27 Eylül 2025

SERVİ KAVAK

Selvi Kavak ( Hikaye )
Mustafa'yı yıllar sonra halasının cenazesi nedeniyle geldiği köyünde bir sürpriz beklemektedir. Yıkılmış evlerinin yerinde bir incir ağacı vardır artık, top oynadıkları sokaklarda in cin top oynamakta, tek bir çocuk sesi bile gelmemektedir. Köy, bir ören yeri gibidir. Çoğu ev boş ve yıkılmaya terk edilmiştir. Taşımalı eğitim nedeniyle kapatılan okulun çatısı çökmüş, harabeye dönmüştür. Burası artık çocukluğunun geçtiği yer değildi !  

Başsağlığı dileyen bir gencin; babaannem ile  aynı sınıfta okumuşsunuz lafını duyunca geçmiş zamanlar  film şeridi gibi gözümün önünden geçmeye başladı.

Köyün hemen yakınından etrafında 'servi' dediğimiz kavak ağaçlarının bulunduğu 'yuvacak' deresi geçiyordu. Kadınlar haftanın bir günü burada toplanır çamaşır yakardı. Biz de onların yanında, servi kavakların*  altında oyun oynar, yüzmeye çalışırdık. Kabukları oldukca düzgün olan bu ağaçların, gövdeleri karatahta gibiydi. Köyde kimin kimi sevdiğini, aşık olduğunu kabuklardaki yazılardan anlardık. Sonbaharda, bu ağaçların  yaprakları  dökülürken renkten renge girer ve  köye ayrı  bir hava verirdi.         

Beşinci sınıfa gidiyordum, kızlara karşı ilgi duymaya başlamıştım. Sınıfımızda Ayşe adında, yüzünden  gülümseme eksik olmayan, uzun siyah saçlı bir kız vardı. Ona aşık olmuştum ama sevdiğimi de bir türlü söyleyemiyordum. Çamaşır günü kendime göre bir plan yapmış, hiç yazı yazılmamış bir servi kavak ağacına kalp çizerek içine  adlarımızın baş harflerini yazmıştım. Ayşe'nin  bunu  görmesini istiyordum. Onu; gezelim diyerek servi kavağın altına getirmiştim ancak bu sırada  yanımıza gelen bir arkadaşımız  planımı suya düşürmüştü.  Okullar kapandıktan sonra da  köyden  göç etmiştik.   

Halamın  defin işleminden sonra geri dönmek için hazırlanmaya başlamıştık. Torununa benden söz eden bu kadını merak etmeye başlamıştım.  Acaba Ayşe olabilir miydi? 
Bu sırada  başsağlığı dileyen  delikanlı,  babaannem sizi çaya  davet etti demez mi !

Yıllar güzelliğini götürse de yüzündeki tebbessüm aynı duruyordu, saçları beyazlamıştı. Siz,  32 Mustafa mısınız? dedi. Numaramı bile unutmamıştı. Gözlerinde katarakt olduğu için çok iyi göremiyormuş. Çaylarımızı içerken, birbirimize kısaca hayat hikayelerimizi anlattık. İki oğlu, üç torunu varmış, eşini  üç yıl önce bir kazada kaybetmiş. Ben de kısaca, Almanya maceramdan ve burada yaptığım kısa  evliliğimden  söz ettim. 
Beni yolcu etmeye gelmiş, arabamız kalkmak üzereydi. Yıllar önce bir türlü söyleyemediğim, üstümdeki bu yükten artık kurtulmak istiyordum. 

Yolcular arabada yerlerini alırken şoföre, biraz daha beklemesini  rica ettim. Bir zamanlar altında oyun oynadığımız, üzerine adlarımızı yazdığımız  servi kavakların  bulunduğu dere kıyısına  gelmiştik. Zaman fazla yoktu; seni bir zamanlar çok  sevmiştim  ve hiç unutmadım dedim.  Gözleri dolmuştu, göz yaşlarını silmesi için bir mendil verdim. Belki geri dönersiniz diye çok bekledim dedi.Onun da beni sevdiğini duymak, yıllarca iyileşmeyen yaramı yeniden kanatmıştı. Adımızı  yazdığın servi kavak ağacı kesileli çok oldu dedi. Sonbahardı, rüzgar estikçe servi kavak ağaçlarının  yaprakları konfeti gibi yağıyor, dereye düşenler akıntıyla bir süre sonra gözden  kayboluyordu. İkimiz de susmuş, suya düşen  yaprakları seyrediyorduk.Korna çalmaya başlamıştı. Hadi sen git ben sonra  döneceğim dedi. Gözyaşlarımı  görmemesini istemiyordum, suya düşen yaprak gibi sesizce yanından uzaklaştım.Halbu ki bütün hayatım  onu hayal ederek  geçmişti.   
  
*Selvi veya servi  kavak  ( Populus pramidalis  ): Anadoluda yaygın bir kavak türüdür. Kara kavağa benzer, taç kısımları pramit şeklinde olur. Ehrami kavak olarak da bilinir. 
A KADİR BEKÇİ 
Dedemden Masallar.   27. 09. 2025, Bahçeköy / Seferihisar    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Reklam amaçlı ve bitki isteği ile ilgili yorum yapılmamasınını rica ederim. Bitki ve çiçek satmadığımı bir kez daha belirtmek isterim.