13 Eylül 2012

KAHKAHA ÇİÇEĞİ ( İpomoea )

Kahkaha çiçeği ( İpomoea purpurea )

Bir çiçek düşünün ki, görenler kendilerini kahkaha atmaktan alamıyor.  Üstelik bu ülkede  kahkaha atmayı bırak, gülmek bile yasak.  Mavi Kahkaha Çiçeği (Hasan Latif Sarıyürek ) adlı bir masal kitabından söz ediyorum. 

Masal kitapları, çocukların sağlıklı bir kişilik sahibi olmasında önemli bir rol oynar, hayal gücleri gelişir ve yaratıcı olurlar. Bir taraftan eğlenirken farkına varmadan doğayı, bitkileri, hayvanları tanıyarak severler ve  korurlar.
'Mavi Kahkaha Çiçeği' bu bakımdan çok  güzel bir kitaptır. Keşke çocuklarımıza doğayı, insanları, hayvanları sevdirtecek bunun gibi daha çok kitaplar yazılsa. 

Gelin, şimdi de bu güzel masal kitabına  adını  veren  kahkaha çiçeğini tanıyalım. 

Kahkaha çiçeği ( ipomoea ), tarlasarmaşığıgiller ( convolvulaceae ) familyasından tek ya da çok  yıllık otlar ile çalı ve ağaçlardan oluşan  bir  bitki cinsidir. 
Tropikal ve ılıman  iklimlerde yetir, 500 kadar  türü vardır. Bunlardan, yurdumuzda doğallaşma eğiliminde olan 'İpomoea purpurea', tek yıllık, sarmaşık formlu bir süs bitkisidir. Bir çok kültür çeşiti vardır. Anavatanı Meksika ve Orta Amerika'dır. Süs bitkisi olarak yetiştirildiği bir çok ülkede doğallaşmıştır. Hatta bazı ülkelerde istilacı otlar arasında yer alır.

 İpomoea tricolor, ayni cinsten, çiçekleri  üç renkli başka bir kahkaha çiçeği türüdür. Anavatanı Meksika'dir. Bu nedenle Meksika gündüz  sefası da denir. Çiçekleri trompet şeklinde,  genellikle mavi renkli olup ortası beyazdır. değişik renklerde çiçek açan çok fazla kültür çeşidi vardır. Kısa ömürlü bir bitkidir.   

Kahkaha çiçeği ( ipomoea ), Akşamsefası 'nin aksine  gündüz, sabah çiçek açar ve öğlen olmadan da  kapanır. Bu nedenle  'gündüzsefası' adı ile de bilinir. Boru / trompet  şeklindeki çiçekleri ağırlıklı olarak  mavi renklidir, pembe, mor ve beyaz  renkli olan çok fazla çeşidi vardır. Her gün yeni tomurcuklardan çiçek açar, kapanan çiçeklerini bir daha açmaz. Yaprakları kalp şeklinde olup almaşık dizilidir. Tohumları zehirlidir. 

Kahkaha çiçeği hızlı büyür ( 3 m. kadar ), destek gerekir, fazla  bakım istemez. Çoğu zaman bir kez dikilince, dökülen tohumlarından kendiliğinden biter. Bahçelerin  kötü görünen yerlerini kaplayarak hoş bir  görüntü verir. İstenirse saksıda da yetiştirilir.  

Kahkaha çiçeği güneşli ve yarı gölge  yerleri ve humusça zengin nemli toprakları  sever. Soğuktan hoşlanmaz, fazla sulanırsa çiçek açmayı unutup bol bol yaprak verir. Tohumdan üretilir.

Kahkaha çiçekleri ( İpomoea )

Kahkaha çiçeği ( İpomoea )  ve tohum kapsülü. 

