6 Mayıs 2011

BAHÇEMDE İLKBAHAR

İlkbahar mevsimi bitkiler için çok daha önemlidir.  Kışı durgun ve uykuda geçiren çoğu bitki, ilkbaharın  gelmesiyle beraber adeta yeniden canlanır, yaprak ve çiçek açarlar.  Bu nedenle, onları her gün başka   bir kostümle karşımızda görürüz. Onlar doğanın,  olmazsa olmazlarıdır. 

Çoçukluktan beri bitkilere olan merakımdan dolayı, emekli olunca Seferihisar'da  bakımsız da olsa bahçesi olan  bir ev aldım. Sekiz yıldır burada yaşıyorum ve  zamanımın büyük kısmı da  burada  yetiştirdiğim bitkilerle, çiçeklerle  uğraşarak geçiyor. En büyük sorunum ise, artık bahçede yeni aldığım bitkileri dikecek  yer kalmadı. Bu nedenle, daha önce diktiklerimden bazılarını sökmek ya da aralarına yeni fidanlar  dikmek zorunda kalıyorum.

Bana göre ağaç, bitki  dikmek ve yetiştirmek; hem bir hak, hem de bir  görevidir. Bu nedenle, herkesin mutlaka bir şekilde ağaç dikmesi sağlanmalıdır.  Özellikle cezaevlerinde yatanlar suçlarını ve devlete olan borçlarını ağaaç dikip yetiştirerek ödiyebilirler.  Çocuklarımın yine bir şekilde ağaç dikmesi sağlanmalıdır.  Orman kuranlara  arazi tahsisi  ve vergi muafiyeti getirilebilir. Dünyamızı ve kendimizi ancak bu şekilde koruyabiliriz. Sizlere bahçemi gezdirmeden önce, bunları düşünmenizi istedim. Dilerim  herkesin bir bahçeli evi olur. Sevgili doğa severler. 

Cittaslow Botanik Park  adını verdiğim bahçemden ilkbahar manzaraları.  ( 6 Mayıs 2011). 

Vişne ağacı ( Cerasus vulgaris )

Bahçemden bir köşe
Hercai menekşeler ( Viola tricolor ) 

Kalamondin ( Citrus x microcarpa ).
Meyveleri ceviz kadar olup oldukca ekşidir.  

Pepino ( Solanum muricatum )  
Enginar( Cynara scolymus )
Zeytin ağacı ( Olea  europaea )

Kala çiçeği ( Zantedesbia aethiopica  )

İğde ağacı ( Elaeagnus angustifolia  )

Portakal ağacı ( Citrus sinensis )

Ağaç menekşesi ( Duranta erecta )

Japon yasemin ( jasminum mesnyi ) 

Şeftali ağacı ( Persica vulgaris )

Misket  gülü ( Rosa banksiae ) 
Yıldız yasemin, Yalancı yasemin.
( Tracbelospermum jasminoides )

Çeşme papatyası, Margarit
( Argyranthemum frutescens )

Yasemin çiçeği ( Jasminum officinalis )


Damat mendili, Lambranthus
( Lambranthus roseus )   

Kahkaha çiçeği ( İpomoea purpurea )
Erik ağacı ( Prunus domestica ) 

Nergis ( Narcissus sp. )

Frezya çiçeği ( Freesia hybrida )

Kartopu ( Viburnum tinus )

Moryıldız çalısı ( Lycianthes rantonnetii )

Yıldız çiçeği, Dalya ( Dahlia pinnata ) 

Sakız sardunya ( Pelargonium peltatum ) 

Gazanya, Koyun gözü ( Gazania hybrida )

Fındık / çiçek   ( Corylus avellana ) 

Filbahri / Yalancı yasemin 
( Philadelphus coronarius ) 

İspirya / Keçisakalı ( Spiraea x vanhouttei ) 


Mercan hanımeli ( Lonicera sempervirens ) 

Elma ( Malus domestica ) 

Ayva ağacı ( Cydonia oblonga ) 

Limon ( Citros limon ) 

Armut ( Pyrus communis ) 

Ceviz (Juglas regia ) 

Arap yasemin ( jasminum sambac ) 

Dağ laleleri ( Anemone coronaria ) 

Kumru, palmiye ağacıma yuva yapmış. 

