Anıt ağaç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Anıt ağaç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Kasım 2024

ÇINAR AĞACI ( Platanus )

Doğu Çınarı ( Platanus orientalis ). Kavacık,  Karabağlar,  İzmir 
( Yöredeki adı:  Orkman Kavağı -  Anıt ağaç  )
Çınar( platanus ), çınargiller familyasından,  yapraklarını döken, 20 - 30 m boylarında, kalın dallı ve geniş tepeli ağaçlardan oluşan bitkilerin ortak adıdır.  Çınargiller familyasının ( Platanaceae  )  platanus adında tek bir  cinsi ve bu cinse dahil 9 türü vardır. Kuzey yarımkürede, Kuzey Amerika, Avrupa ve Asya'da doğal olarak yayılış gösterir.  Soğuğa ve kirli havaya dayanıklı olup  uzun ömürlü bitkilerdir.  Yurdumuzda doğal olarak tek bir türü,  Doğu çınarı  ( Platanus orientalis )  yetişmektedir.  Batı çınarı  ( Platanus occidentalis ) ve melez olan  Londra çınarı  ( Platanus x acerifolia ) park, bahçe ve yol kenarlarında süs bitkisi olarak yetiştirilmektedir. Ilıman ve subtropikal iklimlerde yetişir.   

Bilimsel adı Platanus orientalis olan doğu çınarı,  yörelerimize göre; çınar, biladan, çaymığ, çilbirtir, kavlağan, kavlan, kavlangaç,  ak kavak,  kavlak ... gibi   adlarla  bilinir.  
Çınar ağacı meyvesi 
Çınar ağacı  bir evcikli bir bitkidir, erkek ve dişi çiçekler aynı ağaç üzerinde, ayrı ayrı  bulunur ( monoik ). Meyveleri küresel, salkım halinde ve bileşiktir. Yaprakları döküldükten sonra da uzun süre ağaç üzerinde  kalır. Yaprakları elsi, büyük, uzun saplı  ve  5 - 7 lobludur. Sonbaharda dökülmeden önce turuncu - kahve rengine döner.  Sonbaharla özdeşleşen ağaçlardan biridir.  Yaşlı ağaçların gövdesindeki kabukları levhalar halinde  dökülür.  ( Bu nedenle bazı yörelerde çınar ağacına kavlağan, kavlan, kavlangaç denir ). Doğu çınarı Türkiye, Balkanlar, Girit, Irak ve  İran'da yayılış gösterir.
Doğu çınarı( Platanus orientalis ) yaprağı 
Çınar ağacı taban suyunun yüksek olduğu, derin ve nemli topraklarda yetişir. Yaprakları toz ve gazlardan fazla etkilenmediği için sanayi şehirlerinde daha çok tercih edilir. İyi bir gölge ağacıdır, sonbaharda yaprakları renk değiştirerek çok güzel manzaralar oluşturur. Kerestesi fazla değerli değildir, kaplama, mobilya, fıçı ve mutfak eşyası yapımında kullanılır.   Tohum ve çelikle üretilir. 
Çınar ağacı, yaprakları ve meyveleri 
Çınar ağacı  şairlere ilham kaynağı olmuştur, hakkında çok fazla şiir yazılmıştır. . Türklerde kutsal kabul edilen ağaçlardandir. Hakkında anlatılan  çok fazla  efsane ve  hikaye vardır. Uzun  ömürlüdür, tarihe tanıklık etmiştir. En sevilen ağaçlardan biridir. 

Çınar ağacı ile ilgili bazı anekdotlar.   
 
*Allah, Nuh peygamber'e  tufan olacaağını bu nedenle bir gemi yapmak için çınar ağacı dikmesini emretmiştir. Yani Nuh peygamber ünlü  gemisini   çınar ağacından yapmıştır. 

*Çınar ağacının kendi kendine tutuşarak yandığı söylenir,  bu nedenle onun  için ' Çınarın ateşi kendindendir' denilmektedir. 
 