Kahkaha çiçeği ( İpomoea purpurea ) 

Mavi kahkaha çiçeği / bahçemden  ( İpomoea purpurea ) 
Bir adı da gündüz sefası olan kahkaha çiçeği
( İpomoea purpurea )
Kahkaha çiçeği ( İpomoea purpurea )

Kahkaha çiçeği ( İpomoea purpurea ) 

Üç renkli kahkaha çiçeği ( İpomoea tricolor )

Üç renkli kahkaha çiçeği ( İpomoea tricolor )

Üç renkli kahkaha çiçeği ( İpomoea tricolor )

Üç renkli kahkaha çiçeği ( İpomoea tricolor )

Üç renkli kahkaha çiçeği ( İpomoea tricolor )


( Bu yayın 27. 09. 2023 tarihinde güncellenmiştir )

4 Eylül 2012

UNUTMABENİ ÇİÇEĞİ VE BİR HİKAYE ( Aliş İle Ayşe )


Unutmabeni çiçeği (  myosotis sp )
Goate, bu çiçek için; 'En canlı çiçek,zarifin en zarifi.' demiştir

Unutmabeni ( myosotis ), hodangiller ( boraginaceae )   familyasından mavi çiçekli otsu bir bitki türüdür. Latince adının anlamı fare kulağıdır.
İlkbaharda kırlarda  mavi renkli, yıldız şeklinde, ortası sarı renkli küçük çiçekler açarlar. Azda olsa beyaz ve pembe çiçek açan çeşitlerine de rastlanmaktadır. Bazı türleri ( Myosotis scorpioides ) kültür bitkisi olaraktan da yetiştirilmektedir. Bunların çiçekleri daha  gösterişlidir.
Bazı yörelerimizde bu çiçeğe, Kuşgözü, Boncuk çiçeği de denir. Dökülen tohumlarından kendi biter. Sulak yerleri sever.

Bu çiçeğin bir çok ülkede ki adı  bizdeki gibi untmabeni'dir. Bu durum adı ile ilgili  çeşitli aşk hikayelerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu nedenle unutmabeni çiçeğine 'aşk çiçeği' de denir.

                                             ALİŞ İLE AYŞE ( Hikaye )

Bir zamanlar Anadolunun bir  köyünde  birbirini çok seven iki genç yaşarmış. Ayşe ve Aliş adındaki  bu sevgililer gizli gizli buluşup, evlilik hayalleri kurarlarmış. Aliş, askere çağrılınca, iki sevgili vedalaşmak için son kez buluşurlar.
Aliş topladığı mavi  kır çiçeklerini Ayşe'nın saçlarına takar. Ayşe'de, Onu hiç unutmayacağını, bu çiçekleri de gelinceye kadar saçlarına takmaya devam edeceğine söz verir.

Ancak bir zaman sonra köye kara bir haber gelir. Aliş, askerde ölmüştür. Ayşe derdini kimselere söyleyemez, üzüntüsünden hasta olur.  Saçlarına Aliş'inin taktığı mavi  kır çiçeklerinden takmaya devam eder.
Ailesi onu mutlu etmek için evlendirir, ama o Aliş'ini bir türlü unutamaz.

Aliş, aslında ölmemiş yanlışlıkla öldüğü bildirilmiştir. Köyüne döndüğünde; Ayşe'nin evlendiğini duyunca, üzüntüsünden köyü terk etmeye karar verir.

Aliş, sevgilisi ile vedalaştığı yere gelince, Ayşe'nin de de onu beklediğini görür. İki eski sevgili  konuşmadan öylece birbirlerine bakarlar.
Aliş; Bakışları ile, 'sözün de durmadın' der gibidir.
Ayşe, bir süre sonra koşmaya başlar, savrulan saçlarındaki kır çiçekleri yerlere dökülür.
Aliş, sevgilisinin arkasından koşar ama yetişemez. Kendini  uçurumdan aşağı  atan Ayşe'nin sesi vadide yankılanır. 'UNUTMABENİ...!'

İşte bu hüzünlü aşk hikayesinden sonra bu güzel kır çiçeğinin adı 'Unutmabeni' kalır.

A. Kadir Bekçi




26 Ağustos 2012

KUM ZAMBAĞI VE LEBEDOS ANTİK KENTİ

Kum zambağı ( pancratium maritimum )

Bugün iki iki farklı konudan, Lebedos antik kentinden ve kum zambağından  söz etmek istiyorum

Lebedos, MÖ VII. yüzyılda Anadulu'da kurulan 12 İon şehir devletinden birisidir. Kalıntıları Seferihisar'ın Ürkmez beldesinde, küçük bir yarımada üzerinde bulunmaktadır. Diğer İon şehir devletleri kadar fazla  gelişmemiştir. Biran önce gün ışığına çıkarılmayı beklemektedir.
Bu konuda daha fazla bilgi için linki tıklayabilirsiniz ; .http://tr.wikipedia.org/wiki/Lebedos

Lebedos'la kum zambağı ( pancratium maritimum ) arasında,  aslında  doğrudan bir ilişki bulunmuyor.  Sadece ikisinin de korunmaya ihtiyaçları var.

