tanıyan  çok  az insan kalmıştır sanırım.

Selluka ( Vigna caracalla ), baklagiller ( fabaceae ) familyasından, çok yıllık, hoş kokulu çiçekli, sarılıcı bir bitkidir. Cins adı İtalyan botanikci Dominicus  Vigna ( ( 1581 - 1647 ) izafeten verilmiştir.   Salyangoz ya da tirbuçun şeklindeki çiçekleri, gökkuşağı gibi çok renklidir ( beyaz, mor, lila, sarı, kırmızı, turuncu renkli ). Yazın ve sonbaharda çiçek açar. Eskiler bu çiçeğe  'zülf - ü aruz'  ( sevgilinin perçemi ) denirmiş. Dünya da ise  trbuşun asması olarak  daha çok tanınmaktadır.   

Selluka, fasulye bitkisine benziyor, destek ister.  Zamanla gövdesi ağaçlaşarak asmaya dönüşmektedir. Anavatanı Güney Amerika ( Venezuella ) dır. Tropikal ve astropikal iklimlere özgüdür. Yurdumuzun Akdeniz ve Ege bölgeleri bu çiçeğin yetişmesine oldukca  uygundur. Daha soğuk yerlerde, derin ve büyük saksılara dikilerek yetiştirilir. Ülkemizde kışın yapraklarını dökmektedir.  Toprak bakımından geçirimli, verimli ve nemli toprakları yeğler. Sıcaklık durumuna göre, sonbahar ya da ilkbaharda derin bir şekilde budanması gerekir.  Soğuğa karşı hassastır, dondan korunması gerekmektedir. Selluka tozlaşmasını karıncalar vasıtasiyle yapar. Bu nedenle bitki üzerindeki karıncalara  dokunmamak gerekir.
Selluka için güneş çok önemlidir, gölge yerlerde çiçeği güzel olmaz, fazla sulama ise köklerinin çürümesine neden olmaktadır.
Selluka, tohumdan ve çelikle üretilir. Tohumların kabuğu sert olduğundan zımparalanarak inceltilir ve suda bir gün kadar  bekletildikten sonra  ekilir.  Yetiştirilmesi çok kolay olmayan, hassas bir sarmaşıktır. 

                                  SÜMBÜL FASULYE ( Lablab purpureus veya Vigna aristata )

Sümbül fasulye ( Lablab purpureus ya da Vigna aristata )


Sümbül fasulye ya da lablap fasulye ( Lablab purpureus ya da, Vigna aristata), çoğu zaman selluka ile karıştırılan bir süs bitkisidir. İkisi de  ayni cinsten ( vigna ) dir. Adına halk arasında selluka da denir.
Sümbül fasulye tek yıllık bir bitkidir, gövdesi ve çiçekleri  mor renklidir, meyveleri bazı ülkelerde yenir. Selluka ise zehirli bir bitkidir, meyveleri yenmez.

1990 yılında İzmir'e geldiğimde, Hatay semtinde ara sıra alış veriş yaptığım  'Büyük Selluka' adında bir market vardı, şimdi  duruyor mu bilmiyorum. Selluka adını ilk defa o zaman duymuştum. Bunun çiçek ismi olduğunu bilmiyordum. 
Daha sonra, selluka'nın Ege bölgesine ve özellikle İzmir'e özgü bir çiçek olduğunu öğrenince, merak edip fidanını satın aldım, ancak çiçek açmadan kurudu. Şimdi fazla suladığım için köklerinin çürüdüğünü anlıyorum.  Bu yıl tohumdan yetiştirdiğim  sellukalarım çok güzel  gelişti  ve muhteşem çiçekler  açtılar.  Gerçekten çok güzel bir çiçekmiş, hele kokusu çok hoş, insanı mest ediyor. Bu nedenle adı İzmir'le özdeşmiş bu çiçeğimizi  tanıtmak istedim. 

