18 Nisan 2013

KANLI ÇINAR

Kanlı Çınar ( Bu bir ağaç hikayesidir ) 
Yaşlı ve ulu kestane, çınar ağaçlarının arasından geçerek ormanın içinde ilerlemeye başlıyoruz. Açıklıklara göre ormandaki hava daha serin, rahatlıyoruz. Paul; ilk defa bu kadar büyük kestane ağaçları gördüğünü söylüyor, bu kestanelerin sahipli olduğunu söylüyorum. Kermes meşelerinin oluşturduğu çalıların  arasından geçerken, yapraklarındaki dikenler kollarımızı çiziyor.  Bir süre sonra Kanlı çınar ağacının dibinden çıkan kaynaktan doğan  dereye varıyoruz. Yaz mevsimindeyiz su çok  azalmış.  Dereyi takip ederek tırmanmaya başlıyoruz, zirvede uçurumdaki  Kanlı çınar görünüyor. Ağacın köklerinin bir kısmı topraktan  dışarıya sarkmış ve uçlarından  bulanık sular akıyor.  

Topraktaki  bazı minaraller  eriyince,  su  koyu  kırmızı bir renk almış. Derenin karşı kıyısına  geçerek, Nazlı ve Yusuf'un  mezarı olduğu söylenen kayanın da bulunduğu  çınar ağacının dibindeki düzlüğe dolanıyoruz.  

Zamanla çınar ağacının çürüyen  gövdesinin içinde üç - dört insanın rahatlıkla sığacağı büyüklükte bir kovuk oluşmuş.  Yanık izlerinden içinde zaman zaman  ateş yakıldığı anlaşılıyor. Dallarına ve  etraftaki çalılara, gelenler dilek için bez parçaları bağlamışlarlar. Etrafta define avcıları tarafından kazılmış çok fazla çukur var hatta bazıları daha yeni kazılmış.        

Kanada'lı bir botanikci olan Paul, bitkilerin toplumların kültüründeki yerini ve önemini  araştırmak için bir kaç  kez Türkiye'ye  ve Ortadoğu'ya gelmiş,  Arapça ve Türkçe biliyor. Son derece neşeli ve sevecen bir insan, doğayı  çok sevdiği her halinden belli oluyor. Bitkilerin bazı  toplumların kültüründe çok  önemli bir  yerinin olduğunu, hatta onları doğa üstü varlıklar olarak  gördüklerini, bu nedenle Antik çağlardan beri her toplumda  bitkilerle ilgili anlatılan çok fazla mit olduğunu söylüyor.  

Bu arada eşimin hazırladığı börek ve poğaçaları çınar ağacının  kovuğunda yiyoruz. Paul bu ağacın  hikayesini merak ettiğini söylüyor ve sözlerimi kaydetmek için videoyu  açıyor.  

Daha önce buraya  geldiğimde dinlediğim efsaneyi anlatıyorum; Zengin bir beyin kızı olan Nazlı, babası evlenmelerine izin vermediği için çobanları olan  Yusuf'la, babasının altınlarını çalarak kaçar. Yusuf; çok sevdiği davarlarından ayrılmakta acele etmeyince, beyin adamları onları  bir  çınar ağacının kovuğunda uyurken bulur ve öldürürler. Cenazeleri kimse bulmasın diye de kovuğun üzerine büyük bir kaya  kapatırlar ancak  her yeri aramalarına rağmen altınları bir türlü bulamazlar.   

Halk; bu olayın tek şahidinin çınar ağacı olduğuna ve dibinden kaynayan suların o günden sonra,  Nazlı ve Yusuf'un kanı karıştığı için  kırmızı akmaya başladığına inanır bu nedenle de çınara "kanlı çınar" denir.  Nazlı'nın sakladığı altınları arayan birinin uçurumdan düşerek ölmesinden sonra da ağacın altınları koruğuna inanılır.     

Dönerken  Paul'a ağaçların duyguları olup olmadığını soruyorum. İnsanlar gibi olmasa da ağaçların da bazı şeyleri hissettiğini, hatta birbirleri ile haberleşerek yardımlaştığını söylüyor. Çevredeki bazı anıt ağaçları Paul'a  gösterdikten sonra onu otele bırakıp eve dönüyorum.  

O gece bir türlü uyuyamıyor ve  kalkıp salondaki kanepeye uzanıyorum. Rüyamda; Nazlı'nın ağaca sakladığı altınların yerini buluyorum bu sırada  ağacının dalları birer yılan olup üzerime doğru gelmeye başlıyorlar. Eşimin sesi ile uyanıyorum, kalk yatağana git yine ne gördün rüyanda diyor.  
.
Paul ile sabah tekrar buluşuyor ve hikayesi olan bir başka ağacı bulmak  için yollara düşüyoruz. Yolda  ona  gece gördüğüm rüyayı anlatıyorum. Nazlı'nın sakladığı altını bulunca çınar ağacının dallarının yılan haline gelerek bana saldırdıklarını söylüyorum.  
Paul gülerek define avcılarının  şimdiye kadar  neden Nazlı'nın  altınlarını bulamadıkları anlaşılıyor diyor.  

A Kadir Bekçi
Dedemden Masallar

4 yorum:

  1. Çok keyifli güzel ve düşündürücü bir yazı olmuş..
    Bende her canlının olduğu gibi bitkilerin de duyguları olduğuna inanıyorum. Hatta bitkilerin insanlardan daha üstün özelliklerinin olduğunu da düşünüyorum...

    Bu güzel yazı için teşekkürler...

    YanıtlaSil
  2. Merhaba Dilek Hanım,
    Bitkilerin duyguları var mı yok mu bu bilimin işi,ben konuyu hikayeleştirerek dikkat çekmek istedim.Güzel yorumunuz için teşekkür ederim.Selamlar.

    YanıtlaSil

Reklam amaçlı ve bitki isteği ile ilgili yorum yapılmamasınını rica ederim. Bitki ve çiçek satmadığımı bir kez daha belirtmek isterim.