*İsrailoğulları ( yahudiler ),  Meryem'i hamile bıraktığını düşündükleri için Zekeriya peygamberi öldürmek için peşine düşerler. Zekeriya peygamber kaçarken  bir çınar ağacının  kovuğuna saklanır. Bunu öğrenen yahudiler çınar ağacını keserek Zekeriya peygamberi şehit ederler. 
  
*Yeniçeriler IV. Avcı Mehmed zamanında ( 1656 ) İstanbul'da büyük bir ayaklanma çıkarırlar. Bu ayaklanma sonunda , isyancılar tarafından ölüme mahkum edilen kişiler, o zamanki adı At Meydanı olan bugünkü Sultan Ahmet Meydan'nda bulunan büyük bir çınar ağacının dallarına ayaklarından asılırlar.  Tarihde bu ayaklanmaya 'çınar vakası' denmiştir. Ayrıca, üzerine cesetler asılmış bu ağacın hint mitolojisinde adı geçen  ve meyveleri insan olan vakvak ağacına benzetilmesi sebebiyle  vaka - i vakvakiye olarak da adlandırılmıştır.

*Eşcar -ı bağ hırka -ı tecride girdiler
Bad -ı hazan çemen el aldı çınardan
Günümüz Yürkçesi: Bahçedeki ağaçlar, dünya alakalarından soyunma hırkasını giydiler, yani yapraklarını döktüler.
Hazan rüzgarı çınardan el aldı yani onun ele benzeyen yapraklarını yerlere döktü ( Baki ) 

Ülkemizin değişik yörelerinde, anıtsal nitelikli, bazılarının hikayesi olan   çok fazla  ulu cınar ağacı bulunmaktadır.  Aşağıda, değişik  zamanlarda ve yerlerde çektiğim çınar ağaçlarından  küçük bir albüm oluşturdum. Buyurun birlikte izleyelim.

1830 yaşındaki Anıt çınar ağacı 
Tekeler, Demirci / Manisa 

Karagöl Tabiat Parkı
Menemen / İzmir 

Sonbaharda yaprakları  döken çınar ağaçları
Seferihisar / İzmir 
Çınar ağaçlarının süslediği Tarihi Giresun Kalesi 
Giresun 
 
Sonbahara   renk veren  çınar ağaçları (  Seferihisar / İzmir ) 
Teos Doğa Sporları Grubu

Musa Ağacı 
Hıdırbey Köyü, Samandağ / Hatay.
( Bu çınar ağacının hikayesini,  mavi yazıya tıklıyarak okuyabilirsiniz. ) 
Çınar ağacı ve sonbaharda dökülen yaprakları  
Ovacık, Urla / İzmir 

Çınar Ağacı - kış  ( Ovacık, Urla / İzmir  )
Teos Doğa Sporları Grubu

Yaprakları dökülmeye başlıyan çınar ağaçları ( sonbahar ) 
Gödence, Seferihisar / İzmir 

Anıt çınar ağacı, Kemalpaşa, İzmir 
( İzmir Büyük Şehir Belediyesi tarafından restore edilerik onarılmış ) 
 

Yaşlı bir çınar ağacı
Gödence,  Seferihisar / İzmir 

Çınar ağaçları ( Sonbahar )
Ovacık, Urla / İzmir 
Ağlayan çınar ( Anıt ağaç - 751 yaşında  )
                                                                     Gölyazı, Nilüfer / Bursa 
Birbirlerini çok seven Mehmet ve Eleni ( Rum ),  Ulubat Gölü kıyısındaki  bu çınar ağacının oyuğunda buluşurlarmış. Mübadele sırasında birbirlerinden ayrılmak  istemeyince, Eleni'nin kardeşleri Mehmet'i yaralarlar. Olayı duyan Elen'i her zaman buluştukları çınar ağacının oyuğuna  gelince Mehmet'i kanlar içinde yattığını  görünce,  kendini çınar ağacına asar. Rivayete göre, hikayenin şahidi olan bu çınar ağacı  o günden sonra  zaman kanlı gözyaşları dökermiş. 

