1 Ekim 2013

UNUTULMUŞ BİR MEYVE KEÇİBOYNUZU


Keçiboynuzu / Harnup  ( Ceratonia siliqua )

Anavatanı Akdeniz havzası ve Anadolu olan keçiboynuzu (Ceratonia siliqua ), baklagiller ( Fabaceae ) familyasından, herdem yeşil küçük bir ağaçtır. Akdeniz, Ege ve Marmara bölgelerimizde doğal olarak da yetişen bu ağacın ayni adı taşıyan meyveleri yenir.  Ancak, anavatanı Akdeniz havzası ve Anadolu olan bu veyve halkımız arasında fazla tanınmaktadır.  Halbuki; keçiboynuzu 5000 yıldır insanların severek yediği en eski meyvelerden biridir. Nitekim birçok dilde keçiboynuzu,'Yakup peygamberin ekmeği' olarak bilinmektedir. Çölde yaşayanlar; keçiboynuzunu tokluk hissi vermesi nedeni ile ekmek olarak yemişlerdir.

Keçiboynuzu çiçeği ( Ceratonia siliqua )
Keçiboynuzu çiçeği
(Ceratonia siliqua )
Ben bu bitkiyi  ilk defa bu yaz gittiğim Karaburun'da ( İzmir ) gördüm.  Fotoğraflardan bazılarını orada çekmiştim.  Daha önce gördümse de  dikkatımi çekmemişti.
Bir adı da harnup olan keçiboynuzu ağacı on beş yaşından sonra ürün vermeye başlıyormuş, önce yeşil olan bakla şeklindeki meyveleri, olgunlaşınca siyahi bir renge dönüşmektedir. Çok besleyici olan bu meyve, eskiden şeker yerine de kullanılıyormuş. 

Keçiboynuzu meyveleri toplu halde ve ağacın yaşlı dallarında oluşmaktadır. Çoğu ağaçtan farklı olarak, çiçeklerini  sonbaharda açmaktadır. Erkek ve dişi çiçekler bazen  aynı ağaçta, bazende  ayrı ağaçlarda bulunmaktadır. Gösterişsiz, taç yaprağı olmayan   çiçekleri kötü kokuludur.

Bir zamanlar sarrafların ağırlık ölçüsü olarak
 kullanılan keçiboynuzu tohumları.

Keçiboynuzunun bir özelliği de, tohumlarının ağırlıklarının her zaman büyüklükleri farklı olsa da aynı olmasıdır.( Her keçi boynuzu çekirdeği 0,2 gram veya 1 karat kabul edilir.) 
Bunu çok eski çağlarda keşfeden insanlar, keçiboynuzu tohumlarını elmas, altın gibi değerli madenleri tartmak için kullanmışlardır. 'Kırat' veya 'karat' denilen ağırlık ölçüsünün adı harnupun latince adı olan 'ceratonia' den gelmektedir. 

Şık ve güzel giyinenler için kullanılan; 'iki dirhem bir çekirdek' deyimi de buradan geliyormuş. Eskiden sarraflar iyi giyinen, hatırlı müşterilerine iki dirhem elmas ya da altın alınca, tartıya bir çekirdek fazladan koyarak jest yaparlarmış. Daha sonraları bu deyim; iyi giyinen insanlar için kullanılmaya başlanmış.
( Kaynak: Vikipedi )

Keçiboynuzu ağacı ( Ceratonia siliqua ) 
Keçiboynuzu, sıcak iklimlere özgü bir ağaçtır. Akdeniz ikliminin tanıtıcı bitkilerindendir, maki formasyonu içinde yer alır. Yurdumuzun Akdeniz, Ege ve Marmara  bölgelerinin kıyı kısımlarında  doğal olarak yetişen bu bitkinin tarımı da yapılmaktadır. Park ve bahçelere  süs bitkisi olarak da dikilmektedir.
Keçiboynuzu tohumdan ve aşı ile üretilmektedir (Ekilmeden önce tohumların bir süre suda bekletilmesi gerekmektedir).