Yurdumuzun kıyı bölgelerindeki kumsal alanlarda yetişen kum zambakları, son yıllarda sahillerimizde  artan  yapılaşma ile yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır. Nesli tehlike altındaki bitkilerimiz arasındadır.

bir zambağı ve tohum kapsülü.
Nergisgiller ( amaryllidaceae ) familyasından olan kum zambağı soğanlı, beyaz çiçekli ve güzel kokulu bir bitkidir. Tıbbi bakımdan da önemlidir.
Bu konu hakkında daha fazla bilgi için linki tıklayabilirsiniz.  http://tr.wikipedia.org/wiki/Kum_zamba%C4%9F%C4%B1

Seferihisar Belediyesi güzel bir şey yaparak, Lebedos Antik Kenti yakınında bulunan yaklaşık bir buçuk dönümlük bir alanı tel örgülerle çevirmiş ve buradaki  kum zambaklarını koruma altına almıştır.
Seferihisar Belediyesi'nın  yapmış olduğu  bu güzel  çalışmanın, bütün belediye ve kuruluşlarımıza da örnek olmasını dileriz.

Lebedos Antik Kenti  ise  ne yazık ki, hala çok kötü durumdadır.  Burada yapılmış olan  kaçak yapılar bile hala tam olarak  yıkılmamıştır.  Bir an önce buranın da kaçak yapılardan temizlenerek, yapılacak arkeolojik kazılarla gün ışığına  çıkarılmasını dileriz.

Çiçeksiz bir doğa, sevgisiz büyüyen bir çocuk gibidir. Doğaya ve tarihimize sahip çıkıp koruyalım.

Lebedos antik kenti yakınındaki kum zambağı koruma alanı
 Koruma alanı içindeki kum zambakları
Kum zambağı ( pancratium maritimum )
Kum zambağı
Kum zambağı
Çiçeği kurumuş kum zambakları
Lebedos antik kenti, Ürkmez / Seferihisar.
Kum zambağı  ile  ünlü Ürkmez sahilleri ( Lebedos)
Ürkmez / Seferihisar.
Lebedos antik kentinin bulunduğu tarihi  yarımada, Ürkmez. 

( Bu yayın son olarak 19. 11. 2018 tarihinde güncellenmiştir. )

15 Ağustos 2012

FINDIK - MUZ - FEYOYA

Muz meyvesi ve çiçeği
( Musa acuminata ) 

Özellikle bilmediğim, değişik meyve ve çiçekleri yetiştirmeyi çok seviyorum. Bu bana babamdan geçmiş bir özellik, daha doğrusu bir  hastalık.
Emekli olmadan önce İzmir'de çalışırken (1990),  babam ziyaretime gelmişti. Kemeraltı'nda gezerken  hurma ve palmiye ağaçlarını görünce;  bizim oralarda ( Giresun )  yetişmez dememe rağmen,  bana bunların fidanlarından  bul diye tuturmuştu, rahmetli.

Emekli olduktan sonra Seferihisar'a yerleşince,  babam gibi ben de bulduğum her bitkiyi  burada yetişir mi yetişmez mi demeden  bahçeme dikmeye başladım. Meğer bu irsi bir hastalıkmış. Ne yapalım, Allah başka dert vermesin, ben şikayetçi değilim.

Seferihisar'ın iklimi farklı  bitki türleri yetiştirmek için oldukça uygun bir yer. En büyük sorun ise, yazın çok kurak geçtiği için sulama yapılması  gerekiyor. 
İşte bahçemde yetiştirdiğim değişik iklimlere özgü üç bitki. 