Sülümenli Kavağı ve  Gelin Kınası Kuyusu 
Düzce, Seferihisar / İzmir

Gelinler, kına gecesi sabahı ellerini, uğur getirdiğine inanıldığı için  bu çınarın yanındaki kuyuda yıkarmış. ( Yörede çınar ağacına kavak denir. )     

İkiz çınarlar ( II.Beyazid Camisi ile yaşıt  )
Amasya 

Meryem Ana Evi ve kapısındaki tarihi  çınar ağacı 
Sümbül Dağı, Selçuk / İzmir 

Anıt Çınar Ağacı ( Taraklı / Sakarya ) 
 Osmanlı devleti,  topraklarına kattığı yerlere çınar ağacı dikmiştir. Aileler çoçuklarının uzun ömürlü olması ve nesillerinin kıyamet gününe kadar devam etmesi için, yeni doğan bebekler adına çınar dikmiştir.    

Gökçeada'nın en yaşlı çınar  ağacı   
Tepeköy - Çınaraltı, Gökçeada, Çanakkale 

Kökleri erozyon nedeniyle açığa  çıkmış yaşlı bir çınar ağacı 
İhsaniye, Seferihisar / İzmir 

Roma Hamamı ve tarihe tanıklık etmiş bir  çınar ağacı 
Deliömerli, Menderes / İzmir 

Kovuğna  içki şişeleri atılmış yaşlı bir çınar ağacı
Seferihisar / İzmir
 

Kral mezarı ve onu süsleyen  yaşlı  çınar ağacı
Kaş. Antalya 
Üzerine kar yağmış  çınar ağaçları 
Kumluca, Ulus / Bartın 

Bursa Ulu Camii ve bahçesindek tarihi çınar ağacı
Bursa 

Altında, bir zamanlar oturup  çay içtiğim tarihi bir çınar ağacı.  
Geyve / Sakarya 

Ağaç ev
Bozat Köyü, Piraziz / Giresun 

Tarihi  çınar ağacı
Tokat 

Tarihi Çeşteman Kavağı ( Tire / İzmir )
Çeşteman, kır bekçisi demekmiş bu ağacın altında buluştukları için adına çeşteman kavağı denmiş olmalı ( Yukarı da belirtiğim gibi İzmir yöresinde çınar ağacına halk arasında  kavak deniyor ). Kanuni Sultan Süleyman, Rodos seferine giderken çadırını bu ağacın altına kurdurmuştur. Yıldırım Bayezit, Evliya Çelebi ve Fransız yazar  Alphonse  de Lamartine de bu ağaçla tanışmış  ünlülerdenmiş.  1932 yılında Tire belediyesi ağacı satar. Ağacı satın alan müteahhit ağacı kesmek isteyince , Faruk Tokluöğlu  kendini  zincirle ağaca bağlıyarak kestirmez.  Ve daha sonra mahkeme ağacın kesilmesini yasaklar. 

Kaynaklar: Türkiye'nin Ağaçları ve Çalıları ( Necati Güvenç Mamıkoğlu ). Türkiye'nin Ağçları ( Gülnar Önay ). Türkiye'nin Bütün Ağaçları ve Çalıları ( Prof. Dr. Ünal Akkemik ). Ağaçlar ve Çalılar 1 ( Prof. Dr. Prof. Dr. Ersin Yücel ). Bitki Mitosları ( Deniz Gezgin ). Vikipedi. Türkiye Bitkileri Sözlüğü ( Prof. Dr. Ertan Tuzlacı ). Türkce Bitki Adları Sözlüğü ( Turhan Baytop ).  

15 Ekim 2024

KESTANE ZAMANI


Anadolu kestane ağacı ( Castanea sativa )
Ovacık, Kemalpaşa / İzmir  
Kestane, kayıngiller ( Fagaceae )  ailesinden, kışın yaprağını döken bir orman ağacı cinsidir.  Ayni adı taşıyan meyveleri yendiği için, eski çağlardan beri insanlar için önemli bir besin kaynağı olmuştur. Hatta tahıl yetişmeyen dünyanın bazı  yerlerinde,  unundan ekmek yapıldığı için 'fakir ekmeği', ağacına da 'ekmek ağacı' denir.  Adı konusunda kesin bir bilgi olmamakla birlikte, Eski  Yunanistan'daki  'Castania' şehrinden dan geldiği iddia edilir.   Kuzey yarımkürenin ılıman iklim görülen yerlerinde yayılış gösteren 15  kadar türü bulunmaktadır.   Günümüzde bazı ülkelerde tarımı yapılmaktadır, süs bitkisi olarak da yetiştirilir. Yurdumuzda,  Anadolu kestanesi türü doğal olarak  yetişmektedir.   