Keçiboynuzu, eskiden beri tıbbi amaçla kullanılmıştır.  Bu konuda  şöyle bir hikaye de anlatılır. Lokman Hekim, hastaları tedavi etmek için köy köy gezermiş. Bir gün yolda  keçiboynuzu ( harnup ) ağaçlarını görünce; burada hastalık olmaz diyerek geri dönmüş.

Keçiboynuzu eskiden beri öksürüğe karşı  kullanılmıştır, sindirim  sistemini düzenler.  Ayrıca akciğer kanserine karşı koruyucu etkisi olduğu belirtilmektedir.  Düşük kalorili olmasına rağmen, insanı tok tutma özelliğine sahiptir. Harnup pekmezi tamamen doğal olup çok yararlı bir besin maddesidir.

Keçiboynuzu tohumları çok sert olduğu için süs
 eşyası yapımında da kullanılmaktadır.

Harnup tohumlarından elde edilen un; gıda sanayinde pek çok alanda kullanılmaktadır. Ayrıca çok sert olan harnup tohumlarından süs eşyası yapılmaktadır. Keçiboynuzu, dış pazara sattığımız orman ürünleri içinde ilk sırada yer almaktadır.

Keçiboynuzu meyveleri
( Ceratonia siliqua )
Yurdumuzda, keçiboynuzu gibi doğal olarak  bir çok yabani  meyve yetişmektedir. Yaban hayatı için oldukca önemli olan bu meyveler, sağlıklı beslenmemiz ve ekonomimiz açısından da önemlidir.  Sağlıklı bir şekilde beslenmek için, vucudumuzun doğal ürünlere  ihtiyacı vardır:  Bunların yerine  kimyasal ilaç ve gübre kullanılarak yetiştirilen meyve, sebze ve ithal ürünleri, hazır yiyecekleri tercih etmemeliyiz. 

Özellikle çocuklarımızın sağlıklı bir şekilde gelişmesi, büyük ölçüde beslenme şekillerine ve alışkanlıklarına bağlıdır.
Haydi, bu gün bir değişiklik yapalım. Çocuklarımızın beslenme çantalarına hazır yiyecekler yerine, doğal olarak yetişen bir meyve, bir  yiyecek  koyalım.

( Bu yayın son olaral 12. 01. 2023 tarihinde güncellenmiştir. )

17 Eylül 2013

ADI İZMİR'LE ÖZDEŞMİŞ BİR ÇİÇEK / SELLUKA


Sellukanın gözyaşları. ( Yağmurdan sonra ).
İzmir asması ya İzmir sarmaşığı da denilen Selluka, adı İzmir ile özdeşmiş geleneksel  bir çiçeğimizdir.  Çoğu zaman  şehirlerimizi tanıtırken, eski durumlarından  da  söz ederiz. Bu nednle eski İzmir'i anlatırken selluka çiçekleri kokan  konaklarından bahsetmeden olmaz.  Bahçeli evlerin, konakların yerini apartman dairelerinin almasıyla birlikde, maalesef komşuluk ilişkileri gibi selluka çiçekleri de unutulmuştur.  Artık İzmir'de, bu çiçeği tanıyan  çok  az insan kalmıştır sanırım.

Selluka ( Vigna caracalla ), baklagiller ( fabaceae ) familyasından, çok yıllık, hoş kokulu çiçekli, sarılıcı bir bitkidir. Cins adı İtalyan botanikci Dominicus  Vigna ( ( 1581 - 1647 ) izafeten verilmiştir.   Salyangoz ya da tirbuçun şeklindeki çiçekleri, gökkuşağı gibi çok renklidir ( beyaz, mor, lila, sarı, kırmızı, turuncu renkli ). Yazın ve sonbaharda çiçek açar. Eskiler bu çiçeğe  'zülf - ü aruz'  ( sevgilinin perçemi ) denirmiş. Dünya da ise  trbuşun asması olarak  daha çok tanınmaktadır.   