2006 yılında, 'Kemeraltı Esnaf Derneği'  düzenlediği bir kampanya ile İzmirlilere selluka tohumu dağıtmıştı. Bu  çiçeğinin eskisi gibi  İzmir'in sembolü olmasını amaçlayan bu kampanya, umarız başarılı olur ve İzmirliler  eskisi gibi bahçelerinde selluka çiçekleri kokan evlerde oturur.

Selluka çiçekleri ( Vigna caracalla ): 

Selluka çiçeği ( Vigna caracalla )
Eskilerin zülf - aruz, sevgilinin perçemi dedikleri selluka çiçeği
Bir adı da İzmir sarmaşığı olan selluka çiçeği
( Vigna caracalla )
Selluka çiçeği ya da İzmir sarmaşığı ( Vigna caracalla )
Selluka çiçeği ( Vigna caracalla ) 
Selluka çiçeği ( Vigna caracalla )
Selluka çiçeği ( Vigna caracalla )
Selluka elma ağacını çok sevdi.
Selluka çiçeği ( Vigna caracalla )
Selluka çiçeği ( Vigna caracalla )
Selluka çiçeği ( Vigna caracalla ) 
Salyangoz çiçeği de denilen selluka çiçeği
( Vigna caracalla ) 
Selluka çiçeği
Selluka çiçeği
İzmir sarmaşığı ya da selluka çiçeği ( Vigna caracalla ) 


6 Eylül 2013

CAN YÜCEL ORMANI

Toplam; 80 + 26 ağacın dikildiği Seferihisar'da ki  'Can Yücel Ormanı ' 

14 yıl önce kaybettiğimiz Can Yücel, sağlığında Seferihisar'a gelmişmiydi bilmiyorum, belki gelmiştir.  Bunu şunun için söylüyorum; bundan sonra artık Can Yücel adı Seferihisar'da yaşayacaktır, hemde en çok değer verdiği, "çocuk" dediği devrimcilerle birlikte.

Ünlü şair ölmeden önce; tek isteğinin adına bir orman kurulması olduğunu  ve buraya öldürülen her devrimci için bir ağaç dikilmesini istemiştir. Seferihisar Belediyesi, Can Yüçel'in bu vasiyetini, 21 08.2013  tarihinde , "Can Yücel Ormanı" kurarak yerine getirmiştir.http://bianet.org/bianet/yasam/149361-seferihisar-da-can-yucel-ormani-olusturuldu
Daha sonra, ( 01.09.2013 ) Can Yücel Ormanı'na  68' liler platformunun katılmasıyla 26 fidan daha dikilmiştir..http://www.haberler.com/can-yucel-ormani-na-26-yeni-fidan-5006480-haberi/

Seferihisar Belediyesi,Türkiye'de ilk defa Cittaslow ( Yavaş şehir ) hareketini başlatmıştır. "Doğa Okulu", "Evlilik Ormanı"  gibi çok  ilginç ve önemli projeleri hayata geçirmiştir. Doğa ve çevre konusunda hep bir adım önde olmuştur.

Can Yücel'in doğayı ne kadar çok sevdiğini bu vasiyetinden sonra daha iyi anlıyoruz. Seferihisar Belediyesi ise bu vasiyeti yerine getirmekle yine bir ilk gerçekleştirerek, hem devrimcileri, hemde bütün doğa severleri mutlu etmiştir. Bir taşla iki kuş vurmuştur.Teşekkürler.


 Can Yücel Ormanı   ( 22. 12. 2015 )

Seferihisar Belediyesi'nin Koca çay kıyısında  kurduğu  Can Yücel  Ormanı ve
Can Yücel'in Deniz Gezmiş'i anlattığı ünlü  'Mare Nostrum' adlı şiir.

En uzun koşuysa elbet Türkiyede de devrim,
O, onun engüzel yüz metresini koştu.
En sekmez lüferin namlusundan fırlayarak...
En baştaydı hepimizin,
En önce gögüsledi ipi.
Acıyorsam sana  anam avradım olsun,
Ama aşk olsun sana çocuk, aşk olsun!

Not : Mare Nostrum ( Bizim Deniz ) : Romalıların Akdenize verdikleri bu  isim daha sonraları değişik anlamlarda kullanılmiştır.