Bilimsel adı 'Castanea  sativa' olan Anadolu kestanesi, Karadeniz ve Marmara bölgelerimizin ormanlarında yoğun olarak,  Ege ve Akdeniz bölgelerimiz de ise lokal olarak ( belli bir yerde ) yetişmektedir. Boyu 30 m. yi bulur, geniş ve dağınık tepeli bir ağaçtır. En çok kestane yetişen illerimiz başında  Aydın gelir.  İzmir, Kastamonu, Bursa ve Sinop,  en çok  kestane yetişen  diğer illerimizdir.  Kestane ağacı yüksek,  serin  ve güneşli yerleri sever. Tohumla ve aşı ile üretilir. 

Anıt kestane ağacı, Ovacık / Kemalpaşa
( Teos Doğa Sporları Grubu
Kestane ağacı,  çok dayanıklı  ve uzun ömürlüdür,   1000 yıl kadar  yaşıyabilir.  İlkbaharda beyaz - yeşilimsi  renkli  çiçek açar. Erkek ve dişi çiçekler ayni ağaç üzerinde ve çoğu zaman birbirlerine  yakın yerlerde  bulunur. Geniş mızraksı yapraklarının kenarı testere gibi  dişlidir. Sonbaharda dökülmeden önce kahverengine döner. Meyvenin diş kabuğu ( kupula )  kirpi gibi dikenlidir ( Giresun yöresinde topur denir ). İçindeki meyve ( 1 - 3 tane  )  parlak kahve rengi kabukludur.  Mineral bakımından  ( potasyum, fosfor, magnezyum,  kalsiyum, demir bulunur ) çok zengindir. Bazı hastalıkara  iyi geldiği  söylenir. Taze olarak, haşlanarak ve kebap yapılarak yenir.  Meyvelerinden bir tür tatlı olan  kestane şekeri yapılır.  Ayrıca kestane balı çok  değerlidir. 
Beyaz çiçekli at kestanesi ( Aesculus hippocastaneum )
At kestanesi ( Aesculus ) tohumları zehirli olan , kestaneden tamamen farklı ( Sapindaceae / akçaağaçgiller  familyasından )  bir bitki cinsidir.  Yurdumuzda doğal olarak yetişmez, park, bahçe  ve yol kenarlarına süs bitkisi olarak dikilir. Meyveleri gerçek kestaneye çok benzediği halde, yaprak ve çiçekleri çok farklıdır. Eskiden atlara yedirildiği için adına at kestanesi denir.   
Kestane ağacı  meyvesi 
Çoçukluğumda, sonbahar gelince ormanlara kestane toplamaya giderdik. Topurundan ( kupula ) ayırırken dikenleri  elimize batardı. Yine de ormana gitmeyi, kestane toplamayı severdim.   Bir kısmı,  kışın yemek için  ipe dizilerek kurutulurdu. Okula giderken çantamıza konurdu.Babam akşam yerken mutlaka bize bir kaç tane kestane hikayesi anlatırdı.   
Halk arasında  yakınlarını küçümseyenler  için söylenen, 'Kestane kabuğundan çıkmiş da, kabuğunu beğenmemiş', atata sözü, kabuğu dikenli olduğunu için  söylenmiştir.   
Karadeniz Bölgesi'nde yetişen kestaneler ( kuzu kestanesi  ) küçük ama  lezzetli olur.   Ağacı ise sağlam ve suya dayanıklı olduğu için,  evlerin, binanın yükünü taşıyan baba direği  kestane  ya da peliten ( meşe ) yapılmıştır.  