Selluka, fasulye bitkisine benziyor, destek ister.  Zamanla gövdesi ağaçlaşarak asmaya dönüşmektedir. Anavatanı Güney Amerika ( Venezuella ) dır. Tropikal ve astropikal iklimlere özgüdür. Yurdumuzun Akdeniz ve Ege bölgeleri bu çiçeğin yetişmesine oldukca  uygundur. Daha soğuk yerlerde, derin ve büyük saksılara dikilerek yetiştirilir. Ülkemizde kışın yapraklarını dökmektedir.  Toprak bakımından geçirimli, verimli ve nemli toprakları yeğler. Sıcaklık durumuna göre, sonbahar ya da ilkbaharda derin bir şekilde budanması gerekir.  Soğuğa karşı hassastır, dondan korunması gerekmektedir. Selluka tozlaşmasını karıncalar vasıtasiyle yapar. Bu nedenle bitki üzerindeki karıncalara  dokunmamak gerekir.
Selluka için güneş çok önemlidir, gölge yerlerde çiçeği güzel olmaz, fazla sulama ise köklerinin çürümesine neden olmaktadır.
Selluka, tohumdan ve çelikle üretilir. Tohumların kabuğu sert olduğundan zımparalanarak inceltilir ve suda bir gün kadar  bekletildikten sonra  ekilir.  Yetiştirilmesi çok kolay olmayan, hassas bir sarmaşıktır. 

                                  SÜMBÜL FASULYE ( Lablab purpureus veya Vigna aristata )

Sümbül fasulye ( Lablab purpureus ya da Vigna aristata )


Sümbül fasulye ya da lablap fasulye ( Lablab purpureus ya da, Vigna aristata), çoğu zaman selluka ile karıştırılan bir süs bitkisidir. İkisi de  ayni cinsten ( vigna ) dir. Adına halk arasında selluka da denir.
Sümbül fasulye tek yıllık bir bitkidir, gövdesi ve çiçekleri  mor renklidir, meyveleri bazı ülkelerde yenir. Selluka ise zehirli bir bitkidir, meyveleri yenmez.

1990 yılında İzmir'e geldiğimde, Hatay semtinde ara sıra alış veriş yaptığım  'Büyük Selluka' adında bir market vardı, şimdi  duruyor mu bilmiyorum. Selluka adını ilk defa o zaman duymuştum. Bunun çiçek ismi olduğunu bilmiyordum. 
Daha sonra, selluka'nın Ege bölgesine ve özellikle İzmir'e özgü bir çiçek olduğunu öğrenince, merak edip fidanını satın aldım, ancak çiçek açmadan kurudu. Şimdi fazla suladığım için köklerinin çürüdüğünü anlıyorum.  Bu yıl tohumdan yetiştirdiğim  sellukalarım çok güzel  gelişti  ve muhteşem çiçekler  açtılar.  Gerçekten çok güzel bir çiçekmiş, hele kokusu çok hoş, insanı mest ediyor. Bu nedenle adı İzmir'le özdeşmiş bu çiçeğimizi  tanıtmak istedim. 

2006 yılında, 'Kemeraltı Esnaf Derneği'  düzenlediği bir kampanya ile İzmirlilere selluka tohumu dağıtmıştı. Bu  çiçeğinin eskisi gibi  İzmir'in sembolü olmasını amaçlayan bu kampanya, umarız başarılı olur ve İzmirliler  eskisi gibi bahçelerinde selluka çiçekleri kokan evlerde oturur.