- Fındık (Corylus avellana / kültür.  ):

Giresunlu olduğum için, bahçeme  ilk diktiğim meyvelerden biri de fındık oldu. Fındık, kışları ılık, yazları  serin ve nemli  iklimleri seviyor. Yani, yazları sıcak ve kurak geçen Akdeniz iklimi için pek  uygun bir bitki değil.  Bu nedenle dikerken, Akdeniz iklimi görülen  Seferihisar'da olacağına fazla  umudum yoktu. Bu yıl ilk defa meyve verince  çok sevindim.  Ne kadar ( kaç tane ) olduğunu artık  söylemeyeyim.

Fındık dalda tekleme
Fındık ( Corylus avellana var.pontica )
.
- Muz ( Musa acuminata ):
Muz, yurdumuzda sadece Akdeniz Bölgesi'nin, kuzeyden gelen soğuk rüzgarlara kapalı  kuytu yerlerinde yetişmektedir.  Diğer kıyı bölgelerimizde ise daha çok  süs amacı ile dikilmektedir,  meyve pek  vermez.

Muz ağacımı ( aslında otsu bir bitki ) geçen yıl,  meyveleri daha küçükken   rüzgar  kırmıştı. (  http://kadirbekci53.blogspot.com/2010/08/muz-cicek-act-ama.html )
Bu nedenle bu yıl  balkon demirlerine iyice  bağladım. Çiçek açtı, umarım başına yeni bir şey gelmez ve  meyve  verir. 

Muz ( Musa acuminata ) 

- Kaymak ağacı, feyoya, akka  ( Feijoa sellowiana ya da; Acca sellowiana ):
Kaymak ağacı,  mersingiller ( myrtaceae ) familyasından, herdem yeşil, çalı veya ağaç formunda bir bitkidir.  Tropikal iklimlerde yetişir. Son yıllarda ülkemizde de yetiştirilmeye başlanmıştır. Asıl adı akka ( acca ) ya da  feyoya (feijoa ) dır. Meyvesinin tadından dolayı yurdumuzda  daha çok kaymak ağacı denmektedir. Ayrıca 'ağaç kivisi' olarak da bilinir.
Herdem yeşil ve çiçekleri çok  güzel olduğu için; ülkemizde daha çok park ve bahçelerde çit ve  süs bitkisi olarak yetiştirilmektedir. 
Üç  yıl önce diktiğim kaymak ağacım,  bu yıl meyve verdi. 

Kaymak ağacı ve meyvesi ( Feijoa sellowiana )
Kaymak ağacı çiçeği ( Feijoa sellowiana )


12 Ağustos 2012

KENEVİR YETİŞTİRMEK NİÇİN YASAKTIR ?

Kenevir ya da kendir bitkisi ( Cannabis sativa )

Kenevir veya kendir ( Cannabis sativa ), bitkisinin  adını sık, sık  duymamıza rağmen çok  iyi tanıdığığımız söylenemez.  Hatta yetiştirilmesi yasak olduğu için korktuğumuz bir  bitkidir. Ancak,  bitkiyi biraz araştırınca,  kötü  amaçla kullanılmaması halinde bitkinin  çok yararlı olduğu anlaşılıyor. 

Keten / Deli keten ( Linum bienne )

Kenevir kelimesi çoğu kez keten ( linum) ile birlikte söylenmektedir ( keten / kenevir şeklinde ). Bu nedenle bu  bitkiler birbirine karıştırılır, hatta aynı olduğu sanılır. Halbuki, bu bitkiler farklı familyalardan olup birbirleri ile uzaktan yakından akra değildirler. Bu bitkilerin adlarının çoğu zaman  birlikte anılmasının  nedeni; ikisinin de liflerinden ve tohumlarından yararlanılmakta olmasından kaynaklanmaktadır.

Keten ve kenevirin kültür bitkisi olarak yetiştirilmesi, insanlık tarihi kadar eskidir. Ancak, günümüzde çok değerli olan  bu   bitkilerin  eski önemi kalmamıştır.  Kenevirden  esrar elde edildiği gerekce gösterilerek; bir çok  ülkelerde  yasaklanmış ya da yetiştirilmesi  azaltılmıştır. 
Bunun esas nedeninin  ise; araştırıldığında  hiç de böyle olmadığı kolayca anlaşılmaktadır.