Papatyalar ( Anthemis sp. )
Baharın olmazsa olmazlarından.  

27 Nisan 2011

BENİM AĞACIM AKASYA ( Nisan )

Akasya ağacım ( Nisan )

Blogger yasağı nedeni ile  mart ayında akasya ağacım ile ilgili izlenimlerimi yazamamıştım. Aslında akasya ağacımda mart ayında,  şubat ayındaki  gibi  gözle görülür bir gelişme olmadı. Zaman zaman dallarına konan kuşları  ve  iyi havalarda altında  çay içtiğimizi hissetmişmidir bilmiyorum.

Bugün, Seferihisar'da yağmurlu bir  hava var.  Akasya ağacımın yapraklarını açtı, çiçek tomurcukları ise iyice kabardı.  Mayıs ayında  çiçek açmış olarak görmek umuduyla...!

Behçet Necatigil'den güzel bir şiir.

                                            AĞAÇLARIMIZ
Ağaçlar da insanlar gibi
Seveni olur, sevmeyeni,
Keserseniz ağlarlar
Tıpkı dövülen insanlar gibi.

Ağaçlar da insanlar gibidir,
Olar da çalışır, durmadan.
Ve hepsi de yararlıdır,
Örnek bir insan gibi.

Türküler söyler gelince bahar,
Yaza,kışa hazırlık yaparlar,
Ağaçların da var yürekleri,
Ağaçlar da tıpkı bizler gibi.

Korumalı ağaçları,
Ormanlar yetiştirmeli,
Yakmadan, kesmeden çoğaltmalı.
İnsanları sever gibi,ağaçları da sevmeli.
                  
                   BEHÇET   NECATİGİL

Posted by Picasa

17 Nisan 2011

POLİGALA ÇİÇEĞİ ( Çalı süt otu )

Poligala ya da çalı süt otu ( Polygala myrtifolia ) 
Poligala ya da çalı sütotu  (Polygala myrtifolia ), sütotugiller ( polygalaceae ) familyasından, herdem yeşil, çalı formlu bir bitkidir. Anavatanı Güney Afrika'dır.  Güzel çiçekli olduğu  için bütün dünyada  süs bitkisi olarak yetiştirilmektedir. Bazı ülkelerde doğallaşmıştır.  Bazı formları  alaca yapraklıdır. 

Poligala çiçeği ( Polygala myrtifolia ' Grandiflora'  )

Poligala ( polygala ) 'çok süt' demektir. ( Bir zamanlar Avrupa'da bu bitkiyi yiyen ineklerin sütünün arttığına inanıldiği için bu ad verilmiştır ). Bütün dünyada 662 türü vardır. 
Süs bitkisi olarak yetiştirilen bir başka poligala türü ise; Cüce poligala ( peite butterfly ) denilen 'Polygala fruticosa' dır.

Poligala, sıcak ve ılıman  iklimlerde yetişen bir bitkidir.  Güneşli ve yarı gölge yerleri sever. Toprak bakımından seçici olmamakla birlikte  geçirimli ve verimli toprakları terciheder.   Kuraklığa ve kısmen  soğuğa  dayanıklıdır.  Yazın düzenli bir şekilde sulanma ister.  Hem bahçe, hem de saksı çiçeği olarak yetiştirilir. Budanarak istenilen form verilebilir. Yurdumuzun Ege ve Akdeniz bölgelerinde park ve bahçelerde yetiştirilir. 
Poligala,  yazın ve sonbaharda bezelye çiçeğine benzeyen mor, pembe, beyaz renkli ve hafif kokulu çiçekler açar. İklim şartlarının  elverişli elverişli olduğu yerlerde ise,  yıl boyu çiçek açar. Meyve içinde iki tohum bulunan  yuvarlak bir kapsüldür.  Yaprakları mersine benzer ve sütlüdür. Bu nedenle mersin çalısı da denir. 