Selluka çiçekleri ( Vigna caracalla ): 

Selluka çiçeği ( Vigna caracalla )
Eskilerin zülf - aruz, sevgilinin perçemi dedikleri selluka çiçeği
Bir adı da İzmir sarmaşığı olan selluka çiçeği
( Vigna caracalla )
Selluka çiçeği ya da İzmir sarmaşığı ( Vigna caracalla )
Selluka çiçeği ( Vigna caracalla ) 
Selluka çiçeği ( Vigna caracalla )
Selluka çiçeği ( Vigna caracalla )
Selluka elma ağacını çok sevdi.
Selluka çiçeği ( Vigna caracalla )
Selluka çiçeği ( Vigna caracalla )
Selluka çiçeği ( Vigna caracalla ) 
Salyangoz çiçeği de denilen selluka çiçeği
( Vigna caracalla ) 
Selluka çiçeği
Selluka çiçeği
İzmir sarmaşığı ya da selluka çiçeği ( Vigna caracalla ) 


6 Eylül 2013

CAN YÜCEL ORMANI

Toplam; 80 + 26 ağacın dikildiği Seferihisar'da ki  'Can Yücel Ormanı ' 

14 yıl önce kaybettiğimiz Can Yücel, sağlığında Seferihisar'a gelmişmiydi bilmiyorum, belki gelmiştir.  Bunu şunun için söylüyorum; bundan sonra artık Can Yücel adı Seferihisar'da yaşayacaktır, hemde en çok değer verdiği, "çocuk" dediği devrimcilerle birlikte.

Ünlü şair ölmeden önce; tek isteğinin adına bir orman kurulması olduğunu  ve buraya öldürülen her devrimci için bir ağaç dikilmesini istemiştir. Seferihisar Belediyesi, Can Yüçel'in bu vasiyetini, 21 08.2013  tarihinde , "Can Yücel Ormanı" kurarak yerine getirmiştir.http://bianet.org/bianet/yasam/149361-seferihisar-da-can-yucel-ormani-olusturuldu
Daha sonra, ( 01.09.2013 ) Can Yücel Ormanı'na  68' liler platformunun katılmasıyla 26 fidan daha dikilmiştir..http://www.haberler.com/can-yucel-ormani-na-26-yeni-fidan-5006480-haberi/

Seferihisar Belediyesi,Türkiye'de ilk defa Cittaslow ( Yavaş şehir ) hareketini başlatmıştır. "Doğa Okulu", "Evlilik Ormanı"  gibi çok  ilginç ve önemli projeleri hayata geçirmiştir. Doğa ve çevre konusunda hep bir adım önde olmuştur.

Can Yücel'in doğayı ne kadar çok sevdiğini bu vasiyetinden sonra daha iyi anlıyoruz. Seferihisar Belediyesi ise bu vasiyeti yerine getirmekle yine bir ilk gerçekleştirerek, hem devrimcileri, hemde bütün doğa severleri mutlu etmiştir. Bir taşla iki kuş vurmuştur.Teşekkürler.


 Can Yücel Ormanı   ( 22. 12. 2015 )

Seferihisar Belediyesi'nin Koca çay kıyısında  kurduğu  Can Yücel  Ormanı ve
Can Yücel'in Deniz Gezmiş'i anlattığı ünlü  'Mare Nostrum' adlı şiir.

En uzun koşuysa elbet Türkiyede de devrim,
O, onun engüzel yüz metresini koştu.
En sekmez lüferin namlusundan fırlayarak...
En baştaydı hepimizin,
En önce gögüsledi ipi.
Acıyorsam sana  anam avradım olsun,
Ama aşk olsun sana çocuk, aşk olsun!

Not : Mare Nostrum ( Bizim Deniz ) : Romalıların Akdenize verdikleri bu  isim daha sonraları değişik anlamlarda kullanılmiştır.