Kenevir, Cannabaceae / kenevirgiller  familyasından, tek yıllık, otsu bir bitki cinsinin  ortak adıdır. Bir çok türü vardır, eski çağlardan beri kültürü yapılmaktadır.   Daha çok  yağ ve lif elde etmek için yetiştirilmektedir, tohumları ( çedene ) çerez olarak yenir, kuş yemi olarak kullanılır. Uyuşturucu bir madde olan esrar ( marijuana ya da marihuana ); bitkinin  'cannabis sativa' ve 'cannabis indica' (Hint keneviri) türlerinin dişisinin uc yapraklarından ve  çiçekli kısmından elde edilmektedir. Ayrıca tıbbi amaçla kullanılır ( ilaç sanayinde ).  

20.ci yüzyılda dokuma sanayinde petrole dayalı sentetik elyaf kullanılmasını isteyen bazı sanayi grupları, esrar elde ediliyor gerekçesi ile kenevir üretimine  global yasaklamalar getirtmişlerdir.
Bunu yaparken insan sağlığını ileri süren bu çıkar çevreleri, aynı şekilde zararlı olan tütün konusunda sesiz kalmışlardır.
Organik olarak yetişebilen keten ve kenevir dışlanarak, yetiştirilirken  en çok kimyasal maddelerin  kullanıldığı pamuk tarımı desteklenmiştir.  

Doğanın sigortası olan olan ormanlar bütün dünyada hızla azalmaktadır. Bunun dünyamıza getireceği felaketler sanılandan çok daha  korkunç olabilir.
Kenevir, kağıdın hammaddesi olan selüloz bakımından çok zengindir. Bu nedenle; dünyada kenevir üretimi teşvik edilerek ormanların  bu amaçla kesilmesi önlenebilir.  Nitekim, bir dönüm alandan elde edilecek kenevir dört dönümlük bir ormandan elde edilecek kağıdı karşılayabilmektedir.
Üstelik kenevir, ağaç  gibi uzun bir sürede değil  4-5 ay gibi kısa bir zamanda  yetişebilmektedir.

Doğaya büyük zarar veren ve doğaya tekrar dönüşümü çok  uzun süren  petrokimya  ürünlerin ( plastik, kumaş, deterjan vs. ) bir kısmı kenevirden üretilebilir.
Tohumlarından elde edilecek yağ  ise, enerji sorununa önemli katkılar sağlayabilir.

Sonuç olarak; çok sayıda yararı olan kenevir  bitkinin  sadece uyuşturucu özelliği öne çıkarılarak yasaklanması ( bazı ülkelerde yetiştirilmesi izine bağlı ), öcü gibi gösterilmesi, hiç de  akıllı ve doğru değildir. Hemen her yerde yetişebilen, kimyasal ilaç istemeyen bu bitkiden dünya  daha çok yararlanmalıdır. 

Kenevir bitkisine kendir de  denir.

Kaynaklar. Vikipedi


6 Ağustos 2012

MORSALKIM ÇİÇEĞİ ( Wisteria sinensis )

Morsalkım çiçeği ( Wisteria sinensis )
Morsalkım ( Wisteria sinensis), baklagiller ( Fabaceae ) familyasından, çok yıllık, kışın yaprağını döken, sarılıcı, tırmanıcı ve odunsu gövdeli  bir bitkidir. Anavatanı Çin olduğu için  'Çin morsalkımı' da denir. Süs bitkisi olarak yetiştirilen, beyaz renkli bir de kültivarı vardır. 
Beyaz ve mor renkli morsalkım ( Wisteria sinensis )
( Çekildiği yer: Karaca Arboretum / Ağaç Parkı, Yalova )
Morsalkım, yurdumuzda eskiden beri yetiştirilen sevilen bir süs bitkisidir. Budanarak form vermeye  elverişlidir.
Adı her ne kadar  morsalkım olsada  pembe, mavi, beyaz renklerde çiçek açan çeşitleri ve kültivarları da vardır.
İlkbaharda, yaprak açmadan önce salkım halinde çiçek açar. Bazen yazın ve sonbaharda da çiçek açar.  Çiçekler güzel kokulu olup zehirsizdir, reçeli olur. 