Poligala şifalı bir bitkidir, kökleri  bazı hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır. Eskiden hayvanlarda süt artırıcı olarak kullanılmıştır. Bu nedenle adına 'süt otu' denir. Arı ve kelebekleri kendine çeker. 

Poligala çiçeği  tohumla ve çelikle üretilir, fazla bakım istemez.
Poligala ya da süt otu ( Polygala myrtifolia ) 

Poligala çiçeği ( Polygala myrtifolia ) 

Poligala çiçeği ( Polygala myrtifolia ) 

Cüce poligali ( Polygala fruticosa )
Bir adı da süt otu olan poligala çiçeği, hava şartları uygun
olduğu yerlerde kışın da çiçek açmaktadır.

( Bu yayın son olarak  12. 03. 2024 tarihinde güncellenmiştir. ) 

15 Nisan 2011

DERE OTU SEVER MİSİNİZ?

Dere otu bitkisinin genel görünümü ( Anethum graveolens )
Dere otu ( Anethum graveolens ), maydanozgiller ( Apiaceae  ) familyasından  tek ya da iki yıllık, uçucu yağ taşıyan, güzel koklu bir bitkidir.  Anavatanı Avrasya'dır.  Yurdumuzda doğal olarak ve kültür olarak yetişir.  Akdeniz iklimi görülen kıyı bölgelerinde daha çok yetiştirilmektedir. Yaprakları salata ve bazı yemeklere ( daha çok deniz ürünleri )  lezzet ve koku  vermek için kullanılmaktadır.  Ayrıca tohum  ve yaprakları kurutularak baharat olarak da kullanılır. Tohumlarından elde edilen yağ sabun yapımında kullanılır.   
Dere otu  bazı yörelerimizde  çörek otu, hukar, tarak otu, tarak dalı, tarhana otu ve tere otu gibi adlarla da bilinir.  ( Kaynak: Türkiye'nin yabani besin bitkileri ve ot yemekleri - Prof. Dr. Ertan Tuzlacı )

Rezene / arapsaçı bitkisine ( Foeniculum vulgare ) benzer,  şemsiye biçiminde sarı renkli çiçekler açar.  Yaprakları eğreltiotuna benzer, çok parçalıdır.  Kazık köklüdür.  Çoğu zaman dökülen tohumlarından kediliğinden bitmektedir. Bu da doğada yayılmasına neden olmaktadır.  Güneşli yerleri ve verimli, geçirgen,  nemli toprakları  sevmektedir.

Eskiden dere otu yemezdim. Pazardan yeşillik alırken dere otu almayı hep unuturdum, daha doğrusu eşime unutmuşum derdim. Bahçemiz  olunca maydanoz, roka, soğan, tere, dere otu...vb. ne bulduysak ekip dikmeye başladık.
Dere otu / çiçeği ( Anet hum graveolens ) 
Bu yıl  bahçenin her yerinde  dere otu  bitti, yayılıcı ve kolay yetişen  bir bitki. Şemsiye şeklinde yeşilimsi çiçekler açmaya başladılar. Çok yararlı olan bu bitkiyi artık  severek olmasa da yemeye başladım. Hatta benim gibi bu bitkiyi sevmeyenlere de tavsiye ederim. Biraz araştırınca çok   yaralı olduğunu göreceksiniz.
Mesela rejim yapanlar, yemekten  önce dere otu yerse  kendilerini  tok hissederek daha az yemek yiyormuş. Yine  süt sevmeyenler, kalsiyum ihtiyaçlarını ( kemik erimesine karşı ) dere otu yiyerek karşılayabilirmiş. 
Eski çağlarda ise,  kötü ruhları uzaklaştırdığına inanıldiği için bahçelere dikilirmiş. 

( Bu yazı son olarak 16. 07. 2024 tarihinde güncellenmiştir.)