| Yasemim çiçeği ( Jasminum officinale ) |
Farsça kökenli bir kelime olan yasemin ( Farsçası: yasmin ) bir çiçek adıdır. Saflık, masumiyet, güzellik ve zarafeti temsil eder. Bu nedenle, yurdumuzda kız çoçuklarına sıklıkla verilen populer bir isimdir. Hikayemize geçmeden önce, hikayemize adını veren bu çiçeği kısaca bir tanıyalım isterseniz.
Zeytingiller ( Oleaceae ) familyasının jasminum cinsini oluşturan bitkilere genel olarak yasemin denir. Çoğu tırmanıcı / sarılıcı olan bu bitkilerin bazıları ise çalı formunda olup birleşik ve basit yapraklıdır, bazıları kışın yaprağını dökerken bazıları herdem yeşildir. Beyaz, sarı ve nadiren pembe renkli çiçek açan yaklaşık 200 kadar türü vardır. Bunlardan, sarı çiçekleri olan boruk ( Jasminum fruticcans ) yurdumuzda doğal olarak yetişir.
Bazı türleri, süs bitkisi olduğu için dünyanın büyük bir kısmına yayılmıştır. Bunlardan en fazla bilineni, ayni zamanda tıbbi bir bitki kabul edilen Jasminum offincinale'dır. Anayurdu İran olan bu bitki parlak yeşil yapraklı, beyaz çiçekli ve tatlı kokuludur. Park ve bahçelerde yaygın olarak yetiştirilir.
Yasemin çiçeklerinden elde edilen yağ parfümeri sanayinde kullanılır. Arap yasemin ( jasminum sambac ) türünün çiçeklerinden 'yasemin çayı' elde edilir. Ayrıca, başka familyadan ve cinsten olan bir çok süs bitkisine de, çiçekleri ve kokusu nedeniyle yasemin denir.
Gelelim Hikayemize:
Dere kıyısına yaptığı derme çatma bir kulubede tek başına yaşayan saçı sakalı birbirine karışmış yaşlı bir adam, kulubenin etrafına beyaz çiçekli yaseminler dikmişti. Hiç kimse ile ilişki kurmadığı için de, nereden geldiği, kim olduğu köyde merak konusu oluyordu. Yaşlılar, köylerinde öğretmenlik yapmış bir adama benzediğini söylüyordu, sık sık mezarlıkta görüyorlardı. Esrarengiz bu adam, zamanını çoğunu, kulubesinin bahçesine diktiği yasemin çiçeklerinin altında kitap okuyarak ya da köyün yakınından geçen derede balık avlıyarak geçiriyordu.
Birgün balık avlarken, babası olmayan bir çocukla karşılaşınca aralarında baba - oğul şeklinde bir ilişki başlar ve adam bütün sevgisini bu çoçuğa verir.
Her fırsatta buluşan çocuk ve yaşlı adam, artık zamanlarının çoğunu beraber geçirmeye başlarlar. Yaşlı adamın anlattığı masallar, hikayeler çocuğun çok hoşuna gider. Adam çoçuğa okuma yazmayı, yüzmeyi, satranç oynamayı öğretir. O da annesinin yaptığı yemeklerden adama getirir. Birbirlerini görmedikleri günler, ikisi için de zor geçmeye başlar.
Çocuk bir gün kulubeye gelince, yaşlı adamı her zamanki yerinde bulamaz. Adam dışarıya çıkamamış yatağında zorlukla nefes almaktadır. Çocuk, yaşlı adamın ölmek üzere olduğundan hebersiz, bugün bana ne anlatacaksın? der.
Güçlükle yatağından doğrulan adam; 'Bugün sana hiç kimsenin bilmediği bir hikaye anlatacağım' der. O güne kadar kimseye söylemediği sırrını, çoçuğa anlatmaya karar vermiştir.
'Bir zamanlar Anadolunun bir dağ köyünde Yasemin adında çok güzel bir kız yaşıyormuş. Adını aldığı yasemin çiçeği gibi narin ve saf olan bu kız, bir o kadar da içine kapanık ve utangaçmış. Bir türlü, evlerinin alt katında oturan köyün öğretmene aşkını söyleyemiyormuş. Öğretmen de Yasemin'in kendini sevdiğini bilmiyormuş. Ailesi Yasemin'i evlendirmek isteyince, aşkını kimselere söyleyemeyen Yasemin, düğün günü gelinliği ile kendini öğretmenin balık tutmakta olduğu derinin sulara bırakmış. Genç kızın cesedini sudan çıkaran öğretmen, elinde sıkıca tutuğu kağıdı merak edip okuyunca; Yasemin'in kendini sevdiğini ve bu yüzden intihar ettiğini anlamış.'
Yaşlı adamın anlattığı hikayeyi dinleyen çoçuk; Sen o sun, Yasemin senin yüzünden ölmüş, seni artık sevmiyorum diye ağlamaya başlar. Yaşlı adam evet der ve çoçuğa sarılarak, Yasemin'in mezarının yanına gömülmek istediğini söyler.
Dedemden Masallar
A Kadir Bekçi