Bundan  3  yıl kadar önce İzmir'in  Kemalpaşa ilçesine,  Teos Doğa Sporlar Grubu olarak, gezmeye ve doğa yürüyüşü yapmaya gitmiştik.  Ormandaki  kestane ağaçlarının sahibleri olduğu söylenince, aklıma, rahmetli babamın anlattığı  hikayelerden biri  gelmişti.   

Osmanlılar zamanında, Uludağ'da  ( Bursa )  kestane topladığı için bir  çobani fena halde döverler ve topladığı  kestanelerini elinden alrlar.  Derdini anlatacak kimseyi bulamayan çoban hayıflanarak,  'fesimi havaya atıp yere düşünceye kadar, ah bir  padişah olsam' diye dolaşırken, bunu duyan padişahın adamları  çobanı yakalayıp padişahın huzuruna çıkarırlar. Padişaha, çobanın tahtında gözü olduğunu söylerler. Çobanı dinleyen padişah, onun saf biri olduğunu anlayınca tahtına oturtarak,  fesini havaya at düşene kadar padişh sensin der.  Çoban  ne istemiş  olabilir, tahmin ediniz bakalım. Fesini havaya atan çoban, Uludağdağ  vakıf / serbest  diye bağırır.

2003 yılında emekli olunca Seferihisar'a yerleşmiştim.  Bir gün pazarda dolaşırken bir  kamyonette  boy boy, ince uzun  sırıklar satan bir adama  rastlamıştım.  Merak edip bunlardan  ne oluyor diye sorunca, o da bana siz nerelisiniz? diye sormuştu.  Karadenizli, Giresunlu  olduğumu söyleyince,  alaycı bir şekilde  belli oluyor demişti. Zeytin çırpmak içn kullanılırmış, daha esnek ve  dayanıklı olduğu için,   kestane ağacından yapılıyormuş.   

Yine babamdan dinlediğim bir başka kestane hikayesi.  Kestane yerken ne zaman  anlatmaya kalksam  bizimkiler ( ailem ), şimdi sırası değil  diyerk lafı ağzıma tıkarlar.  Bari sizlere  anlatayım. Adamın biri yabancı bir  köye  misafir olmuş.  Yemekten sonra kendisine ikram edilen kestane  çok hoşuna gitmiş ve bu meyvenin  nerde, nasıl  yetiştiğini sormuş.   Ormanlarda, ağaçta kendisi yetişiyor demişler.  Adam bu ağacı her yere diksenize  demiş.

Gece yatınca yediği kestanelerin etkisiyle ishal olan adam, tuvaleti bulamayınca  her yeri batırmış.  Sabahleyin kimse uyanmadan gitmek isterken ev sahibi ile karşılaşınca, o akşamki  meyvesini yediğmiz ağacın adı neydi diye sormuş. Kestane ağacı deyince, onun köklerini kesin demiş.  Ev sahibi, akşam  her yere dikin  diyordunuz  deyince,  gidip odaya bir  bakın, der.   

Eskiden sonbahar gelince  ormanlardan topladığımız  kestane,  şimdi artık en pahalı meyveler arasında yer alıyor. Yakında  kebabı,   baklava gibi tane ile satılmaya başlarsa  şaşmamak lazım. Kestane toplamaya gittiğimiz ormanların çoğu  ise   özel mülk  olmuş. Artık ormanlarımıza  bile giremiyoruz.    

Biz hala 'Kestane kebap, yemesi sevap'  demiye devam edelim. Bu gidişle başımıza daha neler gelecek bakalım!  Sevgiyle kalın ağaç ve bitki severler. 

Kestane ağacı ( Sonbahar ) 

Kestane ağacı  çiçeği ( erkek çiçek ).  