25 Ağustos 2013

SPİL DAĞI MİLLİ PARKI VE MANİSA TARZANI

Dağlar, genel olarak büyüklükleriyle, yükseklikleriyle  ün yapmıştır. Ancak bazı dağlar vardır ki, adı daha başka nedenlerden dolayı öne çıkmıştır. Manisa denince ilk akla gelen şeylerden  biri olan Spil Dağı da bunlardan biridir.
Ege Bölgemizde Gediz ve K.Menderes ırmakları arasında uzanan Bozdağlar içinde yer alan Spil Dağı,  1517 m. yükseklikte olup  üzeri ormanlarla kaplıdır. Spil Dağı'nın asıl önemi ise, tarihten ve mitolojiden kaynaklanmaktadır.
İmir'e 50 km, Manisa'ya 24 km. uzakta bulunan Spil Dağı'na  iki farklı yoldan çıkmak mümkündür. Manisa lalesi ( Tulipa orphanidea ) ve yılkı atları ile de ünlü  olan Spil Dağı, 1968 yılında Milli Park ilan edilerek koruma altına alınmıştır.

Spil Dağı'na çıkarken Manisa'nın görünüşü.
Manisa seyir yeri
Seyir yerinden Manisa
Spil Dağı'dan bir görüntü
Spil Dağın'dan Kemalpaşa
Spil Dağı hatırası 
Spil Dağı'ndaki yangın gözetleme kulesi
Spil Dağı'na  ailecek bir kaç kez çıkmış ve çok beğenmiştik.  Bayram nedeniyle gittiğimizde ( 10.08.2013 ),  bu defa  doğrusu şok olduk. Her taraf şantiye halindeydi, ormanın içine çok geniş yollar açılmış, yeni binalar yapılıyordu. Kim bilir bu düzenlemeler  ne kadar ağaçın kesilmesine yol amıştır. Henüz çalışmalar tamamlanmadığından, her yer  toz toprak içindeydi. 
Beni asıl üzen ise; bu çalışmalar yapılırken çevreye, doğaya gereken önemin verilmemiş olmasıydı.

Bu fotoğrafın altına ne yazılabilir ki!
Spil Dağı'nda yapılan alt yapı çalışmaları
Spil Dağı Mili Parkı 2012 yılı ağustos aylından itibaren halka kapalıymış, gittiğimizde yeni açılmıştı. Henüz  alt yapı çalışmaları bitmemişti,  tamamlandığında 'Egenin incisi' olacakmış. İlk bakışta bunda ne var, çok güzel olmuş  diyebilirsiniz. Ancak bunlar yapılırken, benim  gördüğüm kadarı ile  çevre ve  doğa ikinci planda kalmış.  Keşke eskisi gibi kalsaydı daha iyi olurdu.   

Nitekim, günümüzde bir çok ülke doğayı koruyabilmek, insanların zarar vermesini engellemek için, ormanlara daha önce yaptıkları yolları, tesisleri kaldırarak, eskisi gibi doğal haline döndürmeye başlamıştır. Maalesef biz ise tam tersini yapıyoruz, Milli Parklarımıza, Tabiat Parklarımıza yeni yollar binalar yaparak doğaya büyük zarar veriyoruz. 

Spil Dağı
Spil Dağı çok zengin bir floraya sahip ( Karamuk )

Şimdi de size Spil Dağı ile ilgili  yaşanmış bir hikaye anlatmak istiyorum.  Bunu yazarken, çeşitli kaynaklardan topladığım bilgilerden dolayı bazı ufak  yanlışlar olabilir. Ancak, bu hikaye artık bir efsaneye dönüşmüş olduğu için ayrıntıların çokta fazla önemi kalmamıştır. Bu, Spil Dağı'nın, oradaki tek bir ağacın bile niçin çok önemli olduğunun, mutlaka  korunması gerektiğinin hikayesidir.