Morsalkım çiçeği ( Wisteria sinensis )
Morsalkım, çardak, kamelya, duvar, pergola ve balkonlarda kullanılır. Yaprakları yoğun olduğundan gölgelik olarak da dikilir.
İlıman iklimlerde yetişir, güneşli yerleri ve humusça zengin geçirimli toprakları  sever, soğuğa dayanıklıdır. Yazın düzenli bir şekilde  sulanmalıdır.  Yetiştirilmesi kolaydır, fazla bakım istemez. Çelikle, daldırma ile  ve tohumla üretilir. 
Morsalkım çiçeği ( Wisteria sinensis ) 

Morsalkım, yaprak açmadan önce çiçek  açar.
Morsalkım ya da çin morsalkımı çiçeği
Morsalkım ( Wisteria sinensis )
Morsalkım çiçeği ve bakla şeklindeki meyvesi

( Not: Bu yayan son olarak 04. 04. 2024 tarihinde güncellenmiştir. )

28 Temmuz 2012

SON AHLAT AĞACI


Son Ahlat Ağacı / Şiir 

                                 
Adını senden alan bu köyün, tek kalmış  ağacıydın sen.
Bir sabah uyandığında, bembeyaz çiçekler içinde,
Arılar, böcekler...çocuklar koşuşmuştu, Ahlatlı'ya bahar geldi diye !
Sevinç ve neşe vardı o sabah, Anadolu'nun bu ıssız dağ köyünde.

Yer gök sıcaktan yanıp kavrulurken,
Altında oturmuş  kaval çalıyordu, köyün deli çobanı.
Dallarına tırmanıyordu durmadan keçiler,
Batsa da koca koca dikenlerin vücutlarına...

Sararan yaprakların tek tek dökülüyordu,
Rüzgar estikçe  dallarından.
Sonra bir kuş konmuştu, dallarından birine
Son bir ahlat bulabilmek umuduyla...

Havalar soğumuş, yaprakların kalmamıştı.
Kış gelmişti, uykuya yatma zamanı diyordun.
Oysa misafirlerin gelmişti,  hem de tanıdık,
Odun edip götürmek için seni,
Ellerinde balta, sırtlarında urgan.

A. Kadir Bekçi



20 Temmuz 2012

KANAYAN KALPLER SARMAŞIĞI ( Klerodendrum )

Bir adı da kızılay  çiçeği olan beyaz çiçekli kanayan kalpler  çiçeği.
 ( Clerodendrum thomsoniae 'variegata' )

Kanayan kalpler, mineçiçeğigiller ( verbenaceae ) familyasından, çok yıllık,  çalı / sarmaşık formlu bir süs bitkisi  türüdür.  Botanik  adı  'Clerodendrum thomsoniae' dir. Bu nedenle Klerodendrum ( clerodendrum ) da denir.  Anavatanı Afrika kıtasıdır.  Tropikal ve ılıman iklimlerde yetişir. Yaz - kış yeşil yapraklıdır.
Bitki, Thomsoniea ( Tür adınını veren botanikçi ) tarafından dünyaya tanıtılmıştır.

Beyaz kanayan kalpler sarmaşığı / kızılay çiçeği
 ( Clerodendrum thomsoniae ' variegata' )
Kanayan kalpler sarmaşığının iki çeşidi vardır:

- Beyaz kanayan kalpler sarmaşığı / Kızılay çiçeği ( Clerodendrum thomsoniae ' Variegata' ):  Kanayan kalpler sarmaşığının bu çeşidine, ülkemizde  'kızılay çiçeği' de  denmektedir. Oval, koyu yeşil yapraklı bir sarmaşıktır.  Çiçeklerinin çanak yaprakları beyaz,  taç yaprakları ise kırmızı kan rengindedir.

- Kırmızı kanayan kalpler sarmaşığı / Kırmızı klerodendrum ( Clerodendrum thomsoniae ):
Bu çeşitten olanların ise, çiçeklerinin çanak yaprakları beyazımsı mor, taç yaprakları kırmızı renklidir.

Kırmızı kanayan kalpler çiçeği (  Clerodendrum thomsoniea )
Kanayan kalpler sarmaşığı ( klerodendrum ),  direk  güneşi sevmeyen bir bitkidir.  Yarı gölge yerlerden hoşlanır. Tropikal bir bitki  olduğu için de, yazın yapraklarına  su serpilmesini ister.  Toprak olarak ise, humusça zengin, geçirimli  ve nemli toprakları sever.