Kestane ağacı  çiçeği ( dişi  çiçek )
Kaynaklar: Türkiye'nin  Bütün Ağaları  Ve Çalıları ( Prof. Dr. Ünal Akkemik ). Ağaçlar ve Çlılar 1 ( Prof. Dr. Ersin Yücel ). Türkiye!nin  Ağaçları ( Gülnar Önay ). Türkiye'nin Ağaçları ve Çalıları ( Necati Mamıkoğlu ). Vikipedi

16 Temmuz 2024

ARKADAŞIM ARMUT AĞACI ! ( Bir Ağaç Dört Mevsim )


Kış 

Soğuk bir kış günüydü, seninle ilk karşılaştığımız zaman, 

Fotoğraf makinamla dolaşıyordum kırlarda, tek başıma.

Dalında öten bir  serçeyi çekmek isterken, uzaktan, 

Deklanşöre basmakta gec kalınca, seni çekmiştim istemeden. 

Yapayalnızdın, benim gibi tek başına, koca bir tarlanın ortasında. 

İlkbahar 

Baharda geldiğimde  muhteşemdin, gelinlik giymiş gibi bembeyaz. 

Sevgili eşimi, düğünümüzü hatırladım bir an,  

Kuş sesleri yerini  arı vızıltısına   bırakmıştı

Sanki  büyük bir orkestra çalıyordu dallarının arasında 

Yaz

Yazın  geldiğimde, hava çok sıcaktı yarı kurumuş dalların  güneşe söz geçiremiyordu. 

Kuşların takarak düşürdüğü armut  olmamıştı, yiyemedim.   

Gövdende açılan koca delikten kargalara baktım bir süre,   

Hasat sırasında dökülen buğdayları yiyorlardı, beni fark etmediler bile.  

Sonbahar 

Bu yıl ayva çok,  kış sert geçeceğe benziyor.

Hazırlık yapmak gerekiyor, çatıda akmıştı geçen kış. 

Sen de yapraklarını dök bir an önce, bu güzel havalara kanma.  

Kışın belki yine gelir sohbet  ederiz. 

Şey, belki de bir daha görüşemeyiz, malum yaşımız.  

Hoşçakal , arkadaşım armut ağacı. 

A Kadir Bekçi

Şiirlerim, Bahçeköy / Seferihisar ( 16. 07. 2024 ) 


7 Kasım 2018

EFEMÇUKURU'NDA BİR KARAÇAM AĞACI

Bu şiiri yazmama ilham kaynağı olan Karaçam Ağacı.
( Efemçukuru / Menderes
Yine geldim bak, çoktan  beri uğrayamamıştım.
Yaşlılık, her istediğin zaman gelemiyorsun.
Zaten, senin de pek umurunda değil ya.
Kendi kendime konuşup gidiyorum işte.

Ha, unutmadan söyleyeyim,
Daha önce beraber geldiğimiz arkadaşım geçen gün  öldü.
Hani altında bira içip  fotoğraf çekmiştik ya !
Selam söyledi son nefesinde, seni hiç unutamamış.

Seni en çok niye seviyorum biliyormusun?
Feleğin bu kadar sillesini yemene rağmen, hiç bir şey  umrunda değil ya!
Bazen senin gibi olmak, hiç bir şeyi umursamamak geliyor içimden.
Bir ağaç, bir ot gibi sorumsuzca  yaşamak istiyorum.

Halbuki, seni ilk gördüm zaman çok üzülmüştüm.
Zavallı ağaç, nasıl da devrilmiş böyle  diye.
Şimdi düşünüyorum da, asıl acınması gereken meğer kendimmişim.
Yıllarca boş hayaller peşinde koşup durmuşum.

Bazen, senin gibi dağ başında bir ağaç olmayı hayal ediyorum.
Dalıma konan kuşların  şarkılarını dinlemek,
Altımda korkusuzca sevişen sevgililerin mutluluklarını görmek,   
Sonra da, bir türkü çığırmak  istiyorum.

Ama ben ağaç olamam ki, insanım.
Boşuna hayal kurup, kendimi kandırıyorum, 
Düşünmeliyim, çalışıp üretmeliyim,  haksızlıklara karşı çıkmalıyım.
Yoksa insan olamam  ki!

A  Kadir Bekçi
Şiirlerim, 07 11. 2018, Bahçeköy / Seferihisar.