 Manisa Tarzanı  ( 1899- 1963 ) 


Kurtuluş Savaşı sırasında , Yunanlılar geri çekilirken işgal sırasındaki gibi davranmaz. Geçtikleri yerleri ateşe verirler, Manisa'da bundan nasibini alır, her yer yanar, yıkılır.  Bu sırada Manisa'ya gelen Türk birliğinde, adının Ahmet Bedevi ( Resmi kayıtlarlar da ki adı Ahmeddin Carlak ) olduğunu söyleyen bir asker de vardır. Ne hazindir ki, II.Dünya savaşına ve Kurtuluş savaşına katılan, İstiklal Madalyası ile ödüllendirilen bu askerin şimdi ne gidecek bir memleketi, nede bir ailesi vardır. Doğduğu şehir ( Samarra ) Irak'ta kalmış, çok sevdiği eşini ise bir uçurumdan aşağı düşmesini engelleyemediğinden kaybetmiştir. Belki de, o uçurum da  bir ağaç olsa kurtulacaktır.

Manisa Belediyesi bu gariban ve kimsesiz insana sahip çıkar, onu bahçıvan çırağı olarak işe alır. Ahmet Bedevi ölünceye kadar Spil Dağı'nın eteklerinde bir kulübede tek başına yaşar, gazete kağıtları üzerinde yatar, tek giysisi siyah şortudur. Her gün öğle vakti  kulübesinin yakınındaki topu ateşler, Manisa'nın her yerine ağaç diker. Aynı zamanda iyi bir sporcu olan Ahmet Bedevi ( İyi bir dağcı olan Ahmet Bedevi Ağrı, Cilo ve Aladağlara tırmanmıştır. ), bu yeteneği sayesinde çok kolay tırmandığı  Spil Dağı'na da çok sayıda fidan diker.

Manisalılar, yarı çıplak ve sakallı bir şekilde dolaşan bu insan hakkında farklı şeyler düşünürler; Bazıları onun yaptıklarını takdirle karşılarken, bazıları onun bir ajan olabileceğini düşünür. Halk, önce ona, sakallı olduğu için, 'Topçu Hacı' der, daha sonra, o sıralarda sinemalarda gösterilmekte olan bir filminden esinlenerek 'Manisa Tarzanı' demeye başlar.

Kendini doğaya adamış olan bu değerli insan, nam- ı diğer Manisa Tarzanı, ölünceye kadar ( 31 Mayıs 1963 ) her yere  binlerce ağaç diker.  Manisa ve Spil Dağı bu gün sahip olduğu yeşilliği ve güzelliği biraz da ona borçludur.
1994 yılında çevrilen 'Manisa Tarzanı' adlı filmin afişi.


Manisa Tarzanı diktiği ağaçlarla, sadece Manisa'ya değil bütün Türkiye'ye örnek olmuştur. Onun sayesinde Spil Dağı hakkında anlatılan efsanelere bir yenisi daha  eklenmiştir.

Sonuç olarak;
Doğal alanlar düzenlenirken halkın görüşü alınmalı ve doğa ile insanın uyum içinde yaşamasını sağlayan bir doğa kanunu çıkarılmalıdır. Ne adla olursa olsun, kim olursa olsun, hiç kimsenin  doğal alanlara zarar vermeye hakkı yoktur, buralar sadece insanların değil bütün canlıların da ortak yaşam alanlarıdır.
Doğayı korumak kendimizi korumaktır.

Yararlandığım Kaynaklar :
Vikipedi
Sunay Akın ' Onlar Hep Oradaydı '
    


7 Ağustos 2013

KOREOPSİS ( Sarı Kızgözü Çiçeği )

Bir adı da ' Sarı kızgözü çiçeği' olan Coreopsis grandiflora
Bilimsel adı 'Coreopsis grandiflora' ya da  'Coreopsis lanceolata' olan sarı kızgözu  çiçeği ya da kısaca  koreopsis, papatyagiller ( Asteraceae ) familyasından,  çok yıllık, rizomlu ve  otsu bir bitkidir.  İngilizce adı ise 'Early sunrise' dir.  Süs bitkisi olarak yetiştirilen 'Coreopsis tinctoria'*  ve 'Coreopsis verticilata' ile de  çok yakın akrabadır.  Anavatanı Kuzey Amerika'dır, ancak süs bitkisi olarak dünyaya yayılmıştır. 