Klerodendrum, Akdeniz ikliminin görüldüğü kıyı bölgelerimizde daha çok bahçe çiçeği olarak yetiştirilmektedir. Soğuğa dayanıklı olmadığı için, don olan yerlerde saksı çiçeği olarak  yetiştirilmesi  gerekir.
Klerodendrum,  çelikle ve tohumdan üretilmektedir.

Klerodendrum  ( Clerodendrum thomsoniae ya da clerodendrum x speciosum )

15 Temmuz 2012

GÜNEŞŞAPKASI ÇİÇEĞİ / RUDBEKYA

Rudbekya çiçeği ( Rudbeckia hirta )
Rudbekya ( rutbeckia ), papatyagiller ( Asteraceae ) ailesinden, otsu bir bitki cinsidir. Anavatanı Kuzey Amerika'dır, 30 kadar türü vardır. Bunlardan aşağıda tanıtacağım  Rudbeckia hirta  ve Rudbeckia laciniata, çiçekleri güzel olduğu için süs bitkisi olarak yetiştirilmektedir. Ayrıca çok fazla kültür ve varyeteleri yetiştirilmiştir.
Bu bitkilere Rudbeckia adı, İsveçli bilim adamı Olaf Rudbeck'in adından esinlenerek verilmiştir. Ülkemizde genel olarak günşşapkası denir. 
 
- Güneşşapkası çiçeği, Rudbekya ( Rudbeckia hirta ):
Karagözlü susan ( Black eyed suzan ) ya da Kahverengi gözlü susan adı ile de bilinen  Rudbeckia hirta, çok yıllık, rizomlu, kışın toprak üstü kısmı kuruyan otsu bir süs bitkidir. ( Karagözlü suzan sarmaşığı 'Thunbergia alata' ile karıştırılmamalıdır.)

Karagözlü suzan sarmaşığı ( Thunbergia alata )
( Ayıpençesi / Acanthaceae  familyasından sarılıcı, otsu bir süs bitkisidir.)

Güneşşapkası çiçeği  ( Rudbeckia hirta )

Rudbekya, güneşli yerleri sever, toprak konusunda  seçici değildir, hemen her türlü toprakta kolayca yetişir. Daha çok su tutma kapatisesi yüksek killi ve nemli toprakları sever. Kuraklığa ve soğuğa dayanıklıdır.
Uzun bir süre çiçek açtığından, parrk ve bahçeler  için ideal bir çiçektir. Sökülmezse ertesi yıl ilkbaharda kökünden yeniden filizlenir. Arı ve kelebekleri kendine çeker. 
Görünüşü ayçiçeği ve  şifalı bir bitki olan ekinezya çiçeğini ( echinacea purpurea ) andırır.   Kesme çiçek olarak da kullanılır. 

Altın ışık, Rudbekya  ( Rudbeckia laciniata 'Goldquelle' ).
( Uzun saplı, sarı çiçekli bir bahçe bitkisidir. )

- Altın ışık ( Rudbeckia laciniata  'Goldquelle'): 
Sarı çiçekli ve uzun saplı, sevilen  bir bahçe çiçeğidir. Halk arasında 'Patişahı attan indiren' adı ile de bilinir. 

Rudbekya,  fazla bakım istemez,  kolay yetişir, taze yaprakları yenir.   Tohumdan ya da kökten ayırma ile üretilir.
Rudbekya / Güneşşapkası Çiçekleri:

Rudbekya çiçeği ( Bahçemden )

Güneşşapkası çiçeği / Rudbekya

Rudbekya çiçeği 

Rubekya çiçekleri  ( Batum Botanik Bahçesi). 


Not. Bu sayfa son olarak  08. 03. 2017 tarihinde güncellenmiştir.