21 Ağustos 2018

MUSA AĞACI VE AB - I HAYAT ÇEŞMESİ

Musa Ağacı ( doğu çınarı - platanus orientalis
Yeni bir ağaç hikayesi  ile merhabalar. Bu defa ki ağacımız  adını bir peygamberden almış. Musa Ağacı.

Musa Ağacı ve Ab - ı Hayat Çeşmesi,  Hatay ilimizin Samandağ ilçesinin Hıdırbey Köyü'nde bulunmaktadır. Burası Samandağ'ın merkezine 6 km. mesafededir.

Musa Ağacı,  aslında  bir tür çınar  ağacı ( doğu çınarı -  platanus orientalis )  köyün tam ortasında bir yerde.  Hıdırbey çınarı olarak da biliniyormuş. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Müdürlüğü tarafından,  Anıt Ağaç  ilan edilerek koruma altına alınmış. Yaşı hakkında farklı bilgiler var. Bazı kaynaklarda 1600 yaşında olduğu belirtilmiş. Çevresi ise 20 m. den fazla. Bir dönümden fazla bir alanı kaplıyor.   Bu ağacın asıl  önemi   ise  hakkında anlatılan hikayelerden ileri gelmektedir.

Hıdırbey Köyü, Samandağ / Hatay.

Bir efsaneye göre; Hz. Musa ile Hz. Hızır bir gün dağlarda dolaşırken  ( Musa Dağı ), Musa asasını toprağa saplayarak oradan geçen dereye su içmeye gider. Daha sonra da yollarına devam ederler. Bu arada asasını unuttuğunu fark edince geri dönerler.  Bir de ne görsün; asa  yeşermiş, yaprak açmıştır. Bunun üzerine Musa asasına almaktan vazgeçer.  İşte bugün Hatay'ın Samandağ ilçesi Hıdırbey köyünde bulunan devasa  çınar ağacının Musanın asası olduğuna inanılmaktadır. Bu nedenle de adına 'Musa Ağacı' denilmektedir.

Hıdırbey köyünün tam ortasından, Hz Musa'nın su içtiği varsayılan  bir dere geçiyor. Etrafına  çok sayıda çay bahçesi restoran yapılmış, turistik bir yer.   Buraya gelenlerin bir kısmı ise, Musa Ağacı'na  dilek tutmak ve  adak adamak için geliyormuş.

Ab - ı Hayat Çeşmesi, Hıdırbey Köyü / Samandağ.

Ağacın hemen yanında bir de çeşme var. Suyu içiliyor, oldukça soğuk. Adı  'AB -I HAYAT ÇEŞMESİ'.
Bilindiği üzere   Ab -ı hayat ya da Bengi su, bir çok efsanede adı geçen kutsal bir suyu verilen bir addır. Bu sudan içenlerin ölümsüzleşeceği  ve genç kalacağına  inanılmaktadır. Bu konuda  kaynağı Sümerlilere dayanan bir çok efsane anlatılmaktadır. Ayrıca,  Kur'an'da dolaylı olarak ab -ı hayat'tan söz edilmektedir.

Ab -ı hayat ya da Bengi su bir çok efsaneye göre 'Zulmet' diye tanımlanan karanlık ve bilinmeyen bir dünyada gizlidir.  İskender'de bu  suyun peşinden Zulmet'e kadar gider, ancak onu elde etmeyi başaramaz. Gılgamış destanına göre ise, ab -ı hayat,  Kızıl denizin derinliklerinde yetişen bir ottur (  Galsam otu  ya da Şah -ı galsam ). Kral Gılgamış bu otu elde eder, ancak bir yılan elinden kapınca; Ben onu ülkemdeki yaşlı insanlar için  götürecektim diyerek  ağlar. 

                           Musa Ağacı'nın Bulunduğu Hıdırbey Köyü'ünden Manzaralar.

Musa Ağacı. 

Hz. Musa'nın su içtiğine inanılan dere. 

Hıdırbey Köyü, Samandağ.

Musa Ağacı

Begonvil  çiçeği

Meleklerin borusu / Brugmansia 

Samandağ / Hatay.