![]() |
Selvi Kavak ( Hikaye ) |
Başsağlığı dileyen bir gencin; babaannem ile aynı sınıfta okumuşsunuz lafını duyunca geçmiş zamanlar film şeridi gibi gözümün önünden geçmeye başladı.
Köyün hemen yakınından etrafında 'servi' dediğimiz kavak ağaçlarının bulunduğu 'yuvacak' deresi geçiyordu. Kadınlar haftanın bir günü burada toplanır çamaşır yakardı. Biz de onların yanında, servi kavakların* altında oyun oynar, yüzmeye çalışırdık. Kabukları oldukca düzgün olan bu ağaçların, gövdeleri karatahta gibiydi. Köyde kimin kimi sevdiğini, aşık olduğunu kabuklardaki yazılardan anlardık. Sonbaharda, bu ağaçların yaprakları dökülürken renkten renge girer ve köye ayrı bir hava verirdi.
Beşinci sınıfa gidiyordum, kızlara karşı ilgi duymaya başlamıştım. Sınıfımızda Ayşe adında, yüzünden gülümseme eksik olmayan, uzun siyah saçlı bir kız vardı. Ona aşık olmuştum ama sevdiğimi de bir türlü söyleyemiyordum. Çamaşır günü kendime göre bir plan yapmış, hiç yazı yazılmamış bir servi kavak ağacına kalp çizerek içine adlarımızın baş harflerini yazmıştım. Ayşe'nin bunu görmesini istiyordum. Onu; gezelim diyerek servi kavağın altına getirmiştim ancak bu sırada yanımıza gelen bir arkadaşımız planımı suya düşürmüştü. Okullar kapandıktan sonra da köyden göç etmiştik.
Halamın defin işleminden sonra geri dönmek için hazırlanmaya başlamıştık. Torununa benden söz eden bu kadını merak etmeye başlamıştım. Acaba Ayşe olabilir miydi?
Bu sırada başsağlığı dileyen delikanlı, babaannem sizi çaya davet etti demez mi !
Yıllar güzelliğini götürse de yüzündeki tebbessüm aynı duruyordu, saçları beyazlamıştı. Siz, 32 Mustafa mısınız? dedi. Numaramı bile unutmamıştı. Gözlerinde katarakt olduğu için çok iyi göremiyormuş. Çaylarımızı içerken, birbirimize kısaca hayat hikayelerimizi anlattık. İki oğlu, üç torunu varmış, eşini üç yıl önce bir kazada kaybetmiş. Ben de kısaca, Almanya maceramdan ve burada yaptığım kısa evliliğimden söz ettim.
Beni yolcu etmeye gelmiş, arabamız kalkmak üzereydi. Yıllar önce bir türlü söyleyemediğim, üstümdeki bu yükten artık kurtulmak istiyordum.
Yolcular arabada yerlerini alırken şoföre, biraz daha beklemesini rica ettim. Bir zamanlar altında oyun oynadığımız, üzerine adlarımızı yazdığımız servi kavakların bulunduğu dere kıyısına gelmiştik. Zaman fazla yoktu; seni bir zamanlar çok sevmiştim ve hiç unutmadım dedim. Gözleri dolmuştu, göz yaşlarını silmesi için bir mendil verdim. Belki geri dönersiniz diye çok bekledim dedi.Onun da beni sevdiğini duymak, yıllarca iyileşmeyen yaramı yeniden kanatmıştı. Adımızı yazdığın servi kavak ağacı kesileli çok oldu dedi. Sonbahardı, rüzgar estikçe servi kavak ağaçlarının yaprakları konfeti gibi yağıyor, dereye düşenler akıntıyla bir süre sonra gözden kayboluyordu. İkimiz de susmuş, suya düşen yaprakları seyrediyorduk.Korna çalmaya başlamıştı. Hadi sen git ben sonra döneceğim dedi. Gözyaşlarımı görmemesini istemiyordum, suya düşen yaprak gibi sesizce yanından uzaklaştım.Halbu ki bütün hayatım onu hayal ederek geçmişti.
*Selvi veya servi kavak ( Populus pramidalis ): Anadoluda yaygın bir kavak türüdür. Kara kavağa benzer, taç kısımları pramit şeklinde olur. Ehrami kavak olarak da bilinir.
A KADİR BEKÇİ
Dedemden Masallar. 27. 09. 2025, Bahçeköy / Seferihisar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Reklam amaçlı ve bitki isteği ile ilgili yorum yapılmamasınını rica ederim. Bitki ve çiçek satmadığımı bir kez daha belirtmek isterim.