8 Temmuz 2012

HASAN DAĞI EFSANESİ


Hasan Dağı Efsanesi 

Anadolunun nereye  giderseniz gidin, bir dağla karşılaşmamak hemen hemen imkansızdır. Kiminin başı dumanlı, kiminin karlı, sıra sıra ya da yalnız başınadır. Tarihte çeşitli uygarlıklara beşiklik etmiş olan bu topraklar, coğrafi bakımdan adeta bir dağlar ve yaylalar diyarıdır.
Bu yüzden dağların kültürümüzde önemli bir yeri vardır. Anadoluda yaşamış olan toplumların ruhu, kültürü bu dağlarda yoğrulmuştur. Köroğlu, Karacaoğlanı, Dadaloğlu ve daha nice halk kahramını bu dağlar sayesinde halk kahramanı olmuştur. Bu nedenle çoğu türkülerimizin sözleri, efsanelerimiz dağlarla ilgilidir. Onları dinlerken bir an kendinizi bu dağlarda, yaylalarda bulursunuz. 

Çoğunun adını dahi bilmediğimiz bu dağların bazıları da aynı adı taşır, sanki başka bir ad yokmuş gibi.  Hasan dağı, Murat dağı, Kara dağ... gibi. Her birinin ayrı birer efsanesi hikayesi vardır, bu dağlarımızın. 

Hikayesini anlatacağım yerin adı da Hasan dağı, ama burası öyle çok bildik bir yer değil. Belki de öyle bir dağ aslında hiç yok!
Bu dağın en büyük özelliği ise, çevrede tek bir ağaç dahi olmadığı halde üzerinin ormanlarla kaplı olması. İşte efsanemiz de bununla ilgili.

Bir zamanlar Hasan adında  bir çoban ailesi ile birlikte, keçilerini otlattığı bir dağdaki kulübesinde yaşarmış. Bir gün evine döndüğünde çok sevdiği eşinin ve çocuklarının eşkiyalar tarafından öldürülmüş olduğunu görünce, üzüntüsünden deliye dönmüş. Eşinden ve çoçuklarından ayrılmak istemediği için de, onları kulübesinin içine gömmüş. Akşam olunca da, rüyasında eşini ve çocuklarını görme umudu ile erkenden yatarmış: Bir gece rüyasında onları çok mutlu bir halde görmüş. çeşitli hayvanların, kuş seslerinin olduğu bir ormanda yaşıyorlarmış.      

Hasan, o günden sonra bu dağı rüyasındaki gibi hayvanların, kuşların yaşadığı bir orman haline getirmeye karar vermiş. Diktiği fidanları kurumaması için  keçilerinin sütleri ile sulamış, kavalı ile onlara  sevgisini anlatırmış. Ağaçlar büyüdükkce bir  ailesi gibi olmuşlar. Halk onun delirmiş olduğunu kabul etmiş ve buraya o'nun adından dolayı Hasan dağı demeye  başlamışlar. 
Ancak Hasan'ın  bu sevgi ve çabası boşa gitmemiş, koça dağ yavaş yavaş yeşererek bir ormana dönüşmüş ve her yer  gelen  hayvanlarla  ve kuş sesleriyle  dolmuş.
                                                                    x   x   x
Yol olmadığı için makiliklerin arasından dağın zirvesine çıkmamız kolay olmuyor. Burası düz bir yer, dağın zirvesi zamanla aşınmış. Orman yana yana makiliğe dönüşmüş, çok az çam ağaç kalmış. Bir kayanın altından su çıkıyor, eskiden daha gür akıyormuş: Yorgunluğumuzu su içerek gideriyoruz.   . 
Rehberimiz, efsaneye göre Hasan'ın burada yaşamış olduğununun inanıldığını söylüyor. Suyun  ise Hasan'ın mezarı kazılırken çıktığına inanılıyormuş.  Etraftaki çalılara gelenler dilek için bez parçaları  bağlamışlar. Bu sudan içenlerin ise cennette Hasan'ın ile  komşu olacağına inanılıyormuş. Bunu duyan arkadaşlar tekrar su içmeye gidiyor: 

Hasan dağından indikten sonra, bir başka efsanenin izini sürmek için Anadolu bozkırındaki yolculuğumuza devam ediyoruz. Etraf sararmış otlarla kapılı, bozkırda tek bir ağaç bile yok. Yaz sıcaklarının etkisiyle doğa can çekişmeye başlamış.
Gözlerimi kapıyorum....her taraf yemyeşil ve ağaçlık, kuş sesleri su seslerine karışıyor.

A.Kadir Bekçi 
Bahçeköy / Seferihisar (  8. 7. 2012 )