Sarı kız çiçeği kolay yetişen, fazla bakım istemeyen, sevilen bir bahçe çiçeğidir. İlkbahar mevsiminde toplu olarak altın sarısı renginde, papatya şeklinde, iri, uzun saplı çiçekler açar. Sulanırsa yaz boyu  çiçek açmaya devam eder.  Yaprakları ince uzun ve  mızrak şeklindedir.

Coreopsis grandiflora  ya da Coreopsis lanceolata 
Koreopsis, kuraklığa, sıcağa ve soğuğa dayanıklı bir bitkidir.  Bu nedenle yurdumuzun bütün bölgelerinde yetişebilir. Bir çok kültivarları vardır. Sıcak, güneşli  yerleri ve  drenajı iyi, humusça zengin,  kumlu toprakları tercih eder. İyi bakıldığında rizomları ile çoğalır. Bu nedenle bir kaç yılda bir sökülerek dağıtılmalıdır. 

Sarı kızgözü çiçeği, akşam sefası, kalendula ( aynı sefa ) gibi, dökülen tohumlarından da biter. Bahçesine ayıracak çok fazla zamanı olmayanlar  için ideal bir çiçektir diyebilirim. Tohumları kuşlar tarafından sevilir. 
Koreopsis, tohumdan ya da kökten ayırma ile çoğaltılmaktadır.


Gönlünüz sevgisiz, bahçeniz çiçeksiz kalmasın, sevgili bitki dostlarım.

Sarı kızgözü çiçekleri ( Koreopsis ):

Koreopsis / Sarı kızgözü çiçeği

Koreopsis grandiflora kelebek ve böceklerinde çok sevdiği bir çiçektir.
Koreopsis gandiflora ya da  'Early sunrise'
Sarı kızgözü çiçeği ( Coreopsis grandiflora )


Coreopsis; Okunuşu, Koreopsis ya da korapsis

 *Bir başka koreopsis türü süs bitkisi  olan,  Corapsis Tinctoria ( Kızgözü çiçeği ) için tıkla.

1 Ağustos 2013

ÇİLEK GUAVASI ( Psidium littorale )

Çilek guavası ( Psidium littorale ) 
Türkiye'de  artık daha önce adını dahi duymadığımız  bir çok tropikal meyve ve bitki yetişmektedir.  Özellikle, yarıtropikal bir iklime sahip olan Akdeniz ve Ege bölgelerimiz  bunun için oldukça elverişlidir.  Nitekim, Akdeniz Bölgemiz'de her yıl, anavatanı  tropikal iklimler olan ve bir çoğunun adını dahi duymadığımız çok fazla  yeni  meyve ve bitki yetiştirilmeye başlanmıştır. 

Ağaç, çiçek, bitki  yetiştirmek oldukça zevkli bir şey, çocuk büyütmek  gibi, insana mutluluk ve huzur  veriyor. Hele  bilmediğiniz bir  bitkiyi yetiştiriyorsanız  çiçek açması, meyve vermesi  adeta bir olay oluyor. Herkese tavsiye ederim. 

Bugün size geçen yıl baçeme diktiğim, egzotik bir bitki olan  kırmızı çilek guavası'nı tanıtmak istiyorum.   

Anavatanı Meksika ve Güney Amerika olan guava ( psidium ),  mersingiller ( myrtaceae ) familyasına mensup bir bitki cinsidir. Bütün dünyada yüz kadar türü vardır, ağaç ya da çalı formludurlar.  Bu bitkilerden  en tanınmış olanları: İri meyveleri olan elma guavası ( Psidium guajava ), daha küçük meyveleri olan kırmızı çilek guavası ( Psidium littorale ) ve  yeşil meyveli olan limon guavası ( Psidium littorale var.littorale ) dır. 

Kırmızı çilek guavası'nın dünyadaki adı 'Cattley guavası' dır  ( Gezgin, Sir William Cattley'in adına ithafen verilmiş.). 
Çilek guavası çalı formunda bir bitki, bu nedenle  saksıda da yetiştirilmeye  uygun. Soğuğa en dayanıklı guava türü  kabul ediliyormuş (-5 ).
Geçen yıl Seferihisar'da begonvil çiçeklerim kışın  soğuktan  kuruduğu halde  çilek guava ölmedi, sadece yaprakları biraz bozuldu.

Geçen yıl haziran ayında diktiğim çilek guavası sonbaharda çiçek açınca şaşırdım. Meger guava yılda iki kez çiçek açabiliyormuş.  Ancak, kışın  soğuktan  meyveleri büyüyemeden döküldü. İlkbaharda açan  çiçeklerin çoğu ise  meyveye dönüştü, şu anda oldukça sağlıklı görünüyorlar. Bu kadar erken meyve vereceğini doğrusu beklemiyordum, hoş bir sürpriz oldu.


Guava çiçeği
Sonbaharda guavanız çiçek açarsa şaşırmayın..
Çilek guavası fazla bakım istemiyor,  her türlü toprakta yetişebiliyor, yazın diğer tropik bitkiler gibi  bol su istiyor.
Çilek guavası kendine verimli bir bitki ( erkek ve dişi çiçek ayni ağaçta bulunuyor ), bu nedenle tek olarak dikilmesi sorun yaratmıyor. Şu anda koyu yeşil renkli olan meyveleri olgunlaşmaya başlayınca kırmızılaşıyormuş.  Bu nedenle çilek guavası, 'kırmızı çilek guavası' olarak ( red guava ) da  biliniyormuş. Tadını doğrusu  bende merak  ediyorum, olunca yazarım.

Henüz olgunlaşmamış çilek guavası ( Red guava )
Bu arada,  guava ( psidium ) ile ayni familyadan ( myrtaceae / mersingiller ) olan mersin bitkisinin  ( Myrtus communis ) çiçeklerinin  çok benzediğini fark ettim.  

Mersin ( Myrtus communis )
Ayni familyadan olan çilek guava ve mersin bitkilerinin  çiçekleri birbirine çok benzemektedir. 

Guavanın,  bir meyve   olmanın ötesinde süper yararlı bir bitki olduğu anlaşılıyor. Zira, bitkinin yaprakları çay ve sebze olarak, tohumları kahve olarak da  kulanılabiliyormuş. Guava, çiğ olarak, pişirilerek, kurutularak yendiği gibi salatası, reçeli, turşusu ve  meyve suyu da yapılıyormuş.

Antioksidan özelliği yüksek olan çilek  guava A, C vitaminleri ve likopen bakımından da çok zenginmiş. Kalp, şeker ve kilo sorunu olanlar için çok yararlı olan çilek  guavası cildi de diri tutuyormuş.
Çilek guavası, tohumdan, dip filizlerinden ve çelikle üretilmektedir.

Yararlandığım kaynaklar: Vikipedi

                                                  ÇİLEK GUAVASI OLDU ( Güncelleme tarihi. 27. 08,2013 )
Bu yazıyı yayınladıktan  kısa bir süre sonra, çilek guavasının meyveleri  olgunlaşmaya başladılar.  Yere düşen meyveler olgunlaştığını gösteriyor. Çileği andıran güzel bir tadı var. Herkese tavsiye ederim.

Olgunlaşmış çilek guavası meyveleri.
Olgunlaşmış  çilek guavası meyvesi
Kırmızı çilek guavası
Kesilmiş kırmızı çilek  guavası ve tohumları